Fatih'ten
Zafer:       ...Rüyamda Galatasaray UEFA Kupası'nda şampiyon oluyor... Maçı Kopenhag'da izledikten sonra kupayı alan futbolcuları alkışlıyor ve derhal Arsenal takımının soyunma odasına gidiyorum. Teknik Direktör
Arsen Wenger'in yanına yaklaşıp:
     Â
- Yahu hocam, diyorum,
maçtan önce bizim Asya futbolu oynadığımızı söylemiştiniz. Bu müthiş tespite ve Galatasaray'ın aldığı sonuca göre, Asya futbolu Avrupa futbolundan ilerde, diyebilir miyiz?       Kem küm ediyor
Wenger... Devam ediyorum:
     Â
- Gerçi siz İngiliz değilsiniz ama, onların sömürgecilik ruhundan kaynaklanan kibirli ve ABD dışında her ülkeye yüksekten bakan tavırları size de mi sirayet etti?.. Öyleyse, futbol deyimiyle, bu bakış açısı biraz sakat değil mi?..       O sırada BBC muhabiri geliyor yanımıza... Bana dönerek:
      - Beyefendi, diyor, yorumlarınıza istemeden kulak misafiri oldum. Sizinle küçük bir röportaj yapabilir miyim?
     Â
- Yap, diyorum... Yapıyor:
      - Size göre Galatasaray'ın başarısındaki temel unsurlar nelerdir?
      Hiç düşünmeden yanıtlıyorum:
     Â
- Gözlem, analiz ve sentez... Bu bilimsel metodları inanç ve ruhla birleştirince hayatın her alanında başarılı olunuyor... Göreceksiniz, Galatasaray'ın bu zaferi er geç Türkiye'deki diğer kurumlara ve bireylere de yansıyacak, ülkemiz sadece futbolda değil, her konuda bir Avrupa ülkesi olduğunu kanıtlayacaktır...      Bu sözleri söyledikten sonra
Wenger'e bakıyor ve sırıtarak:
     Â
- Yani Sir, diyorum,
o zaman da bilgisizliğinizi konuşturup, "Aaa, bir Asya ülkesi nasıl olur da Avrupa Birliği'ne üye olur?"
demeyin...      Gururla soyunma odasından çıkıyorum...
     Â
YORUMU: Bu bir rüya değil
Zafer... Yine de, kendini rüyada gibi hissetmende bir sakınca yok...
Futbol dersleri
      Bir rüya gerçekleşti... Acı 17 Ağustos depreminden sonra tatlı bir 17 Mayıs depremi yarattık. Futbolda mutluluğu, gururu, başarıyı en üst çizgiye taşıdık. Türk çocukları disiplinle, ciddiyetle, bilimsel yöntemlerle çalıştırılır, bunlara bir de
"güven ve cesaret" eklenirse neler yapabileceğimizi gördük. Ne var ki eksiklerimizi de görmek zamanıdır. İyi futbol oynamakla bitmiyor iş... Futbol seyirciliğini de, sevinmeyi de öğrenmemiz gerekiyor. Saha dışındaki ilkellikleri ortadan kaldırmadan sahada uzun süre başarılı olmak mümkün olabilir mi?
      G.Saray Avrupa'ya Türk bayrağını dikti. Ne var ki sadece futbol başarısıyla Avrupalı olunmuyor. Demokraside, hukukta, bilimde, ekonomide aynı başarıları göstermek zorundayız. G.Saray örneğini her alana taşımalıyız. Bunun zor olmadığını bir avuç sarı kırmızılı delikanlı bize gösterdi. Onlardan ders almalıyız.
Solcu Baba
      Gazeteci arkadaşımız
Varlık Özmenek, Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'a dönüş merasimini yerinde izlemiş. Toplanan kalabalık Baba'yı beklerken
Varlık yanındaki
Demirel hayranlarıyla sohbeti koyulaştırmış. Ve o arada bir
Demirel hayranından şu yorumu duymuş:
     Â
- Baba Türkiye'de muhalefeti toparlar. Türkiye'de solu da bu adam toparlar.      Türk solu aradığı lideri ummadığı yerde bulacak gibi görünüyor!
