Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ÂAhmet CoÅŸkun sessiz ama tehlikeli bir geliÅŸmeye dikkati çekiyor... Bakınız ne diyor:
       "Son aylarda ülkemize özellikle de İstanbul'a yasa dışı yollardan Moldavyalı göçmen akını başladı. Moldavya'dan gelen ve çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bu kişilerin en önemli geçim kaynağı yatılı ev işleri ve çocuk / bebek bakıcılığı. Bebek bakımıyla birlikte evin her işini yaptıkları ve ucuza çalıştıkları için çocuk sahibi aileler tarafından çok cazip karşılanıyorlar. Özellikle 0 - 3 yaş arasında çocuk sahibi aileler, olaylara yalnızca parasal açıdan bakarak çocuklarını bu kişilere emanet edebiliyorlar. Bu durumda asağıdaki sorulara da yanıt vermemiz gerekiyor.
       a) Bu kişilerin eğitim durumları nedir?
       b) Bu kişilerin Türkçe'ye hakimiyetleri nedir?
       c) Bu kişilerin kendi ülkelerinden getirdikleri davranış modelleri ve kültürleri nedir?
       d) Bu kişiler ne kadar güvenilir?
       Çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanları ne ekersek onu biçtiğimizi, çocuklarda 3 yaşına kadar olan sürenin onların kişiliklerinin gelişmesinde en önemli dönemi oluşturduğunu ve bu dönemde yapılabilecek hataların onların gelecekteki tüm yaşamlarını etkileyebileceğini söylüyorlar. Bu durumda yukarıdaki sorulara yanıt vermeden çocuklarımızı bu Moldavyalı kadınlara teslim etmemiz ne kadar doğrudur?
       Çocuğun gelişim aşamalarından bir tanesi olan, dil gelişimini ele alırsak; çocuğun konuşmayı, ana dilini doğru öğrenmesi, çevresinde sürekli iletişim halinde olduğu kişilere bağlıdır. Eğer çocuk günde en az 10 - 12 saatini Türkçeyi doğru düzgün konuşamayan birisiyle birlikte geçirirse gelecekte konuşma bozukluklarına varabilecek ciddi sorunlarla karşılaşması da olasıdır.
       Bütün bunlar, ana babalar ve devletin ilgili kurumlarınca düşünülmesi gereken konulardır. Bilemiyorum kimse düşünüyor mu?..

Kıyak unutkanlık

       Eski Ankara Belediye Başkanı ve CHP milletvekili Ali Dinçer ile sohbet ederken söz kıyak emekliliğe ve milletvekili zammına geliyor. Ali Dinçer diyor ki:
     Â- Batan bankaların halka yüklediÄŸi fatura 3 milyar doların üzerinde... "Kıyak emeklilik" adı verilen yasayla hazineden çıkan para bunun yanında hiç kalıyor. Ancak kamuoyu sürekli milletvekillerine verilen zamla ilgili. Öyle olunca da büyük yolsuzluklar bu toz duman perdesi arkasında gözden kayboluyor.
       Ali Dinçer haklı... Yüksek bürokratlara ve milletvekillerine birkaç yüz milyon lira fazla maaş vermek ülkeyi batırmaz... Batan bankalar ise milyarlarca dolar götürüyor. Tabii ki millet adına yasama yetkisi kullananların arsızlığı ve haksız kazanç aşkı eleştirilmeli... Ancak küçük balıklarla ilgilenirken büyük balıkları gözden kaçırmamalı...

Saygılı laiklik

     ÂBülent Ecevit, Demokratik Sol Parti'nin laiklik anlayışını üç kelimeye sığdırıp her fırsatta tekrarlıyor:
     Â- Ä°nançlara saygılı laiklik...
       Ecevit'in laiklik anlayışını anlamayan bir dostumuz telefonda:
     Â- Laiklik zaten inançlara saygılıdır. Ä°nançlara saygısı olmayan bir sisteme "laik" adı yakıştırılamaz.
     Â
- Peki Ecevit'in laiklik anlayışı nasıl adlandırılabilir?
     Â- Ä°rticaya saygılı laiklik...

     ÂÇakıcı'nın hücresinde cep telefonu olmasına Adalet Bakanı hayret etmiÅŸ...
     ÂBiz de eÄŸer olmasaydı hayret ederdik...
      Cihan Demirci

İranlının zoru...

       TRT Dış Haberler muhabiri Ziya Erel, geçenlerde bir haber için Venezuella'nın başkenti Karakas'a gitmiş. Ve görmüş ki Karakas'da Türk Büyükelçiliği'nin bulunduğu caddenin adı "Atatürk Caddesi"dir. Tesadüfe bakın ki... İran Büyükelçiliği de aynı cadde üzerinde yer almaktadır. Ziya Erel gönderdiği kısa notta diyor ki:
     Â- Bu durumda Venezuella'daki Ä°ranlı diplomatlar her adres verdiklerinde Atatürk'ün adını anmak zorunda kalıyorlar.
       Kimbilir ne zor oluyordur onlar için...

Eski bir anı...

       Askerliğini 1964 - 65'lerde "yedeksubay öğretmen" olarak Antalya köylerinde yapmış okurumuz Turgut Sancaklı... O günlerden bir anı naklediyor:
       - Süleyman Demirel'in Adalet Partisi taşranın genelinde olduğu gibi Antalya çevresinde de oyların çoğunu topluyordu.. Çok iyi anımsıyorum... AP'nin diğer partilerden "farkını" anlatmak için o günlerde partililer çok ilginç bir motiften faydalanır, kimse de bunu garipsemezdi. Bu, AP'nin "kırat"tan önceki amblemiydi... "A" ve "P" harfleri ve hemen yukarısında bir rahle üzerinde açık duran bir kitap... "Bak Hocam" derlerdi; "Bu `Allah'ın `A'sı, bu da `peygamber'in `P'si!.." Sonra ortada rahle üzerinde açık duran kitabı gösterirlerdi: "Bak, bu da Kuran!.." Şimdilerde böyle şeyler pek anımsanmıyor ama hatırlatmakta fayda var: "Din" gibi kutsal kavramlar üzerinden siyaset yapma geleneği bizde çok eskidir ve bu konuda sabıkalı olanlar da bellidir...

Zaman

       Neye, ne kadar zaman harcıyoruz? Meraklının biri oturmuş, ortalama bir insanın ömründe neye, ne kadar zaman harcadığını hesaplamış? Çıkan sonuç mu?
       ."Günaydın" demek için 8 gün.
       . Eğlenmek için 1 yıl 248 gün.
       . TV izlemek için 6 yıl.
       . Oto kullanmak için 5 yıl.
       . Oturmak için 17 yıl.
       . Yürümek için 16 yıl.
       . Yemek yemek için 6 ile 7 yıl.
       . Yemek pişirmek için 1 yıl 195 gün.
       . Koşmak için 1 yıl 75 gün.
       . Okumak için 250 gün.
       . Telefon etmek için 180 gün.
       . Ağlamak için 50 gün.
       . Diş fırçalamak için 92 gün.
       . Saate bakmak için 3 gün.
       . Okula gitmek için 1 yıl 40 gün.
       . Uyumak için 23 yıl.



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr