Kopenhag'a uçan 200 küsur kişilik Galatasaray kafilesinde Çaycı
Vahit'in de bulunduÄŸunu bildiriyor spor muhabiri arkadaÅŸlar...
      20 yıl önce
"futbolcu" olarak denenmek üzre Sivas'tan Florya'ya gelen, yeşil sahada muvaffak olamayınca çizgi kenarında top toplayıcı - malzemeci (diğer zamanlarda da çaycı) olarak görev yapan
Vahit, geçenlerde çay servisi için girdiği Yönetim Kurulu toplantısında
Fatih Hoca'nın karşısına geçip dikilmiş... Hoca
"Hayrola Vahit?" diye sorunca da cevap olarak cebinden pasaportu çıkarıp masanın üzerine koymuş... Vaziyeti anlamış
Fatih Hoca...
Vahit kadroya
"kontenjan"dan böyle girmiş...
      ***
      Kopenhag'da dün öğle saatlerinde 20 küsur bakan ve 180 civarında milletvekilini getirecek uçak bekleniyordu. O arada biz TBMM başkanı
Yıldırım Akbulut'un basın danışmanı
Emel Aktuğ'u arayıp milletvekillerinin Kopenhag harcamalarının hangi kalemden karşılandığını sorduk... Meğer Galatasaray Kulübü karşılıyormuş...
      Çaycı
Vahit'in yılların emeğine karşılık
"kontenjan"dan Kopenhag'a götürülüşü hoş bir jest... Lakin... 200 civarında siyasinin aynı kontenjandan finale uçuşuna bir anlam veremedik... Acaba Galatasaray'ın başarısına ne gibi bir katkıları oldu? Orada bulunuşları Galatasaray'a ne kazandıracak?.. Milletvekillerinin gezi sponsorluğunu kulüp neden üstlenir? İlla gideceklerse pamuk eller cebe neden atılmaz?
      ***
      Büyük maç başlıyor... Rakip takım daha güçlü. Ne var ki yenilsek bile... 100 küsur takımı geride bırakıp oralara gelişimiz başlıbaşına başarı. Şampiyon olsun olmasın... Şimdiden kutluyoruz Galatasaray'ı...
Özlenen C.Başkanı
      Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer dün yemin töreninden sonra çağdaşlığa, hukuka, sosyal adalete, Cumhuriyet ilkelerine inanan herkesin altına imza atacağı bir konuşma yaptı. Bir protokol konuşması değildi bu. Hatları net olarak çizilmiş, aydınlık umutlar veren bir icraat programıydı.
"Keşke böyle bir programa sahip bir siyasi partimiz de olsa!" diye düşündük kendisini dinlerken. Çankaya bir protokol makamı olmayacak, Cumhurbaşkanı kendisine verilen yetkileri halkın mutluluğu yönünde kullanacak. Bu mesaj çok açık verildi.
Ahmet Necdet Sezer yolsuzlukların üzerine gidilmesi konusunda yetkilerini kullanacağını kaydederken, Devlet Denetleme Kurulu'nu, geçmiş dönemlerin aksine, titiz biçimde çalıştıracağı müjdesini de verdi. Çankaya yıllar sonra aydınlık insanların özlediği cumhurbaşkanına kavuştu. Kendilerine başarı diliyoruz.
Plaket değil ağaç
      Milli Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu dün Meclis kulisinde gazetecilerle sohbet ederken herkesin örnek alması gereken bir uygulamasını anlattı:
     Â
- Baktım ki nereye gitsem hemen bir plaket takdim ediliyor, evim plaket ve şiltten geçilmez hale gelmiş, sonunda kararımı verdim. Teşkilatıma yayınladığım duyuru ile bundan böyle plaket veya şilt kabul etmeyeceğimi, illa vermek isteyenlerin bunun yerine adıma ağaç dikmelerini istedim. Kısa sürede çok sayıda ağacım oldu. Örneğin adıma dikilmiş Denizli'de 10, Kocaeli'nde ve Sakarya'da 3'er, Nazilli'de de bir ağacım var. Daha da olacak.      Evlerinde plaket ve şiltlere yer bulamayan büyüklerimizin dikkatine!
