Aslan gibi 33 Mehmetçiğimiz şehit oldu, bir o kadarı yaralandı, milletin yüreği acıyla, hüzünle kavruldu. Toplum kederler içine düştü.
Burada farklı bir konuya değineceğiz.
Önceki akşam ekranlarda şehit haberlerini biz büyük üzüntüyle izlerken... Ekran başında bizden çok daha endişeli aileler vardı. İdlib’de cephedeki askerlerimizin yakınları, anaları, babaları, kardeşleri, eşleri, çocukları elbet tarif edilmez kaygı ve endişeyle izliyordu haberleri. Acaba yakınları şehit mi oldu, yaralandı mı, hastaneye mi kaldırıldı? Ekranlarda isim yoktu, sadece sayı vardı. Oysa... Fikrimizce... Şehitlerin adları açıklanmalıydı. Evet, ailelerinde şok yaratmaması için şehit isimleri anında açıklanmıyor. Ama açıklanmayınca tüm asker yakınları endişeye kapılıyor. Ayrıca yaralıların isimleri verilmeli, hangi hastanelerde yattığı bildirilmeliydi. Aileler elbet bu haberler üzerine harekete geçerlerdi. Yaralısı olan Hatay’a doğru yola çıkabilirdi. Veya oradaki bir yakınını harekete geçirebilirdi. Diğer asker yakınlarının içi ferahlardı. Bir başka yöntem... Bir özel hat kurulabilir, asker yakınları bu özel hattan bölgedeki karargâhı arayarak ölen ve yaralananların isimlerini öğrenebilirdi. Ne yazık ki bunlar olamadı. Asker yakınları bütün geceyi endişeler içinde geçirdi. Ama bundan sonrası için düşünülmeli bu yöntem.
NOT: Hatay Valiliği dün öğle saatlerinde şehit ve yaralı aileleri için şu telefon hattını açtı: (0326 214 02 63). Geç ama olumlu bir adım...
Önemli cephe
Atatürk düşmanla mücadelede üç kuvvetin tayin edici olduğunu söyler: 1. Milletin kendisi, 2. Meclis 3. Silahlı Kuvvetler. Bu üç kuvvet iki cephede savaşır: 1. İç cephe 2. Dış cephe.
Gerisini Nutuk’tan okuyoruz:
“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç cephenin çökmesidir.”
İç cephenin güçlü olması neye bağlıdır? Herhalde kısır tartışmaların, yapay kavgaların son bulmasına. Sıkışınca, “Aynı gemideyiz”, “Milli birlik” vs. teraneleri... Rahatlayınca, eski kavgalara, suçlamalara dönüş. Olmaz... Olamaz...
ŞİİR
Savaş sonrası sayımlarda
Şu kadar ölü, şu kadar yaralı
Kadın, erkek sayısız kayıp...
Elden ayaktan düşmüş
Geride bir o kadar da sakat,
O kara günleri anımsayalım diye...
Zorumuz ne insan kardeşlerim,
Amacınız kökümüzü kurutmaksa,
Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar,
Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım,
Sayısız işkence kurbanları...
En kötüsü,
Gün günden başımıza inen bu gökyüzü!
Ah uzak görüşlü yetkililer,
Bıraksanız da büyük sorunları bir yana,
Biraz da ulusunuz için,
Halkınız için konuşsanız...
Çocuklarınız için...
Kökleri kuruyup gitmeden!
Rıfat Ilgaz
KEÇİ
Amerikalı çift avlanmak için Amerika’dan Adıyaman’a geliyor. İki dağ keçisini katlediyorlar. Heybetli cüssesi ve 130 santimetrelik boynuz uzunluğuyla bir anıt güzelliğindeki hayvanın önünde zafer kazanmış gibi poz veriyorlar.
Buna av turizmi deniyor. Devlet para karşılığında hayvanları vurduruyor. Oysa doğa sadece insanlara ait değil. Bu hayvanların da doğada insanlar kadar yaşam hakkı var. Türkiye yılda iki milyon lira para kazanıyormuş bu turizmden.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Adıyaman Şube Müdürü İsmail Kozan elde edilen gelirlerin yüzde 60’ının köylerde cami, taziye evi, Kuran kursu gibi ihtiyaçlarda kullanıldığını söylüyor.
Sevap işlemek için mi hayvanları vurduruyorsunuz? Yaptığınız günah değil mi?
AMENTÜ
CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Sezai Karakoç’a ait ‘Diriliş Neslinin Amentüsü’ adlı kitabın okullarda dağıtılmasına tepki göstermiş. Ayhan Barut bu kitapta yer alan “Kuran’da sağcılar Allah topluluğu, solcular da şeytan topluluğu olarak vasıflandırılmıştır” gibi cümlelerin, “Kuran’da sağcıların uğurlu topluluk, solcuların ise uğursuz topluluk şeklinde nitelendiği” şeklindeki ifadelerin yanıltıcı ve ayrıştırıcı etki yapacağını söylüyor, kitabın geri çekilmesini istiyor.
S-400
Amerikan sözcüsü “S-400’leri almaktan vazgeçin” demiş.
Vaz geçelim de... Ödediğimiz yüz milyonlarca dolar ne olacak?
Rusya’ya herhalde, “Al bunları, ver paramızı” diyemeyiz.
Paranın tamamını ödesek... Bu defa da Rusya’nın kilidi açacağı çok kuşkulu.
Çünkü araya güvensizlik girdi. Rusya füzelerin bir gün Suriye veya kendisine karşı kullanılacağını düşünecek. Yazılımı ona göre düzenleyecektir.
S-400’leri ne Rusya ve Suriye’ye... Ne de Yunanistan gibi NATO müttefiklerine karşı kullanamayacaksak ne yapacağız?
SOBA
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sami Selçuk, Yaşar Kemal’le ilgili yazımızı okumuş, kimi anılarını aktardı. Yaşar Kemal’in telefonda ağladığı bir olay vardı anılar arasında. Yaşar Kemal olayı şöyle anlatmış:
- Jandarmalar gözaltına almıştı. Gece nezarette kaldım. Ertesi gün serbest bıraktılar. Eve geldim. Baktım notlarım yerinde yok. 900 sayfa notum vardı. Jandarmaya gidip notlarımı sordum. Hava soğuktu biz onları dün gece sobada yaktık, dediler...
İşte bunu anlatırken gözyaşlarına boğulmuş büyük usta...