Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl 13 Kasım’da yaptığı ABD gezisinden dönüşte uçaktaki gazetecilere açıklamıştı.
Başkan Trump, Suriyeliler için kendisine “Bunları vatandaş olarak alamaz mısınız?” teklifinde bulunmuş.
Aynı Başkan Trump, iki gün önce Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile yaptığı görüşmede: “Yunanistan’ın sınırlarında güvenlik sağlama çabalarını desteklediğini” belirtti...
Göçmenler sorununun kesin çözümü, bu insanların bir önce kendi topraklarına geri dönmeleridir. Bunun çareleri konuşulmalıdır. Başkan Trump bunun yerine neden Suriyelileri Türkiye’ye yerleştirmeye çalışıyor.
Neden kendisi Meksikalıları vatandaşlığa kabul etmiyor?
Yoksa Suriyeli göçü, bir büyük planın, örneğin ülkemizin nüfus dengesinin ve kimyasının bozulması için hazırlanan bir büyük planın parçası mıdır? Ya da amaç Suriye’de Arap nüfusu azaltarak oradaki dengeleri değiştirmek midir?
Bu karmaşada her şey akla geliyor.
Bir gerçek ise hiç değişmiyor. ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarları baştan sonra Türkiye’nin zararınadır.
ABD bölgede hiçbir ülkenin birlik, bütünlük, demokrasi içinde yaşamasını istememektedir. Ulusal çıkarları gözeten yönetimlerin düşmanıdır. Ülkelerin parçalanması, birbirini yemesi üzerine kurulu bir politikanın uygulayıcısıdır. Uyanık olalım...
YÜRÜMEZ BANT
Yaklaşık ayda bir yolumuz Kadıköy’deki Akasya Alışveriş Merkezi’ne düşüyor. Kadıköy Kartal metrosundan Ünalan istasyonunda indikten sonra yaklaşık 1 kilometrelik bir tünelde yürüyorsunuz. Tünelde gidişli gelişli 6 yürüyen bant var. Bu bantlardan bir iki tanesinin sürekli bozuk olduğunu geçmişte yazdık. Önceki gün baktık, bu 6 yürüyüş bandından yine sadece 2’si çalışıyor. Geri kalan 4 bant ya bakımda ya bozuk. Thyssen firması hat açıldığından beri bu istasyonda yürüyen bantların tümünü çalıştırmayı başaramadı. Diğer istasyonlarda da benzer durum var olmalı! Alman teknolojisi mi yetersiz, yapılan anlaşmalarda mı eksiklik var? Yanıt ne olursa olsun vatandaş İBB’yi sorumlu görüyor. Uyaralım...
RİZELİ HANIMLAR...
Derli toplu hanımlar bir masanın etrafında toplanmış sohbeti koyulaştırmışlar. Dedikodu mu yapıyorlar? Hayır. Rize’de küçük bir kitap kulübünün toplantısı bu. Rize Lisesi’nin 90 yılı mezunu hanımlar bir kitap kulübü oluşturmuşlar. Dışarıdan da hanımlar eklenmiş. Yaklaşık 20 kişilik bu grup her ayın son perşembe günü uygun bir mekânda toplanıyor, ele alınan bir kitap, onun yazarı ve dönemi tartışılıyor. Son toplantıda Stefan Zweig’ın “Amok Koşucusu” adlı kitabının konuşulduğunu kulübün kurucularından Gülcan Doğan hanım anlatıyor.
Hanımların bu çabası kitap ihtiyacı duyan çocuklara destek olmaya da yöneliyor. Hayatın bütün sırları kitaplardadır. Vakti boş şeylerle harcamak yerine zihin açıcı çabalara yönelen Rizeli hanımları kutluyoruz...
GÖZALTI
Gazeteci hakkında suç ihbarı veya şüphesi varsa. Gazetecinin adı, adresi, iş yeri belliyse... Kaçtığına veya kaçacağına ilişkin kuşku yoksa... Mesai saati başında savcılık tarafından ifadeye davet edilir. İfadesi alınır. Yargı süreci başlatılır.
Bizde âdet oldu... Gazetecinin evine gece yarısı sabaha karşı gidiliyor, gözaltı işlemi yapılıyor, ifade için emniyete götürülüyor, orada belirsiz bir zaman tutuluyor, sonra savcılığa sevk ediliyor. Dün Barış Terkoğlu’na uygulanan bu muamele ilk kez 2008’de İlhan Selçuk’a yapılmıştı. Aynen devam ediyor. Oysa... Siyasi partiler gibi... Gazeteler ve gazeteciler de demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. İktidarlar gazeteciye bu gözle bakmalıdır. Hukuk unutulmamalıdır.
PİZZA
Korona tehlikesiyle birlikte karantina günleri de yaklaşıyor...
Hastalığın kendisi gibi karantina da tatsız bir şey.
Bir fıkrayla tatlandıralım konuyu...
İki hafta karantinada kalan adama arkadaşı sormuş:
- Nasıl geçti 15 gün?
- Fena değildi ama hep pizza yemekten canımız çıktı.
- Neden hep pizza yediniz?
- Kapının altından başka yiyecek geçmiyordu da ondan...
FARK
Geçtiğimiz şubat ayında enflasyon bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12.37 artış gösterdi.
Bir devlet bankasına dün vadeli mevduata verdikleri faizi sorduk? Yıllık net yüzde 8.5 cevabını aldık.
Böylece bankada 100 bin lira vadeli tasarrufu olan vatandaşın parası yüzde 4 oranında değer kaybediyor.
Faizlerin düşürülmesi ama enflasyonun aynı oranda düşmemesi en çok biriktirilmiş emekleri yani tasarrufları etkiliyor.
Orta ve alt sınıflar kayba uğruyor.