Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ordinaryüs Profesör Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Cumhuriyet’te yazdığı 50 yıl süresince her 10 yılda bir Voltaire’in "Fikir Hürriyeti" adlı bir diyaloğunu koyarmış sütununa. Velidedeoğlu’nun ölümünün 10’uncu yılı dolayısıyla Cumhuriyet yine o diyaloğu yayımladı... Sonu şöyle bitiyor:
Boldmind - Biz İngiltere’de ancak herkesin düşüncesini söylemek hakkından özgürce yararlanabildiği günden beri mutluyuz.
Medroso - Biz de, hiç kimsenin düşüncesini söyleyemediği Lizbon’da tam sükun içinde bulunuyoruz.
Boldmind - Sükun içinde yaşıyorsunuz, ama mutlu değilsiniz; bu sükunet, sessizlik içinde uyumlu değilsiniz; bu sükunet, sessizlik içinde uyumla kürek çeken forsaların sükunetidir.
Medroso - Ruhumun forsallığa (küreğe) mahkum olduğunu mu sanıyorsunuz?
Boldmind - Evet, ruhunuzu ondan kurtarmak isterdim.
Medroso - Eğer ben forsalık (kürek) cezasını iyi buluyorsam?
Boldmind - O halde ona mahkum olmaya layıksınız.

Başbakanlık "Türk İmam Kuvvetleri" kurulması için tasarı hazırlamış.
Marşı da şöyle başlar herhalde: "Minareler süngümüz... Kubbeler miğferimiz..."
Haldun Ertem

Karen Fogg’un mektuplarının açıklanması mı ayıptı, yoksa bu mektupların içeriğindeki öğeler mi? İkisi de... Ancak bu süreçte daha da vahim olan, AB yetkililerinin Ankara’ya "Mahkemeleriniz bu mektupların yayımını durdursun" talimatı vermesi, hemen ardından da bu mektupların yayımına DGM yedek hakimliğince yayım yasağı konulmasıydı.
Özgürlükçü Avrupa, sıkıştığı anda yasaklardan nasıl medet umduğunu... Ankara ise devlet haysiyeti ve yargı bağımsızlığının ne durumda olduğunu dosta düşmana ilan ettiler.

Tüm uzmanların aynı görüşte olmaları, hepsinin birden yanılmaları anlamına da gelebilir.
B. Russell

Bayram dönüşü muavin yolculara ikide bir sus işareti yapıyormuş.
Arkadan biri bağırmış:
- Bizi neden susturuyorsun?
Muavin, sessizce:
- Çünkü, demiş, konuşursanız şoför uyanır ve kaza yapar!
Can Ozan

Bayram dönüşü
Tatil sona erdi, tüm aile fertlerinde suratlar bir karış, az sonra başlıyor Antalya - İstanbul karayolunda ölümüne yarış.
• Daha şehir içi, daha ilk kırmızı ışıkta ilk kural ihlali, bütün iç organları dışarıda, bakılacak gibi değil zavallı kedinin hali.
• Antalya 10 km. geride kaldı, babanın önündeki kamyonu sollaması, aniden karşısında biten köpeği eşek cennetine yollaması.
• öHayırlı yolculuklar" yazılı levhayı çarpıp devirmesi, ağacın arkasında pusu kurmuş trafik ekibinin ilk çevirmesi.
• Böyle bir sürücüyle yolculuk yapmak herkese tarifsiz eza, hatalı sollamadan 125 milyon liralık ilk ceza.
• Sürücüde akşamdan kalmalık hala devam ediyor, araba zik zaklar çiziyor; bir sağa bir sola, bir sağa bir sola, Toroslar’da ilk mola.
• Eşin, "Hayatım, bundan sonra arabayı birazcık da ben kullansam" demesi, acil durumlar (!) için koltuk altında bulundurulan sopayı anında kafasına yemesi.
• Kendin pişir - kendin ye’cide yemek molası; feci halde söğüşleniş, soyuluş, cep hafiflemiş halde tekrar yola koyuluş.
• Baba hem uykusuz hem iyice çakırkeyf, köklüyor da köklüyor gazı, ibre 180, ne dersiniz, bu aile görür mü acaba yazı?
• Yol hepten daraldı, andırıyor adeta daracık bir oluğu, kaçınılmaz son; ekibimiz ailecek şarampolda alıyor soluğu...
• Verilmiş sadakaları varmış; yaralı çok lakin ölü yok, güçlükle arabanın içinden çıkartılan kayınvalidenin terbiyesiz lafı; Damat! Damat! Sen o ehliyetini al da gözüne sok!
• Ekibin tekrar yola revan olması, bütün ceza puanlarının dolması.
• Oh, nihayet İzmit’e varıldı, yani İstanbul’a az kaldı, aman o da ne? Sürücümüz direksiyonda yeniden şekerlemeye daldı.
• Bir kez öndeki araca arkadan hafifçe vuruş...İki kez TIR’ın altında girmekten kılpayı kurtuluş...Üç kez tekerleklerin yerden kesilmesi, alçaktan uçuş...Yolcularda sinirler harap, sinirler laçka...Şükürler olsun! Şükürler olsun! Göründü Boğaz Köprüsü, göründü Maçka.