Fatih Terim ve Mustafa Denizli gençlere kvtü örnek olmamak için basına "Lütfen sigara içerken çekilmiş fotoğraflarımızı yayımlamayın" demişler. Konuyu yazdık. Mesut Yılmaz'ın ise böyle bir kaygı duymadığını anımsattık.
Profesör Elif Dağlı şu notu göndermiş:
- Yazınızda değindiğiniz Mesut Yılmaz örneği bizim de beş yıl kadar önce aklımıza takılmıştı. Kendisine haber gönderip "Sigarasız Dünya Günü" nde sigara içmeyeceğini ilan etsin diye ricacı olmuştuk. Reddedildik. Kendisi çok dürüst, görüldüğü gibi bir insanmış, bıraktım deyip kameralar önünde başka özel hayatında başka davranamazmış.
Peki öyleyse deyip Marmara Otelinde bir basın toplantısı düzenledim. Basına "Mesut Yılmaz sigarayı bırakacağına dair açıklama yapacak" diye haber verildi. Bizim tıp fakültesinde o zamanlar dördüncü sınıf öğrencisi olan Mesut Yılmaz isimli bir öğrenci vardı. Bizi kırmadı. Takım elbisesini giyerek o gün basın mensuplarına:
- Ben Mesut Yılmaz, tıp fakültesi öğrencisiyim. Size bugünden itibaren kamera önünde, ve gazetecilerin karşısında sigara içmeyeceğime söz veriyorum, dedi.
O günden sonra bir süre Mesut Yılmaz (o sırada başbakandı) basında sigara ile görülmedi. Herhalde sonra yine unuttu.
Gazeteler haberi dün "Galatasaray'a ihanet", "Ayıp" gibi başlıklarla vermişti. Galatasaray Başkanlık savaşını kaybeden Cem Uzan, Başkan Mehmet Cansun'un ev eşyasını haczettirmişti. GS Kongresi 14 Temmuz'da yapıldı. Cem Uzan'ın alacağına mahsuben mahkemeye başvurup haciz kararı alıp uygulattırması 10 günde mümkün olmuş. Ne sürat değil mi? Gazetemiz de yazdı.. Telsim ve Turkcell'in 1,1 katrilyon borcunu devlet 3 yıldır alamıyor. Vatandaşın "sabit ücreti geri almak" için açtığı davalar da bir türlü bitmiyor. Oysa bakın adalet bazen ne hızlı işliyor!
Okurumuz Murat Ural "değerli basınımıza bir soru", diyerek soruyor:
- Tayyip Erdoğan yanlıları siyaset piyasasına yepyeni projeler, programlar, sloganlarla çıkmış gibi basınımız kendilerine "Yenilikçiler" sıfatını yapıştırıverdi. Bu kişiler neyin yenilikçisidir? Yenilikçi deyince aklımıza çağdaş, demokrat, laik, bilime inanan, geriye değil ileriye bakan, siyaset ve ekonomide yeni görüş ve programları olan siyasetçiler akla gelir. Acaba bu grubun "yeni" ne gibi nitelikleri var? Açıklanırsa sevinirim.
Cahile pirim verirsen, cehaletin esiri olursun...
Süleyman Gürevin
Muhsin Ertuğrul'un 1932'de çektiği o unutulmaz film:
"Bir Millet Uyanıyor" adını taşırdı...
Bülent Ecevit'in günümüzde vizyona koyduğu filmin adı ise:
"Bir Millet Aşağılanıyor"
Hem de fena halde aşağılanıyor millet. Başbakan'a soruluyor:
- Dalgalı kur istemi değişecek mi?
O her zamanki inandırıcı (!) sesiyle yanıtlıyor:
- Bu tür ayrıntılar henüz gündemimize gelmedi. Sayın Fischer bildiğiniz gibi sanırım Cuma günü akşamı gelecek... Dalgalı kur sisteminin değişip değişmeyeceği belli değil...
Başbakan neyin, ayrıntı neyin esas olduğundan habersiz.. Ayrıntı dediği şey, gündemin ilk maddesi... Dalgalı kur değişecek mi, sürecek mi?
Bu soruya diyor ki Ecevit:
- Konu henüz gündeme gelmedi. Fischer cuma akşamı gelecek...
Türkiye dalgalı kura mı devam edecek, revizyon mu yapılacak Başbakan'ın haberi yok. Buna Fischer karar verecek... O ne derse o olacak... Tıpkı geçen şubat ayında olduğu gibi... Son dakikaya kadar sabit kurdan dalgalı kura geçileceğini Ecevit de bilmiyordu. Fischer geldi, "Dalgalıya geçin" dedi. Dolar bir gecede fırladı. Hükümete güvenip paralarını TL mevduatına yatırmış milyonlarca insanın parası bir gecede yüzde 50 eridi.
Fischer bugün yine gelecek. Son talimatı verecek...
Ülkesinin iplerini ABD ve IMF'ye devretmiş bir Başbakan'a ne düşer?
Susup oturmak, her sözüyle ülkesinin biraz daha aşağılanmasına sebep olmamak... Bizimki ise her gün konuşuyor. Her konuştuğunda ülkenin ne kadar aciz duruma düşürüldüğünü bir kez daha anımsatıyor...
Bu millet bu kadarını hak etti mi?
Basın özgürlüğü ödülleri dağıtıldı.En büyük ödül hükümetin hakkıydı.Sayelerinde sokaklar, işsiz ve özgür gazetecilerle doldu.
Ayşe Akkuş