İstanbul'un tarihini en iyi bilen, en iyi yorumlayan isimlerin başında gelen Çelik Gülersoy, bu bilgilerini TRT 1'de"Gizli Kalmış Bir İstanbul Tarihi" adlı dizide genç kuşaklara aktarıyor. İstanbul'un tarihini, yaşamını, tanıklık ettiği dramatik olayları Bizans'tan başlayarak günümüze taşıyor.
Ne var ki TRT bu programı adeta halktan gizliyor. Salı akşamları yayımlanan program katiyen ilan edildiği saatte başlamıyor. Geç vakitlere sarkıyor. Çocukların izleme saatinin dışına çıkıyor. Eften püften programlar gazete ilanlarıyla duyurulurken bu programın duyurulması için çaba gösterilmiyor.
Bundan sonra çaba gösterilse de geç... Çünkü 22 bölümlük dizinin bu akşam sondan ikincisi yayımlanıyor. Program önümüzdeki Salı akşamı noktalanıyor.
Programı izlerken ihmalcinin yalnızca TRT yönetimi olmadığını, programı hazırlayanların da işi ellerinin ucuyla tuttuklarını gözlüyorsunuz.
Çelik Bey'in tatlı sohbetini İstanbul'a ilişkin gravürler, resimler, fotoğraflarla süslemek mümkünken, yapımcı bu zahmete girmemiş... Çelik Bey'in konuşmasında geçen ve bugün hala var olan mekanları bile, bir zahmet çekip programa eklememiş. Çelik Bey'i dakikalarca kapalı bir mekanda konuşurken izliyoruz. Böyle bir program (yıllar önce izlediğimiz Leonardo Da Vinci belgeselinde olduğu gibi) konuşmacıyı kent dekoru önünde dolaştırarak çekilebilirdi. O zaman enfes bir yapım çıkardı ortaya. Sıradan adamın aklına gelebilecek bu düzenleme TRT programcısının aklına gelmemiş...
Sonuç... Elde uzun zahmetler sonucu hazırlanmış bir tarihi metin var... Çelik Gülersoy gibi bir anlatımcı mevcut. Bu program bizce TRT veya özel televizyonlar tarafından görüntü malzemeleriyle süslenerek gerçek dekor önünde yeniden çekilmeli. Yeniden gösterilmeli. Yüreğinde sorumluluk duygusu taşıyanların, genç kuşaklara karşı bir ödevidir bu...
Galatasaray üstüste 3'üncü kez şampiyon...
Zaten bu yıl Galatasaray'ın sadece iki rakibi vardı:
Galatataş ve Galatabahçe!..
Tarihi tekerrür!
CHP eski milletvekili Avukat
Engin Ünsal, dün arayıp
"tarihi" bir anımsatma yaptı:
- 1981 Mart ayında Deniz
Bey, Ecevit'
e bir mesaj gönderdi benim aracılığımla... İçeriği neydi, biliyor musunuz?.. Ecevit'
ten `Willy Brant'ın Almanya'da yaptığı gibi kenara çekilmesini'
istiyordu... `CHP'nin manevi önderi olarak devam edin. Ama partinin başına geçmeyin!' diye sesleniyordu...
Ne hazin ki, Deniz
Bey 18 sene sonra sanki tarihin tekerrürden ibaret olduğunu kanıtlamak istercesine; partinin manevi lideri olarak kalmayı kabul etmesi gereken bir dönemde ısrarla "fiili"
lider olmak istiyor.
Neden? Çünkü aklı, bir türlü hırsının önüne geçemiyor...
MGV'ye teşekkür!
Milli Gençlik Vakfı'na teşekkürler... Türkiye'de sahte demokratların görmediği ya da işlerine öyle geldiği için görmezden geldikleri durumu pek güzel açıklığa kavuşturdular Almanya'da...
Köln'de bir stadyumda düzenlenen Milli Gençlik Vakfı Kongresi'nde stada Almanya'nın her yanında giyilen kıyafetle iki genç kız giriyor. O anda tribünler karışıyor. Görevliler genç kızları dışarı çıkarmaya çalışıyor. Durumu görüntüleyen ATV kameramanı tartaklanıyor. Kamerası kırılıyor. Kaseti alınıyor.
TBMM'de ve üniversitelerde türbana özgürlük isteyenler, duruma hakim olduklarında kendileri gibi giyinmeyenlere tanıyacakları özgürlüğün genişliği konusunda pek güzel bir örnek sundular Almanya'da... Teşekkürler...
Cihan DEMİRCİ'den Laforizma
CHP Kurultay'ı gene Bay - kalleş'ce durumlar ve son derece pis ve "Keskin" kokularla son buldu!... Bu ayak oyunları sürdükçe CHP, "Cumhuriyet Hap Partisi" olur gider sonuçta!..
Sistemsiz sistem
Şair
Ataol Behramoğlu'nun Cumhuriyet'teki
"Mutluluk ve Mutsuzluk Üstüne" başlıklı yazısından bir bölüm:
"...Sistem sahip olma hırsını ve bireyciliği dayatıyor. Her ülkeden her toplumsal kesimden insanlar her biri kendi dar bireyselliklerinin sınırları içinde, her biri kendini biricik sanarak, başka insanlardan ve tarih duygusundan kopuk, dizginsiz bir sahip olma ve tüketme hırsıyla gözleri kararmış yarıştalar... Yaşamın anlamını, mutluluk ve mutsuzluk kavramlarını irdelemek ise modası geçmiş çabalar sayılıyor..."
Makyavel'e soru...
ANAP milletvekili
Yılmaz Karakoyunlu, Sabah'taki yazısında
Makyavel'i anıyor:
"...
Makyavel'e sormuşlar:
- Siyasette bu ustalığı nasıl kazandınız?
Makyavel gülmüş:
- Her hatamın arkasından sonumun geldiğini düşünürdüm. Oysa hatamın büyüklüğü karşısında şaşıran yandaşlarım yaptıklarımdan keramet vehmediyordu. Hani utanmasam büyük siyasetçi olduğuma kendim bile inanacağım..."Bu yazıyı
Mesut Yılmaz okudu mu acaba?
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr