Haftanın flaş olayı Ermeni Soykırım Tasarısı'nın ABD Temsilciler Meclisi Alt Komitesi'nde kabulüydü... Tasarının durdurulması için Türkiye'nin güçlü bir tepki ortaya koyması gerekiyor. Dünkü Milliyet'in baş sayfasında gördünüz. Ermeni yurttaşlarımız ABD Kongresi'ne karşı net ve kesin tavır koyuyorlar. Patrik üç ayrı mesaj yayınladı. Bizim çok milliyetçi, çok vatansever parti ve devlet adamlarından ne bir ses ne bir nefes... Milliyetçiliğin de bir sınırı var tabii.. Neresi mi? ABD sınırının başladığı yer...
      ***
      Marmara fayı tek parça halinde kırılacakmış. Kaderimizde 7 ile 7.6 arasında sallanmak varmış.. 8.6 da olsa farketmez. Biz rahatız. Geçenlerde apartman toplantısı yaptık. Kimse bina kontrolü için daire başı 70 milyon lira vermeye yanaşmadı. (Çatı tamiri için veriyorlar...) Hükümet de insanları kurtarmak için önlem almıyor. Bize de paşa paşa Azrail'i beklemekten başka çare kalmıyor.
      ***
      CHP Genel Başkan adayları teker teker er meydanına çıkıyorlar. Soruluyor: "Efendim neden aday oldunuz?"... Yanıt:
"Üzerimde baskı var", "Arkadaşlar çok ısrar ediyor" vs... Yani... CHP'de hiç kimse koltuk meraklısı değil. Hep çevre baskısı. Aynen güzellik kraliçeleri gibi...
"Arkadaşlarım benden habersiz yarışmaya fotoğrafımı göndermişler. Yarışmaya onların ısrarı üzerine katıldım. Ayy çok heyecanlıyım..."
      ***
     ÂMilli Gençlik Vakfı il merkezleri neden toptan deÄŸil de birer ikiÅŸer kapatılıyor? Sorusuna bir dostumuz ÅŸu yanıtı yapıştırdı:
"Dostlar hükümeti irtica ile etkin ve sürekli mücadelede görsün..."Yorgun adam!
      Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş. N'aber deyip yanından geçerken çocuk sormuş:
      - Babacım sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? Adam üfleye püfleye yanıt vermiş:
      - Bir saatte 1,5 milyon lira kazanıyorum.
      Çocuğun gözleri parlamış:
     Â
- Peki babacığım bana 500 bin lira borç verir misin?      Adam iyice terslenmiş:
     Â
- Oğlum zaten sinirim tepemde, falan diye söylenip televizyonunun başına geçmiş. Maça dalmış. Ama aradan bir saat geçtikten sonra sakinleşmiş. Çocuğu kırdığını düşünmüş. Odasına gidip başını okşamış:
      - Uyuyor musun... Hımmm, al bakalım istediğin 500 bin lirayı. Biraz önce sana sert davrandığım için üzgünüm ama çok yorgundum...
      Çocuk parayı alırken sevinçle haykırmış:
     Â
- Teşekkürler babacığım...       Sonra elini yastığının altına sokup bir sürü madeni 50 - 100 bin liralık çıkarmış. Babasının verdiği parayı da ekleyip kendisine uzatmış:
     Â
- Babacığım burda tam 1,5 milyon lira var. Şimdi bana bir saatini ayırır mısın?       (Bu duygulu öyküyü okurlarımıza gönderen Küçük
Nevin'e teşekkürler.)
Fark büyükmüş!
      Önceki gün toprağa verdiğimiz dürüst ve yürekli insan
Hayrettin Uzun'un ANAP'tan istifa edip DYP'ye geçeceği günlerde
Mesut Yılmaz kendisini çağırır ve sorar:
     Â
- DYP'ye geçecekmişsin, doğru mu?       - Olabilir...
     Â
Mesut Yılmaz gülümser:
     Â
- Yahu bir taraftan beni hırsızlıkla suçlayıp duruyorsun, öte taraftan hemen herkesin hırsız dediği bir liderin partisine gitmeye kalkıyorsun. Benimle onun arasında sence ne fark var?       Uzun'un yanıtı kısa olur:
      - O,
"ben hırsız değilim" demiyor!
Barça
      Ressam
Suat Yalaz Paris dönüşü ayağının tozuyla:
      - Türk futbol diline yeni bir yanlış kazandırdık, artık nasıl düzelir bilmem, dedi...
      - Nedir o?
      - Şu Barcelona'nın kısa adı
"Barça" kelimesi... Fransızca ve İspanyolca'da
"Barça" yazılır ama
"Barsa" okunur. Biz
"Barça" yazıp tabiatıyla
"Barça" okuyoruz. Yanlış yapıyoruz...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr