Kemal Kılıçdaroğlu, 2011 yılında, yani başkanlık görevine gelişinin birinci yılında ilk seçim yenilgisini yaşamıştı. Emin Çölaşan 21 Haziran 2011 tarihli Sözcü gazetesinde şunu yazıyor:
“... Atatürk’ün adını hemen hiç anmayan, aynen Tayyip Erdoğan gibi ‘Türk’ sözünü kullanmaktan hoşlanmayan, Hakkari mitinginde birkaç oy uğruna ‘Güneydoğu’ya özerklikten’ten dem vuran, Erdoğan’ın istediği Anayasa değişikliği konusunda ‘Kapımız kendisine her zaman açıktır’ diyen bir Kılıçdaroğlu’nu savunmam mümkün değildir. Ancak ona bir süre tanınması gerektiğine inanıyorum!”
Aradan 12 yıl geçti. Kendisine fazlasıyla süre tanındı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu ilk günkü hatalarından vazgeçmedi.
CHP eski milletvekili Ali Nejat Ölçen, Türkiye Sorunları dergisinde, CHP’nin o günkü seçimi kaybetmesinin nedenleri üzerinde dururken:
- Kemal Kılıçdaroğlu göreve gelir gelmez bir “Muhalefet Programı” bir de “İktidar Programı” hazırlamalıydı. Böylece örgütte düşün, eylem ve söylem birliği sağlanmalıydı, diyor.
O programlar bugün de yapılmış değil. Ali Nejat Bey, seçimde Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Erdoğan’la çene yarışına girdiğini, halka CHP’yi anlatmak yerine sürekli kendini anlattığını, bunun da sonucu olumsuz etkilediğini belirtiyor.
Tablo değişmedi. Son seçim kampanyasında da CHP’nin programı ve kadrosuyla iktidarda neler yapacağı değil Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsi iddiaları ön plana çıkarıldı. İnandırıcı olmayan vaatler havada uçuştu. Halk, ne Kemal Bey’in ne partisinin mevcut sorunları çözeceğine ikna oldu.
ERDAL İNÖNÜ
Haziran’ın 6’sı Erdal İnönü’nün doğum yıl dönümü imiş.
Rahmetliyi nasıl unuturuz…
Siyasete pek ısınamamıştı ama...
Bize çok hoş espriler bırakarak ayrıldı dünyadan.
Mesela...
Danışmanı Güneş Gürseler anlatmıştı.
Bir seçim gezisi için ‘pırpır’ tabir edilen küçük uçaklardan birine binme hazırlığındadır. Uçaktan korkan bir gazeteci, “Sayın Genel Başkanım, bu uçağa iki tek atılmadan binilmez” der.
Rahmetlinin yanıtı:
- Atalım atalım da uçak bunu anlayacak mı?
***
Gazeteci sorar:
“Sizin için Norveç’e başbakan olur diyorlar.”
Cevap:
“Çok teşekkür ederim. Bu herhalde sen bu işleri Türkiye’de beceremiyorsunun kibarca söylenmesi oluyor.”
***
İzmir’i ziyaretinde balıkçılar etrafını çevirdi ve dert yanmaya başladı.
- Paşam, burada bir gemi komutanı var. Bizi mahvetti. Balık avlatmıyor. Denize açılamıyoruz.
Balıkçıların şikâyetlerini dinleyen İnönü sakin bir şekilde döner ve şöyle der:
- Merak etmeyin, görürsem söylerim.
***
Seçmenlerden biri seçim otobüsünün önüne atılır ve Erdal Bey’e hitaben “Ölürüm yoluna” diye haykırır.
Erdal Bey cevap verir:
“Dur, ölme. Bir oy bir oydur.”
***
Erdal Bey bir gün İstanbul’da taksiye binmiş. Şoför:
“Sen ne kadar Erdal İnönü’ye benziyorsun” demiş.
“O, benim” diye cevap vermiş Erdal Bey.
Şaşırmış taksi şoförü...
“Yahu” demiş, “...birisi daha var. Harbiye’nin oralarda dolaşıyor. O da aynı Erdal İnönü.”
Bunun üzerine Erdal Bey gayet sakin, “O da benim!..”
NÂZIM ÖDÜLÜ
Nâzım Hikmet’in vefatının 60. yıl anması için Moskova’da 3 Haziran’da özel bir tören düzenlendi. Moskova Nâzım Hikmet Vakfı tarafından düzenlenen törende büyük ödüller gazeteci Zeynep Oral ile Nâzım’ın eşi Vera Talyukova’nın kızı Anna Stepanova’ya verildi.
Zeynep Oral Türkiye’de Nâzım Hikmet’in anılarını yaşatmak için bir vakıf kurulmasını ilk ortaya atan kişidir. Biz yaklaşık 10-15 kişi vakfı kurmak için bir araya geldik. İlk toplantılarda kimler vardı hepsini anımsamıyorum. Zeynep Oral, Aydın Aybay, Atilla Coşkun, Kıymet Coşkun, Nevzat Şenol, Yusuf Kurçenli, Refik Erduran, Emil Galip Sandalcı, Halet Çambel, Samiye Yaltırım aklımda kalan isimler.
Vakıf kuruluşu için hatırı sayılır bir para gerekiyordu. Bizde ise para yoktu. Bir konser ve resim sergisi düşünüldü. Bu konsere sanatçılar ücretsiz katılacak, ressamlar resimlerini ücretsiz verecek, geliriyle vakfa para sağlanacaktı. Bu zor çalışmaları Zeynep Oral yürüttü. Para toplandı. Vakıf kuruldu. Hukuki işlerini Avukat Aydın Aybay, sekreterliğini Kıymet Coşkun üstlendi. Vakfı sonraki yıllarda birçok isim fedakârca sırtladı. Bunların başında Rutkay Aziz ile rahmetli Tarık Akan gelir.
Nâzım Hikmet’in bugün İstanbul’da anılarını toplayan ve günün birinde müzeye dönüştürecek olan bir vakfı var. Bu vakfa en büyük emeği veren Zeynep Oral’ı aldığı ödülden dolayı kutluyor, Moskova Nâzım Hikmet Vakfı’na teşekkürlerimizi yolluyoruz.