Â
Ecevit'in Çankaya'ya dayattığı KHK, irticacı ve bölücü memurları tasfiye edecekmiş de Cumhurbaşkanı imzalamayarak onlara kol kanat geriyormuş, havasını yayıyor kimileri. Peki memur örgütleri neden ayakta... KESK gibi ortanın solunda yer alan, irticaya karşı olduğunu açıkça söyleyen bir memur örgütü neden hemen her gün eylem yapıyor? KESK Başkanı
Siyami Erdem dün telefonda sorduğumuz bu soruya bakın ne yanıt veriyor:
      - KHK'nin, hukukun en temel kavramlarına aykırı olması bir yana... Bu kararnamede, işyerinde huzuru bozan, eylem yapan memurların da işten atılmasını öngörüyor. Bunun anlamı ise açık; kararname yürürlüğe girerse, devlet içindeki demokrat, ilerici, ekonomik ve demokratik haklar için mücadele veren memurlar da işten atılabilecek. Belki çok fazla deşifre olmuş birkaç irticacı memurun işine göstermelik olarak son verilecek ama asıl yukarıda sözünü ettiğim memurlar işten atılacak. Bunu, bugünkü hükümet yapmasa bile, gelecek bir başka hükümetin yapmayacağı garantisini hiç kimse veremez.
     Â
- Başbakan, irticai ve bölücü faaliyette bulunan, hatta cinayet işlemiş kimi memurların bile hala devletten maaş almaya devam ettiklerini söylüyor...      - Sözü edilen suçların Türk Ceza Yasası'nda karşılığı var ve 6 aydan fazla mahkumiyeti öngörüyor. 657 sayılı Memur Yasası ise, 6 aydan fazla hapis cezası almış memurun derhal memuriyetine son verilmesini hükme bağlıyor. Yani ortada Başbakan'ın iddia ettiği gibi hukuki bir boşluk yok. Haa, yargı süreci yavaş işliyor, deniliyorsa, o zaman bu süreci hızlandıracak düzenlemeler yapsınlar.
Ahlak durumu
      Başbakan
Ecevit, hayali ihracatçı işadamından 10 milyar lira bağış aldığını itiraf eden
Köksal Toptan'ın
"siyasetçi ve siyasi partilerin işadamlarından büyük miktarda bağış aldığı gerçeğini" açığa vurduğunu söylüyor. Ve ekliyor:
     Â
- Meclis'te bekleyen bir siyasi ahlak yasası var. Yalnız gelirlerin değil harcamaların da incelenmesi gerekir.       Gerekiyorsa neden incelemiyorsunuz? Neden onca laf arasında siyasi parti hesaplarının şeffaflaştırılması için harekete geçmekten söz etmiyorsunuz?
      IMF'nin her dediğini anında yasaya dönüştürürken, siyasi ahlak yasasını neden gündeme bile almıyorsunuz?
      Bu yasa bir ara tartışılır gibi oldu. Kimi milletvekilleri:
     Â
- Bu yasayı çıkarırsak kendimizin ahlaksız olduğunu kabul etmiş oluruz, gibi bir safsata ortaya attılar. Konuyu uyuttular.
     Â
Ecevit de lafla geçiştiriyor bu demokrasi yarasını. Eylem yok.
      Uyutma çabası var.
Harç-lık...
      Babasından harçlık istemeye utanan oğlum
      kira yardımı almak için
      Kocaeli gazetesinde
      ismini arıyor listede
      içim kan ağlıyor
      utanıyorum anam...
     Â
Ali Polat     Â
Söz      Bir politikacının amacı sürekli iktidar olmaktır. Bu çaba ona çoğu zaman sorun çözme görevini unutturur.
      Jean Monnet
Mezar taşından
      İngiltere'de Westminster Katedrali'nin bodrumunda bir din adamının mezar taşı üstünde yazılıymış şu sözler:
      "Genç ve hür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim.
      Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım. Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi ve kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu da kabul ettiremedim. Ve ölüm döşeğinde yatarken birden farkettim ki, önce kendimi değiştirseydim, ailemi ve yakınlarımı da değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim. Kimbilir belki dünyayı bile değiştirebilirdim..."
Uyuduk Türkiye
      Uyuma Türkiye, ben uyumuyorum... Ben de uyumuyorum... Ama Ankara milletin gözünün içine baka baka uyutuyor. Körfez depreminde kim öldürdü 45 bin vatan evladını?.. Hırsız müteahhit, rüşvetçi belediye, rantçı siyaset... Hani bunların bir tekini görüyor musunuz hesap kürsüsünde?.. Yüksel İnşaat adlı firmanın sitesinde çoluk, çocuk 300 kişi can verdi. Hesap sorulacak diye beklenirken Ankara tuttu 20 bin kalıcı konuttan 8 bin 600'ünün inşaatını yine bu firmaya verdi. Bayındırlık Bakanı
Koray Aydın'ın savunması:
     Â
- Deprem sabıkalısı olan firmaları ihaleye sokmamanın yollarını aradık, ama bulamadık..!      Fıstık çalan çocuğa 7 yıl hapis veren bir sistem, 300 kişiyi öldüren müteahhite ceza ne kelime... Ödül veriyor...
      Neden böyle oluyor?
      Bir dostumuzun ifadesiyle:
     Â
- Meclis'in yarısı müteahhitlikten, diğer yarısı da müteahhitlerden geçiniyor da ondan...      Depremin evsiz bıraktığı 175 bin insanımızdan 28 bini hala çadırlarda, 146 bini yetersiz prefabrike yapılarda...
      Kalıcı konutlar geciktiği için bunların yarısı yine kışı açıkta geçirecek.
      Dünya Bankası'ndan gelen 100'er milyon liralık barınma yardımları her ay gecikmeyle ödeniyor.
      Orta hasarlı yapılar için hane başına söz verilen 2 milyar liralık yardımın ilk dilimini bile almamış hak sahipleri var.
      Uyuma Türkiye...
      Güzel slogan.. Ama lafla olmuyor...
      Ayrıca bir gece uyumamakla da sorun çözülmüyor.
      Her an bir deprem bekleyen İstanbul'da konut sahiplerinin kaçta kaçı gerekli muayeneyi yaptırdı? Sokak tabelası yaptırmaktan aciz belediyelerin acaba kaçta kaçı
"Her önlemi aldık" derken doğru söylüyor?
      17 Ağustos'ta neyi anıyoruz? Körfez'de toprağa gömülen 45 bin canı mı? Bir büyük depremde kaybedeceğimiz yüz binleri mi?
     Â
"Uyuma Türkiye" sloganı biraz da uykuyu çok sevdiğimizin dolaylı itirafı değil mi?
      *17 Ağustos'ta 45 saniye boyunca bütün ışıklarımızı yaktık... Şimdi bunu gören devlet elektriğe yeni zam yapar!..
     Â
Cihan DemirciYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr