Isparta'da Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesinde kurulmuş bir
"Uzaktan Algılama" Merkezi var. Bu merkezde uzaydan alınan bilgilerle ülkenin yıllık tahıl üretimi tahmin ediliyor.. Denizlerin hangi kaynaklardan kirlendiği saptanıyor. Yine uzaydan alınan bilgilerle deprem araştırmaları yapılıyor.
      Bu merkezi meydana getiren ve Başkanlığını yapan isim Profesör
Atilla Sesören... Prof.
Sesören, hem Merkez'in başkanlığını yapıyor hem de bağlı fakültelerde bu konuda ders veriyor.
      Profesör
Sesören İstanbul'da oturuyor. Pazartesi günleri Isparta'ya gidiyor, 3 gün ders veriyor... Çarşamba günü yine uçakla istanbul'a geliyor. İşlerini böyle ayarlamış. Çünkü İstanbul - Isparta arasında THY'nin iki gün seferi var: Pazartesi ve Çarşamba...
      Sayın
Sesören 470 milyon lira maaş alıyor. Bu maaşın yarısını uçak biletine harcıyor. Bütün bunlara severek katlanıyor. Çünkü gençlere ve ülkeye katkıda bulunmaktan keyif alıyor. Bunu bir görev sayıyor.
      Gelin görün ki zahmet bu kadarla bitmiyor. Neden mi? Çünkü THY iki haftanın biri İstanbul - Isparta seferini iptal ediyor. Prof.
Söseren saymış.. Geçen Aralık'tan bu Nisan ayına kadar tam 9 sefer iptal edilmiş. Hoca bu durumda uçakla Antalya'ya gidip oradan taksiyle Isparta'ya geçiyor. Bu masrafa tüm aylığı dahi yetmiyor.
      Hoca sonunda THY'yi bir yazıyla protesto etmiş. Gelen yanıt ilginç:
     Â
"..Yolcu azlığı nedeniyle seferlerin düzenli iptal edilmediği ancak acele uçak temini gerektiğinde yolcu sayısı en düşük seferlerin iptalinin söz konusu olabileceği.."      Profesör
Sesören artık Isparta gidiş gelişlerini otobüs veya trenle yapıyormuş... Tam 15 saat harcıyormuş yolda...
      Bu tutum dünyada ilk 10 havayolu şirketi arasına girmek iddiasındaki THY'ye yakışıyor mu? Profesör
Sesören kararı kamuoyuna bırakıyor.
     Â
Başarıdır yücelten
     Â
Fatih Terim'in Fiorentina'ya gitmesi gurur verici bir olay... italya'ya her ülke futbolcu gönderebilir. Ancak beyin transfer etmek... Hele de kurak bir ortamda kendi kendini yetiştirmiş bir beyinse söz konusu olan... Muazzam bir başarı...
     Â
Terim'in en büyük yanı başarıyı sürekli üst çizgiye taşıma çabası... Nice başarılı kişi bir noktada elde ettiklerini yeterli görür. Tembelleşir. Geçmişin rantını yemeye başlar.
Terim ise durmuyor. Onun bütün insanlara, özellikle gençlere örnek olan yanı işte burası... Para ve üne teslim olmuyor. Kavgayı sürdürüyor. Uluslararası yarışlarda geri kalan bir toplumun insanlarına eğer çalışır, aklını bilimsel kulvarda kullanır, cesaret ve güvenle savaşırsa bütün engelleri aşacağı mesajını yayıyor.
Terim'i gönülden alkışlıyor, daha büyük başarılara ulaşmasını diliyoruz.
Türkilizce
      Konuşurken araya İngilizce sözcük serpiştirmeyi kültür, işyerine İngilizce ad koymayı modernleşme sananların sayısı gittikçe artarken... Profesör
Hamza Zülfikar'ın bir yazısında kimi bölümler ilişti gözümüze. Diyor ki Prof.