     Â
Halkın ayranı yok içmeye... Lideri özel uçakla gider maç seyretmeye...Sevginin böylesi
      Gazeteci arkadaşımız
Zülfikar Doğan, Alman gazetecilerin de katıldığı toplantıda ilginç bir noktanın altını çizdi:
      - Avrupalı dostlar Güneydoğu'daki insan haklarıyla titiz şekilde ilgileniyorlar. Bu arada Türkiye yıllardır Güneydoğu'da GAP ve bağlı projelere milyarlarca dolar yatırıyor. Ancak ne Avrupa ne diğer Batılı çevreler bu projelere tek kuruş kredi vermiyorlar. Güneydoğu'da yaşayan insanların mutluluğuna gösterilen ilgi ile çelişmiyor mu bu durum?
Avrupa'ya doÄŸru
      Hafta sonunda Ankara'da sıcak bir gazeteciler buluşması yaşanıyor... Türk ve Alman medya mensupları, Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin düzenlediği toplantıda Türkiye - AB ilişkilerini tartışıyor. Alman gazeteciler dialogun seyrinden memnun... Geçen yıllarda karşılıklı suçlamalarla geçen bu tür toplantıların artık karşılıklı anlayışa yöneldiğini söylüyorlar. Kimi gazeteciler ilginç çizgiler çiziyor...
      Der Spiegel dergisinin Türkiye Temsilcisi
Bernhard Zand, fakir ülke olarak tanımlanan Türkiye'de kendisini şaşırtan tablolara değiniyor:
     Â
- Ben Avrupa'nın hiçbir ülkesinde Türkiye'deki kadar çok lüks jeep ve Mercedes görmedim, diyor, bu "jeep"lerin fiyatı Almanya'da 91 bin mark. Türkiye'de ise 170 bin mark. Buna rağmen Türkiye caddelerinde jeepten geçilmiyor.
     ÂSöz gelir uçurumuna gelince... Zülfikar DoÄŸan, Türkiye'de milli gelirin yüzde 60'ını nüfusun yüzde 20'sinin paylaÅŸtığını, geri kalan yüzde 80 nüfusun yüzde 40'la idare ettiÄŸini kaydediyor. Banka hesaplarındaki paraların yüzde 90'ının nüfusun yüzde 5'ine ait olduÄŸunu ekliyor.
      Ekonomik demokrasideki bu bozukluğun siyasi demokrasiye yansımaması mümkün mü?
      Söz Milli Güvenlik Kurulu'nun siyasetteki ağırlığına gelince... Profesör Faruk Şen bir merakını dile getiriyor:
     Â- Neden MGK'nın siyasete etkileri tartışılıyor da 4 büyük holdingin aynı yöndeki etkileri hiç dile getirilmiyor Türkiye'de?..
     ÂTürk konuÅŸmacılar Türkiye'nin AB'ye 4 - 15 yıllık bir sürede katılabileceÄŸi görüşünde... Financial Times gazetesinin Almanya Temsilcisi
Christian Tiele'e Türkiye'nin AB'ye katılımı konusundaki düşüncesi soruluyor:
     Â
- Bence de 15 yıllık bir süre içinde mümkün, diyor...
      Türkiye Araştırmalar Merkezi uzmanı
Çiğdem Akkaya aynı yöndeki bir soruya:
     Â
- Türkiye bugün AB'nin çok uzağında görünüyor olabilir, diyor,
ancak hatırlayın... İki Almanya'nın birleşeceğini de o tarihten üç beş yıl önce kimse tahmin edemezdi. Herşey bir anda oldu. Türkiye'nin üyeliği de konjonktüre bağlı olarak tahmin edilemeyecek kadar kısa bir sürede gerçekleşebilir.
      Özetle... Türkiye kendi evinin içini ne kadar hızlı temizlerse... Ekonomik, siyasi, sosyal demokrasiyi ne kadar hızlı gerçekleştirirse... AB'ye üyelik o kadar yakınlaşacak...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr