- Sosyal patlama olur mu, olmaz mı?
Bu çok ciddi konu bir sosyolojik problem olarak değil papatya falı havasında konuşuluyor. Bazıları sosyal patlama olmamasını adeta vatandaşın durumdan memnun olduğu şeklinde yorumlama eğiliminde. Acaba gerçek durum nedir?
Türk İş uzmanlarından Yıldırım Koç, bu haftaki Aydınlık'ta konuyla ilgili duru bir değerlendirme yapıyor... Bakınız ne diyor:
"...Sosyal patlama, örgütlenme geleneği olan kesimlerin tepkisini ifade etme biçimidir. Örgütlenme geleneğinin bulunmadığı koşullarda artan sıkıntılar, sosyal patlamalara değil, sosyal çürümelere yol açar.
Türkiye'de bugün gündemde olan, ne yazık ki, sosyal çürümedir. Sosyal çürümenin anlamı, fuhuşun, gaspın, ahlaksızlığın, rüşvetin yaygınlaşmasıdır. Sosyal çürümenin toplumsal doku üzerindeki olumsuz etkilerini silebilmek onyıllar alır...
Yıldırım Koç'un çıkardığı sonuçlara göz atalım:
- Türkiye'yi sosyal patlamalar batırmaz; ama sosyal çürüme yok eder. Sosyal çürüme, Türkiye'deki sermayedarları da ülkede yaşayamaz duruma iter.
Sosyal patlama olmuyor diye sevinmek yerine çok daha vahim bir geleceğe yuvarlandığımızı görmek zorundayız...
Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.
Baley
Öyküyü internetten aldık...
Minibüs Denizli'nin köylerinden birine ilerlerken... Köylülerden biri ileride yol kenarında otlayan keçi yavrularını göstererek şoföre seslenir:
"Oğlakların yanında indiriveee".
Şoför vitesi küçültür, tam duracakken motor sesinden ürken keçi yavruları yol boyunca koşmaya başlarlar. Şoför de hızını yeniden artırıp oğlakların peşine düşer. Araba ile oğlaklar arasında müthiş bir kovalamaca başlar. Yaklaşık 2 kilometre sonra oğlaklar yorulur ve durur. Şöför de durup kapıyı açar. Köylü hiçbir şey söylemeden minibüsten iner.
Bülent Ecevit'in üzerine yazarkasa fırlatan Ahmet Çakmak adlı esnaf vatandaşın CHP'ye davet edildiğini gazeteler yazdı...
Geçenlerde DSP'den iki milletvekili ayrılınca CHP yöneticisi Eşref Erdem'e sormuştuk:
- Bir iki milletvekilini partinize alarak TBMM'ye girmeyi düşünmüyor musunuz?
Yanıtı şu oldu:
- Biz ilke olarak bağımlı ya da bağımsız milletvekiline partimize gelmesi için teklif götürmeyiz.
Yazar kasa atan biri parti için daha cazip göründü herhalde...
Stan geldi. Stan umut dağıttı, Stan gitti...
Ülkenin yeni adı: Türkistan olsun, yakışır!..
Cihan Demirci
IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer Türkiye'ye neden geldi? İki günlük kısacık ziyaretinin sebebi neydi? Soruyu, İMF'nin saz heyeti içinde yer almayan iki iktisatçıya, Gazi Üniversitesi'nden Dr. Aziz Konukman ve SBF'den Prof. Oğuz Oyan'a soruyoruz. Önce Konukman'ın söyledikleri...
"Fischer'in bu ziyaretinde yaptığı görüşmelerde esas olarak ele alınan iki konu, enflasyonun bir türlü düşürülememesi ve TÜSİAD'ın başını çektiği dalgalı kur uygulamasına giderek yükselen itiraz sesleri oldu. Buna bakarak Fischer'in özellikle bunları konuşmaya geldiğini düşünmek çok yanlış olur. IMF Başkan Yardımcısı'nın Türkiye'yi ziyaretinin asıl sebebi bana göre, adına yapısal program denen tarımın, bankaların, sosyal güvenliğin vs. tasfiyesi gibi Cumhuriyetin temel kazanımlarının yokedilmesi uygulamalarını görmek, devamını garanti altına almaktı. Enflasyonun bir türlü düşürülememesi ve dalgalı kura itirazlar, IMF açısından yapısal programın tartışılmasını gündeme getirebileceği, dolayısıyla uygulamasını tehlikeye düşürebileceği önem taşıyor. Şimdilik görünen o ki, Fischer, amacına ulaştı."
Prof. Oğuz Oyan'a göre de Fischer' in ziyaretinin asıl sebebi yapısal programın uygulamasını garanti altına almak..."Bunun yanısıra" diyor Oyan ve şöyle devam ediyor:
"Dalgalı kura itiraz etmeye başlayan TÜSİAD'ı yatıştırmak, onlara ve onlar aracılığıyla piyasaya programın sonunda mutlaka başarıya ulaşacağı yönünde moral vermek gerekiyordu. Tabii bir de programın uygulaması konusunda hükümetten doğrudan enformasyon almak istemişti.
Peki, Fischer'in verdiği bu moral bizi ne kadar idare eder? Birkaç gün, birkaç hafta, birkaç ay? Oğuz Hoca;
- Bir hafta idare eder! diyor.