Zülfikar:      "İngilizceyi iyi bilen, yabancı ülkelerde öğrenim görmüş bazı dostlardan zaman zaman şu düşünceyi duymuşumdur: İngilizceye veya başka yabancı dile vakıf olanlar hiçbir zaman konuşmalarına o dillerin kelimelerini katmaz; bu özellik, bir veya birkaç dilde rahat konuşabilmenin göstergesidir. Bu nitelikte ve bilinç içinde olan kimse ana diline de tam anlamıyla hakimdir..."
Bitmeyen yol...
     Â
Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela:
"YAVAŞLA 80 km". Hızını o an 80'e indirmiş
Temel... Az sonra bir tabela daha:
"YAVAÅžLA 60". Temel 60'a inmiÅŸ... Merakla giderken yeniden bir tabela:
"YAVAŞLA 40"... "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını... Epeyce sonra yine bir tabela:
"YAVAŞLA 15".. Talimata uyarak 15 km'ye düşmüş Temel... Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor... Ama meraktan da çatlayacak.
      Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş:
     Â"YAVAÅžLA'YA HOÅž GELDÄ°NÄ°Z, NÃœFUS: 2500" Kalemli'den haber
      Baş aktörü, zamanın ANAP'lı Meclis Başkanı
Mustafa Kalemli olan ve iki yıl kadar önce patlak verdiğinde toplumun gündemini aylarca meşgul eden Meclis'teki koltuk yolsuzluğunda gelinen son durum nedir?.. Lafı uzatmıyor, sözü olayı ortaya çıkan ilk isimlerden DSP Ankara milletvekili
Uluç Gürkan'a bırakıyoruz:
      - Hatırlanacağı gibi olay ortaya çıkınca TBMM hemen bir soruşturma komisyonu kurmuş ve bu komisyon başta dönemin Meclis Başkanı
Mustafa Kalemli olmak üzere pek çok kişinin yargılanmasına karar vermişti.
     Â
- Sonra?       - Sonra olay yargıya intikal etti ve ilgili kişiler hakkında biri ceza, diğeri tazminat olmak üzere iki ayrı dava açıldı. Ceza davası halen devam ediyor.
     Â
- Ya tazminat davası?       - Olaya bakan mahkeme, üç kişilik bir bilirkişi heyeti seçti. Ben, bilirkişilerin kimler olduğunu öğrenince davanın sonucuyla ilgili kuşkuya kapıldım. Nitekim kuşkumda haklı çıktım, söz konusu bilirkişiler olayda hiçbir suç olmadığına ilişkin rapor verdiler. Hazine avukatları, rapora ve bilirkişilere itiraz ettiler. Yeni bir bilirkişi heyetinin oluşturulmasını ve bu kişilerin, bilirkişiliği profesyonel olarak yapanlardan değil de bilimadamlarından oluşturulmasını istediler. Ancak mahkeme bu isteği kabul etmedi, yeni bilirkişileri de baştan tartışmalı isimlerden oluşturdu.
     Â
- Bundan sonra?..      - Mahkeme önce, ceza davası sonuçlanıncaya kadar bekleme kararı aldı. Fakat geçen gün öğrendik ki, bu kararını aniden değiştirmiş ve yeni bilirkişi heyetinin görüşü doğrultusunda, olayda herhangi bir suç unsuru bulunmadığına karar vermiş.
     Â
- Bütün bunlar olurken olaydan en çok mağdur olan Meclis Başkanlığı'nın tutumu ne oldu? Davayla yakından ilgilendi mi?       - Maalesef hayır.
Düzeltme
      1998 yılında bir yazımızda TBMM'deki koltuk yolsuzluğundan söz ederken Meclis görevlisi
Fahri Köprülü yerine yanlışlıkla
Fahri Görgülüyazmışız. Emekli Vali
Fahri Görgülü, bu hatamızı internet arşivinde görmüş. Yanlışlığımızı isteği üzerine 2,5 yıl sonra özürle düzeltiyoruz.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr