Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Liderler demokrat değil. Partiler demokrat değil. Demokrasimiz demokrat değil. Siyasetçilerimiz gerçek bir demokraside o koltuklarda oturamayacaklarını biliyorlar. O yüzden özgürlükleri genişletmeye değil, ha bire daraltmaya çalışıyorlar. 312. madde yeni şekliyle "kamu düzenini bozma"nın "olasılığı" nı bile 3 yıl hapisle cezalandırıyor.
TCK’nın 159. maddesine "...Türklüğü, Cumhuriyeti, Türk Milletini, hükümeti, bakanlıkları ...veya bunların bir kısmını temsil edenleri alenen tahkir ve tezyif eden kimseye..." şeklinde ilave edilen hükümlerle bir bakanlığın memurlarını eleştirmek bile imkânsız hale geliyor.
Mini demokrasi paketi aslında maksi demokrasi kazığıdır. Bu iktidara yakışır.

Büyük lafları çok kullananlar, size bir şeyler vermeyi değil, etkilemeyi amaçlıyorlardır.
O.Miller

"Serbest rejimlerde dikta yönetimlerine göre daha ince bir sansür vardır. Konular popülarize edilerek, halkın dikkati popüler konulara yöneltilerek popüler olmayan konulara ilgi azaltılır. Dikta yönetimlerinde olduğu gibi haberleri yasaklamaya gerek olmadan hoşa gitmeyen olay ve gelişmeler kendiliğinden küçülür. Gözden kaybolur. Halk kendini ilgilendiren değil ilgilendirmeyen konularla oyalanır. Toplum gerçeklerden ve kendi geleceğinden koparılır...
Media Review

Tekel’den sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, geçen hafta Philip Morris ve JTI firmalarıyla birlikte "Çocuklarımızı Sigaradan Uzak Tutalım" kampanyası başlattı... Yakında eroin imalatçıları "gençleri eroinden uzak tutalım", fuhuş sektörü "genç kızlarımızı fuhuştan koruyalım" yollu devlet destekli kampanyalar başlatırlarsa şaşmayalım.
Bu tür hinlikleri farketmeyecek kadar saf bir bakanımız ve hükümetimiz var çünkü... Amacı daha çok sigara satmak olan ve milyarlarca dünyalıyı zehirleyen sigara tekellerinin nasıl olup da gençlerin sağlığını bu kadar düşündüğünü merak etmeyecek kadar saf! Ve temiz!
Oysa oyun çok açık... İngilizlerin "www.ash.org.uk" sitesinde bu tür kampanyaların gerçek amaçlarını okuyoruz:
1) Sigara sanayiinin "sorumluluk duygusu taşıdığı" izlenimi vermek...
2) Gençleri koruyucu kampanya bahanesiyle, hükümetler ve resmi kuruluşlarla samimi ilişkiler kurmak. İmaj düzeltmek.
3) Sigaranın genç, yaşlı bütün insanların sağlığına zararlı olduğu gerçeğini gözden kaçırmak.
4) Sigarayı büyümenin sembolü gibi takdim etmek... Çocuklara "sen küçüksün, büyüyünce içersin" gibi öğütlerle onları sigara içmeye kışkırtmak.
5) "Sigara yetişkinler içindir" sloganıyla yetişkinleri sigaraya teşvik etmek...
İngiliz tıp adamları gençleri sigaradan koruyacak kampanyaların mutlaka sigaranın zararına ilişkin genel kampanya eşliğinde yapılmasını öneriyorlar... Bu tür kampanyaların sigara içimini azaltmayıp aksine artırdığını ekliyorlar. Bu kadar basit tuzaklara düşmeyelim...

Üniversitelere Kürtçe ders konulması için dilekçe veren öğrencileri tutuklamak yerine, "Dilekçeniz işleme konulacak, yanıtı uygun zamanda verilecektir" şeklinde bir karşılıkla yolcu etmek daha demokratik ve gürültüsüz yol olmaz mıydı?
Soru tartışıladursun... Okurumuz Alaeddin Yalçınkaya diyor ki:
"Anadilde eğitim için dilekçe verenlerin bir yerlerden yönlendirildiği sık sık dile getiriliyor.
Peki bu çocukları yönlendirenlerin bir adım sonrası için hesap ettikleri oyuna gelmediğimizden emin miyiz?"
Okurumuzun sorusu üzerinde düşünmeliyiz...