Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türk Hava Yolları’nın 663 63 63 no’lu hattına bilet için başvuran vatandaşların, rezervasyon görevlisine bağlanmadan önce uzunca bir süre THY reklamı dinlemek zorunda bırakıldığını yazmış; THY, Telekom’a mı çalışıyor? diye sormuştuk...
Bu hattı yurtdışından sürekli olarak (üstelik cep telefonundan) arayan okurumuz Cem İnam, THY’nin cep telefonu operatörlerini de ihmal etmediği (!) kanısında:
- Vergilerle yüzde 50 şişmiş vaziyetteki faturalar, bir de bu gereksiz bant kaydıyla iyice kabarıyor. 663 63 63 numaranın eski bant kaydı gayet kısa ve özlüydü, neden böyle uzun bir kayıt koydular, anlamak mümkün değil. Miles & Miles’ın reklamı zaten uçak içinde ve diğer iletişim kanallarından yeterince yapılıyor. Ayrıca THY internet sitesinden söz etmenin ne gereği var? İnternet olanağı olan bu hattı zaten aramaz. Telefonla reklam halka fazladan masraf çıkarmaktan başka bir şey değil...
Bir diğer okurumuz; Bünyamin Bilgin ise "Sadece THY mi?" diye soruyor:
- Örneğin Turkcell’e, bankalara ve büyük şirketlerin neredeyse tümüne telefon açtığınızda uzun süre bant dinlemek zorunda bırakılıyorsunuz. Hele bir Cine 5’e telefon açın; tam 8 dakika film tanıtımı dinlemek zorunda kalıyorsunuz...
Başka vasıtalarla zaten iletilen bilgilerin bir de bu yoldan iletilmesi, bir de yetmiyormuş gibi vatandaşın cebinden reklam yapılması doğrusu hoş olmuyor...

Ankaralı anne - baba, paraya kıyarlar, 4 yaşındaki çocuklarını Fransızca dersleri de verilen ana okullarından birine kaydederler. Anne birgün merak edip, Fransızca'dan o güne kadar neler öğrendiğini sorunca, ufaklık gururla anlatmaya başlar.
-Birisi bişey verdiği zaman boncur deyyoz...Öğretmenle, arkadaşlarla vedalaşırken oruvar deyyoz....Sonracıma vi deyyoz...
"Diyoruz" yerine "Deyyoz"lar annenin dikkatini hemen çeker ama o sırada birşey söylemez. Ertesi sabah, kahvaltısını biraz daha çabuk yapması için arkasına hafifçe dokunduğunda çocuğun, "Depme beni, depme beni" dediğini de duyunca artık dayanamaz, bu tuhaf Türkçe'nin nedenini merak edip araştırır.
Anaokulun, çocuklarla hergün en uzun süre haşır - neşir olan bakıcısı, ilkokul mezunu bile olmayan, geldiği yörenin dilini hala değiştirmemiş yaşlı kadındır. "Deyyoz"ların, "depme"lerin kaynağı da odur.
Kadın, bir şekilde çocuklardan uzaklaştırılır, ikili (!) dil eğitimi de böylece sona erer.

Mezdeke Dans Grubu, sonunda "peçe"yi çıkarmış; ama belirtmeden de yapamamış:
- Bizim, peçeyi çıkarmamız o kadar önemli değil.
- Önemli olan ne?
- Bizi yönetenlerin, yüzündeki maskeyi çıkarmaları!...

• IMF ölçüyü iyice kaçıracak, DSP’li milletvekillerinin bile sabırlarını taşıracak. Hükümete, "Beş günde 125 yasa... Yoksa para da yok" diyecek, yoğun çalışmadan dolayı sürmenaj geçiren 45 DSP’li kafayı yiyecek. Bunlardan, balataları sıyıran 8’i kavaslara saldıracak, idare amirleri bu milletvekillerini derhal hastaneye kaldıracak.
• "Dalgalı kur" uygulaması sona erecek, onun yerine geçilen "Tsunamili kur" uygulaması toplumu biraz daha gerecek.
• Galatasaray’da takımı artık Lucescu değil futbolcular yapacak, bileği kuvvetli olan formayı kapacak.
• Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan’la Sağlık Bakanı Osman Durmuş bir Bakanlar Kurulu toplantısında fena halde kapışacak, birbirlerinin boğazına sarılacak, Başbakan Ecevit bu olayı içine sindiremeyecek, iki bakana uzun süre darılacak. Neticede Okuyan ve Durmuş kabineden şutlanacak, bu mutlu olay yurtiçinde, yurtdışında, yavru vatan Kıbrıs’ta ve dış temsilciliklerimizde zafer alaylarıyla, törenlerle kutlanacak.
• Hükümet, banka patronu kurtarma’larda ölçüyü hepten kaçıracak, işin, denizde yüzen her banka patronunun peşine resmi bir cankurtaran takılmasına kadar vardırılması halkın sabrını biraz daha taşıracak.
• Milli Piyango’nun 5 trilyonluk büyük ikramiyesi gariban bir vatandaşımıza çıkacak, Meclis’in derhal toplanıp bu vatandaş için toplam 4.9 trilyonluk vergi koyması herkesin canını sıkacak.
• Vatandaş Milli Piyango İdaresi’ne saldıracak, Başbakan Bülent Ecevit, "Bu vergi zaten benim de içime sinmemişti" deyince Meclis koyduğu vergiyi kaldıracak.
• Başbakan Ecevit’in gölgesi Hüsam 2002’de ölçüyü kaçıracak, geceleri, Oran’daki evde de gölgeliğe devam etmek isteyince Rahşan Hanım’ın sabrını taşıracak. Sonunda anlaşma sağlanacak, sorun, Hüsam’ın yan odada yatmayı kabul etmesiyle tatlıya bağlanacak.
• Cumhurbaşkanı Sezer, hukukun üstünlüğünden ve dürüstlükten milim taviz vermeyecek, Çankaya’da "Baba" bir Cumhurbaşkanı görmek arzusuyla yanıp tutuşan malum çevreler muratlarına 2002’de de ermeyecek..

*Herkesin üç kişiliği vardır: Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.
Alphonse Karr