Beşiktaş Belediyesi Fulya Parkı'nda sağa sola tabelalar asmış... Yoldan gelip geçen yayaları ve araçları uyarıyor:
"Dikkat! Özürlü çıkabilir!"      Sanırsınız ki... Parkta yoğun özürlü trafiği mevcut ve saniye başı bir özürlü vatandaş tekerlekli sandalyeyle parktan aşağı kaptırmış geliyor!..
      Oysa ne mümkün!.. Özürlü vatandaş bunu istese de yapamaz...
"Uyarıcı" tabelaların yanıbaşındaki merdivenlere bakıyoruz... Tekerlekli sandalye inişini kolaylaştıracak türde merdivene hiç benzemiyorlar! Basamak yükseklikleri en az 25 santim... Üstelik caddeye değil, yaya kaldırımına iniyorlar. Yaya kaldırımı da caddeden 2 karış yükseklikte.. Yani öyle bir yer ki, özürlü vatandaşın tekerlekli sandalyeyle gezinmesi zaten mümkün değil..
      Eeee, o zaman bu
"uyarı"nın anlamı?..
      Hiiiç... Dostlar alışverişte görsün;
"Özürlüler için ne gibi çalışmalar yaptınız?" diye soran olursa da gösterecek bir
"icraat" olsun...
Ä°zmir senfoni
      Devlet Senfoni Orkestrası'nın başarılı İngiltere turnesinden haberdar olmayışımızı haberleştirmiştik birkaç gün önce... Şimdi de Japonya'da elektronik mühendisliği üzerine doktora yapan
Alper Akdağ'ın gönderdiği notu okuyalım:
      - Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının turnesi ile ilgili yazınız üzerine, ben de size şu an Japonya'da bulunan Izmir Devlet Senfoni orkestrasının turnesini haber vermek istedim. Izmir Devlet Senfoni Orkestrası, 15 Eylül tarihinden itibaren Tokyo ve Japonya'nın diğer şehirlerinde toplam 11 konser vermektedir. Ben, Chiba bolgesinde verilen ilk konseri dinleme fırsatı buldum ve Japonların beğenisine tanık oldum. Turkiye'den binlerce kilometre uzakta göğsümüzü kabarttıkları, Türkiye'nin uygar yüzünü sergiledikleri ve bizleri mutlu ettikleri için Izmir Devlet Senfoni orkestrasının her üyesine çok teşekkür ediyorum.
EndiÅŸe
      Hayatta iki durum vardır: Sağlıklı olmak ya da hasta olmak.
      Eğer sağlıklı iseniz, endişeye gerek yoktur.
      Eğer hasta iseniz, iki seçenek vardır;
      ya iyileşirsiniz ya da ölürsünüz.
      Eğer iyileşirseniz, endişeye gerek yoktur.
      Eğer ölürseniz, İki seçenek vardır;
      ya cennete ya da cehenneme gidersiniz.
      Eğer cennete giderseniz endişeye gerek yoktur.
      Fakat eğer cehenneme giderseniz; arkadaşlarınızla el sıkışmakla o kadar meşgul olacaksıniz ki, orada da endişe etmeye vakit bulamayacaksınız.
      (İrlanda esprisi)
Yıllar sonra...
      80 yaşındaki baba oğluna kısa bir mektup göndermiş:
      - Annenle 60 yıllık beraberlikten sonra boşanmaya karar verdik. Birkaç gün içinde mahkemeye başvuruyorum.
"Neden haber vermedin?" demeyesin diye sana bu mektubu yazıyorum...
      Başka şehirde olup yıllardır babasını göremeyen oğlan, bir başka kentte olan kızkardeşine telefon açıp durumu bildirmiş. Kızkardeş hemen babasına mesaj geçmiş:
      - Kardeşimle birlikte hafta sonunda oraya geliyoruz. Sakın biz gelmeden bir karar vermeyin...
      Yaşlı adam bu mesajı karısına okuduktan sonra eklemiş:
     Â
- Bu numarayı iyi akıl ettik. Nihayet yıllar sonra çocukları görebileceğiz...Uzun'dan kısaca
      Bir kalp krizi sonucu önceki gece kaybettiğimiz
Hayrettin Uzun, dürüst, aydın, esprili, muhterem bir adamdı. Eski Botaş Genel Müdürü olarak enerji konularını çok iyi bilirdi. Milletvekilliği döneminde TBMM'yi iyi gözlemişti. Gördüklerini ve bildiklerini büyük bir cesaretle ortaya koyar, sütunumuza pek sık konuk olurdu. Sağcı partilerde siyaset yapmasına karşın kavgası hep bu partilerin ülkeye dayattığı hırsızlık, uğursuzluk, vurgun düzenine karşı olmuş; bu yüzden de siyasi hayatı çok kısa sürmüştü...
      Son yıllarda bize naklettiği kimi tespitlerini aşağıda sizlere aktarırken bu benzeri fazla olmayan dürüst ve yürekli dostu saygıyla anıyoruz...
      ***
      ...1930'larda, 40'larda New York'ta çok güçlü çeteler varmış. Şehrin rantını tek başına ele geçirmek için sık sık birbirleriyle amansız çatışmalara girerlermiş... Nadiren de anlaşırlar, aralarındaki çatışmalara son verirlermiş. New Yorklular, çetelerin anlaştığını öğrendiklerinde paniğe kapılır, korkudan evlerine kapanırmış. Çünkü bilirlermiş ki, anlaştıkları zaman, güçlerini birbirlerini yemek, yoketmek için değil, biraraya getirip halkı soymak için kullanacaklar. Ben de tıpkı New Yorklular gibi bizim siyasi partilerin, büyük sermaye gruplarının kendi aralarında anlaştıklarını, uzlaştıklarını, çatışmaya son verdiklerini gördüğümde müthiş bir paniğe kapılırım. Çünkü bilirim ki anlaştıkları zaman halka yönelecek, onu çok daha vahşice soyacaklardır.
      ***
      ...Türkiye'de sistem, üreterek değil yürüterek zengin olmaya dayanıyor. O zaman da ister istemez devreye mafya giriyor. Mafya, bu sistemin yürümesi için silahlı risk alıyor, işadamı ekonomik, siyasetçi ise siyasi risk... Her grup yüklendiği riskin büyüklüğüne göre toplumsal hırsızlıktan pay alıyor. Bu üç grup zaman zaman birbirine girdiğinde biliniz ki aralarındaki kavganın tek sebebi paylaşımdan doğan anlaşmazlıktır...
      ***
      "Bu Meclis'teki iki tip milletvekili var; birincisi müteahhitlikten geçinenler, ikincisi müteahhitlerden geçinenler..."
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr