- Dinsel özgürlükler konusunda müslüman ülkelerin de anlayış göstermesini bekliyoruz ...Her yıl milyonlarca Hıristiyan turistin ziyaret ettiği Antalya ve çevresinde kilise yoktur. Ankaradaki bir iki kilisenin onarımına yıllardır izin verilmiyor.Nedense "hoşgörü"nün hep tek taraflı yarar sağlayan bir mekanizma olduğunu sanıyoruz...Bu tavırla ufak tefek şeyler kazanmak mümkün olsa bile büyük meselelerin çözümünde saygı gören taraf olmak zorlaşır. (Türkiye Araştırmalar Merkezinin düzenlediği Almanya gezisindeki izlenimleri yazmaya devam edeceğiz.) Almanyaya giden işçilerimiz dinsel ihtiyaçları için önce mescitler açtılar. Sonra cami için bastırdılar. Camiler birer ikişer çoğalmaya başladı. Peşinden minare ısrarı başladı. Bu ısrar da sonuç verdi. Camilere minareler dikildi... Prof. Faruk Şenin verdiği bilgiye göre Almanyadaki minareli cami sayısı 80i bulmuş. Müslüman cemaatler şimdi de minarelerden en azından cuma günleri ezan okunmasını istemeye başlamışlar. Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau, hafta başında Berlinde bir camiyi ziyaret ederek Müslümanların bayramını kutladı. Bu ziyaret sırasında ezan talebi kendisine de iletilmiş. Cumhurbaşkanı Rau talebi inceleyeceğini söyledikten sonra içinden geçenleri dışına vurmadan edememiş: Ne olursa olsun, dişe dokunur bir şey üretiyorsan bu "iş" değil yaşam biçimindir. Almanyada rakı meselesi... - Şimdilerde Sri Lanka ve Seylandan ithal edilen çay Mevlana, Sultana, Tunçay gibi markalarla paketlenip Türk çayı diye satılıyor. Üstelik buradan Türkiyeye de hediye olarak götürülüyor...İthalatçı arkadaşlar bir başka örnek olarak İtalyanların Türkiyeden satın aldığı nohudu hafif haşlayarak konservelediğini ve çabuk yemek olarak Almanyada yurttaşlarımıza pazarladığını anlatıyorlar...Rakı meselesine geliyoruz...Türk rakısı son yıllarda Hamburgdaki Tekel Temsilciliğinden sağlanıyormuş... Ne var ki Tekel kendi kendini hiç sebepsiz yere lağvetmiş. Tekelin Almanyadaki başbayiliği BORCO adlı bir Alman firmasına verilmiş. Bu firmanın arkasında kimi ANAPlıların olduğu söyleniyor. Tekelin 7 marka sattığı küçük rakıyı 9 mark, 13 marka sattığı büyük rakıyı 19 marktan pazarlıyormuş bu Alman şirketi... Üstelik düzenli mal veremiyormuş.. Bizim ithalatçılar yakında bu pazara Türk yerine Yunan rakısının veya diğer alternatiflerin gireceğine muhakkak gözüyle bakıyorlar. Çözülecek çok sorun var. Ne var ki Ankaranın bu konularla ilgilenmeye vakti olmuyor. IMFye avuç açmak bizimkilerin daha kolayına geliyor. Kimi zaman da rakı meselesinde olduğu gibi (birkaç uğursuzun çıkarı uğruna) kendi bacağımıza ateş ediyoruz... Almanyada kuru gıda ithalatçılığı yapan, yüz milyonlarca mark değerinde Türk ürününü Alman pazarına nakleden ithalatçılarla konuşuyoruz... Ömer Alpsar, Mülahim Kuru, Ümit Yarar, Türkiyenin ilgisizliği sonucu Alman pazarının nasıl adım adım başkalarının eline geçtiğini anlatıyorlar... Örneğin Çernobil olayında Alman pazarından çekilen Türk çayı, Türk Hükümeti ilgilenmediği için bir daha Alman pazarına girememiş. Peki ne mi olmuş: Laforizma... Arjantinde halk yağmaya başlamış!.. Biz de ise durum hala; yağma Hasanın böreği, korkmayın!.. Beretta... Okurumuz Ayşe Hasol Erktin, DSP Milletvekili Güler Aslanın önceki gün gazetemizde yayımlanan tabancalı fotoğrafından üzüntü duymuş... Biz anneler çocuklarımız için barış dolu silahsız bir dünya için çalışacak yerde tam tersine görüntüler vermeye mecbur muyuz diye soruyor. DSPnin internet adreslerine mail yazıp kınamış durumu. Bütün mailler geri dönmüş. Neresinden bakarsanız bir çağdışılık egemen... Esinti... Başbakan Ecevit, "Bushun bize danışacağı anlaşılıyor" demiş. ABD danışıklı dövüşü sever!.. m.asik@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024