Lise fotoğrafı
      Özellikle
"yabancı dil" eğitim kalitesinin yüksek oluşu nedeniyle (zamanında!) gençlerin girmek için çırpındığı Anadolu liselerinin son durumuna dair bir küçük saptama... İstanbul - Gaziosmanpaşa'da kurulu Anadolu Lisesi'nden bir öğrenci velisini dinliyoruz:
      - Okulumuz 400 öğrenciye Almanca eğitim veriyor. Milli Eğitim'in yolladığı bir Almanca öğretmeni dışında, üç de sözleşmeli öğretmen var. Oranlarsak: 100 öğrenciye 1 Almanca hocası... (Sözleşmeli hocaların maaşlarını da öğrenci velileri karşılıyor.) Okulumuzda ek ders İngilizce.. Ama İngilizce öğretmeni yok.. Okul binamız yok... O yüzden
"göçebe" bir okuluz. Dört yıl Kız Meslek Lisesi binasında idare ettik. Son iki yıldır da 4 katlı ilköğretim binasından iki kat kaptık, oraya sığındık...
Cimbom terapisi...
      Psikolog
Özcan Köknel dün muayenehaneye gitmeden önce çıkıp sokaklarda dolaşmış...
      - İnsanlar daha güleryüzlü; diyaloglar daha iyimser, daha umutluydu,
diyor, mesela genç bir delikanlı şu hikayeyi anlattı: Galatasaray'ın başarısını kutlamak için insanların yollara döküldüğü anda o da trafikteymiş... Bir kalkış anında otomobili hafif geriye doğru kaçırıp arkadaki arabanın tamponuna dokunuyor. Bizim toplumda
"normal" zamanda yaşansa kavga sebebi olabilecek bir olay kısacası.. Ama öyle olmuyor; arkadaki aracın şoförü
"Sağlık olsun!" gibilerden kibar bir el hareketi yapıyor, delikanlı da aynadan aynı kibarlıkla karşılık veriyor. Geçip gidiyorlar...
     Â
- Başka zamanlarda niye böyle olmaz peki?      - Biz buna psikolojide
"engelleme" diyoruz. Başarıya ulaşamadıkça, amaçlarınızı - beklentilerinizi gerçekleştiremedikçe, her engellenme öfke ve kızgınlık yaratıyor. Her türlü engellenme bambaşka alanlarda öfkeli dışavurumlara sebep olabiliyor...
     Â
- Galatasaray'ın yaptığı bir tür terapi o zaman?..      - Kesinlikle. Bakın, hepimizin içine bir neşe geldi, yüzümüz biraz daha güldü. İnsanların içinde iyi duygular yaratan olaylar toplum sağlığı açısından çok önemlidir. Ayrıca Galatasaray'ın başarısının
"kendimize güven" duygusunu pekiştiren boyutunu da unutmayalım... Bakın, kendimize güvenimiz nasıl arttı. Ve görüldü ki, belli amaçlara erişmek için o dalın ilke ve kurallarına göre çaba gösterilirse mutlaka başarı sağlanır. Her grupla ve her kulüple başabaş yarışma ve onları aşma şansı ortaya çıkabilir. Bu sadece futbol için geçerli olan bir olgu da değil, her dalda böyle. Ayrıca bir nokta daha.. Toplum yaşamında soyut söylemlerin çok fazla yararı olmuyor. Galatasaray, bugüne dek hiç ulaşılmamış bir başarıyı yakalayarak çok somut bir örnek oluşturdu. İnsanlar somut olarak görüp yaşadıkça ve bunu iç dünyalarında duyumsadıkça başarma inancı daha fazla artıyor.
      *
Cimbom'la olduÄŸu kadar birgün hukuk devletiyle de gurur duyarsak o zaman bizi kimse tutamaz!..     Â
Cihan DemirciYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr