Milyonlarca insanın önceki gece televizyonlardan üzüntüyle izlediği olayı dün bir gazetemiz
"Talihsiz kaza" başlığıyla vermiş... Tuzla Tersanesi'nde bir geminin denize indirilme törenine katılan
Mesut Yılmaz'ın makam arabası tören alanından ayrılırken olayı izleyen Pendik gazetesi İstihbarat Şefi
Necip Yozgatlı'ya çarpıyor... Acı içinde kıvranan
Yozgatlı'ya etraftakiler yardım etmek için koşarken asıl talihsiz görüntü ekrana geliyor. Makam aracının şoförü hiçbir şey olmamış gibi gaza basıyor ve oradan uzaklaşıyor. Arka koltukta oturan
Berna Yılmaz camdan merakla ne olup bittiğini anlamaya çalışırken,
Mesut Bey arabadan inip en azından kazazedeye geçmiş olsun demek bir yana, başını çevirip bakmıyor bile... Hızla olay yerinden uzaklaşıyor...
      Acaba bu aldatıcı bir görüntü mü?.. Yoksa kameramanlar es geçti de
Mesut Yılmaz daha sonra geriye dönüp arkadaşımızla ilgilendi mi?.. Ya da en azından telefon edip, geçmiş olsun, dedi mi?..
     Â
Necip Yozgatlı'yı bulup soruyoruz. Yanıt:
     Â
- Hayır. Ne kazadan sonra geri dönüp ilgilendi ne de şu ana kadar geçmiş olsun demek için aradı. Görüntülere dikkat ettiyseniz kazadan sonra ağlıyordum. Ama bu ağlama çektiğim acıdan çok, hayranı olduğum siyasetçinin, bir geçmiş olsun bile demeden çekip gitmesindendi... Gece karanlığında yayaya çarptıktan sonra kaçıp giden pek çok sürücü biliyorum. Ama güpegündüz ve o kadar insanın ortasında yayaya çarptıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi kaçıp gidenine ilk kez tanık oluyorum. Mesut Yılmaz'ın bu tutumuna söyleceğim şey ise; Çok yazık...
Matematikçiler...
      Paris'in cadde, sokak ve bulvarlarının 100'den fazlası bir matematikçinin adını taşıyormuş... Birkaç örnek:
     Â
"...Rue Abel, Rue AmpÅ re, Square Arago, Avenue Boutroux, Avenue Carnot, Place ChÆ’telet, Rue d'Alembert, Rue Delaunay, Rue Descartes, Rue Fresnel, Rue Lambert, Rue Leibnitz, Rue Monge, Rue Pascal vb..."     ÂTürkiye'de bir matematikçinin adını bir caddeye vermek kimsenin aklından geçmiÅŸ midir? Dünyaca ünlü matematikçimiz
Cahit Arf'ın adına bir cadde, sokak veya meydanda rastladınız mı?
      Bu bağlamda... Türkiye'de üniversite sınavını kazanan öğrencilerinin ortalama matematik notunun 10 üzerinden 2 oluşuna şaşırmalı mı?
Samsun'da isyan
      Cumhurbaşkanı
Necdet Sezer'in Samsun Üniversitesi rektörlüğüne en çok oyu alan
Osman Çakır'ı değil de 71 oy alan
Ferit Benay'ı ataması, kendisi adına bir çelişki olarak değerlendirilebilir. (Çünkü 9 Eylül üniversitesi seçiminde birinci olan adayın atanmasını zorladı.) Ama bir yetkinin kötüye kullanılması veya yanlış bir icraat söz konusu değil. Çünkü yasa cumhurbaşkanına, YÖK'ün önerdiği üç adaydan birini, kaç oy aldığına bakmaksızın atama yetkisi veriyor.
      Yasa yıllardır bu biçimde uygulanıyor.
      Hal böyle olunca 19 Mayıs ve Dicle Üniversitesi rektörlerinin
"Biz en çok oyu aldığımız halde neden rektör atanmadık?" şeklindeki isyanlarının bir yasal dayanağı yok...
      Elbette Samsun Üniversitesi öğretim üyeleri Cumhurbaşkanı'nın yaptığı tercihe eleştiri getirebilir. Bu bir demokratik hakkın, ifade özgürlüğünün kullanılmasıdır. Ancak Ankara'da YÖK Başkanı'nı ziyaretten sonra:
     Â
- 71 oy almasına rağmen rektör seçilen Ferit Benay istifa etmelidir. 71 oyla seçilen bir rektör 500 kişilik üniversiteyi yönetemez, şeklindeki dayatmalarının anlamı başkadır. Samsun Üniversitesi'nin yeni rektörü iç baskıyla istifaya zorlanırsa çok tehlikeli bir süreç başlatılmış olur. Umarız bu tartışma tadında bırakılır. YÖK Başkanı
Kemal Gürüz'ün Samsunlu öğretim üyelerini Cumhurbaşkanı'na karşı (kışkırttığı demeyelim) yüreklendirdiği yolunda dedikodular yayılıyor ki... Bu da aynı ölçüde tatsız ve tehlikeli bir gelişmedir.
Köyden Haber(2)
      Dünkü "Köyden haber" başlıklı yazımıza Toprak Mahsülleri Genel Müdür Yardımcısı
Refik Korkmaz küçük bir açıklamada bulundu...
      "Ofisimiz yazılanların aksine 9 Temmuza kadar ürününü teslim eden üreticilere ücretlerinin tamamını ödemiştir.
      31 Temmuza kadar ürününü teslim eden üreticiler ise ücretlerinin yarısını almışlardır.
      Üretici fiyatlardan ve ödemelerden memnundur. Ama nedense üretici adına konuşanlar sürekli itiraz halindedir"
Okuma parçası
      "Duygudaşlık'tan başkasının işine burnunu sokma anlaşılmamalıdır. Özel yaşamınıza burnunu sokmaktan öte sizinle ilgilenmeyen kimse, sorununuzu öğrendikten sonra, ya sürekli öğüt vererek sizi belirli biçimde davranmaya zorlar ya da dedikodu yaparak sorununuzu başkalarına duyurur. Bunun dışında sizinle paylaşmak istediği başka bir şey yoktur. Bu tür kimseler çoğu kez karşısındaki kişiyi denetlemeye kalkarlar; anlayıştan ve yakın olma duygusundan yoksundurlar. Duygudaşlıkta kişinin durumunu anlama ve bu anlayışa ulaştıktan sonra onu kabul etme, yalnız bırakmama eğilimi vardır."
     Â
Doğan CüceloğluZeugma
      Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi
Mustafa Balbay Şanlıurfa'da bir vatandaşla konuşurken konu Zeugma antik kentine geliyor:
      - Bir antik kent yok oluyor. Kötü değil mi?
      Yurttaş bilmiş bir edayla yüzüme baktı:
      - Yok olmuyor ki...
      - Ne oluyor?
      - Suyun altında kalıyor! Korunur orda!
      - Suyun üstünde kalsa ne olurdu?
      - Yarısını çalarlardı!
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr