Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk, sık duyduğumuz bir beyanı tekrarlıyor:
     Â
- İşkence iddialarının üzerine kararlılıkla gidilecek, işkence yapanları cezalandırmada tereddüt edilmeyecektir...      Çok güzel... Diyor ve TBMM Komisyonu tarafından Adalet Bakanı'na sunulan dosyalardan birinin kapağını aralıyor; Komisyonun Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde yaptığı incelemede zabıtlara girmiş bir diyaloga dikkat çekmek istiyoruz:
      Komisyon Başkanı
Sema Pişkinsüt:       "Biz gene 1998 yılında geldik Bakırköy Tutukevi'ne. 2 sene önce... İki sene sonra geldiğimizde bazı değişiklikler var, ama aynı kadrolar yine görevde, aynı olaylar yine devam ediyor... Hücreler yine aynı, kötü muamele aynen devam ediyor..."
      İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı
Ahmet Pek:
     Â"Efendim, bir emir versek bu tip kötü muameleleri önleyebiliriz; ancak o zaman da müthiÅŸ bir suç patlaması olur, bunun önüne geçemeyiz..."
      ***
     ÂBu dialog neyi gösterir? Ä°ÅŸkencenin kurumlaÅŸtığını.. Bu kurumlaÅŸmanın lafla giderilemeyeceÄŸini... Ä°lk yapılacak iÅŸin hukuku devletin tüm kurumlarına yaymak olacağını... Ve de... Günde üç öğün
"işkence önlenecek" demekle işkencenin önlenemeyeceğini...
Gelecek parlak
      Geleceğimizin çok parlak olduğunu Dünya Bankası Başkanı
James Wolfensohn geçen hafta Türkiye'yi dolaşırken açık seçik beyan etti.
     Â
"Mucize yaratıyorsunuz" sözleri Hürriyet'in manşetinde top gibi patlayan
Wolfensohn, ertesi gün de şiir gibi konuştu:
     Â
"Yarın çok güzel olacak"...      Bizim geleceğimiz gibi geçmişimiz de parlaktır.
      En son Fetih şenlikleriyle dosta düşmana bunu bir kez daha hatırlattık.
      Gelecek ve geçmişle ilgili hiçbir sorunumuz yok...
      Bizim tek sorunumuz bugünümüz...
      Bugünümüz bir türlü düzelmiyor.
      O yüzden de geçmişin anılarıyla geleceğin hayalleri arasında kolan vurup duruyoruz.
      Bugünü düzelmeyen bir ulusun yarını nasıl parlak olacak?
      Dünü parlak bir toplumun bugünü neden kurak?
      Biraz da şu soruların üzerinde düşünsek...
      Belki o zaman kendimize gelip gerçekten parlak bir geleceğe adım atacağız.
Engelli yaÅŸam
      Kas hastalarından söz ederken bir kez daha anımsattık dün.. Tekerlekli sandalyeye mahkum insanlarımızın Türkiye'de yaşama alanı yoktur. O yüzden özürlü, hasta ve engelli insanlarımız yalnız tekerlekli sandalyeye değil ev hapsine de mahkumdur.
      Gazeteci arkadaşımız
Mine Kılıç bir not göndermiş konuyla ilgili. Bakın ne diyor:
      "Geçtiğimiz Şubat sonunda Hannover'de yapılan dünyanın en büyük bilgi teknolojileri fuarı
Cebit'e gitmiştim. Bu fuarı bu yıl yaklaşık 1 milyon insan gezdi. Fuar çok kalabalıktı ama ziyaretçiler arasında birçok engelli insan vardı.
      Tek başlarına ya da biriyle standları rahatça dolaşıyorlardı. Çünkü fuar alanı onların da rahatça gezeceği şekilde düzenlenmişti. Dev standlarda bu kişilerin üst katlara çıkmalarını sağlayacak mini asansörler ya da eğimli yollar konulmuştu. Bu fuar onlar için çok önemliydi. Çünkü bilgisayar oturdukları yerde iş yapmalarını sağladığından onlar için en hayati cihazdı. Bilişim fuarını düzenleyenler de bunun önemini biliyorlardı. Bizim fuarlarda hiç böyle özen görmedim."
      Bu konuya kafa yoralım... Unutmayalım... Saygı ve sevgi ihtiyacı olanlara yöneltildiği zaman anlam kazanır. Sahibini o zaman büyütür.
Kültürel kimlik...
      İstanbul, önemli bir kültür etkinliğine sahne oluyor şu aralar: Uluslararası Tiyatrosu Festivali... Türk tiyatro topluluklarının yanısıra mesela ünlü
Royal Shakespeare Company burada, Avrupa'nın en önemli kadın oyuncularından
Hanna Schygulla ve
Ä°sabella Rosselini de burada...
      Festival büyük ilgi görüyor... Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi önünde Shakespeare Company'nin
"Hırçın Kız" yorumunu izleyebilmek için çırpınarak
"iade bilet" arayan gençler gördük önceki gün...
      Burada bir küçük parantez açalım: Kültür Bakanlığı'nın dört ayrı dilde hazırlanmış bir web sayfası var. Dünyaya Türkiye'den kültür haberleri ulaştıran sayfayı açıp baktık. Tiyatro Festivali'nden tek satır olsun söz edilmiyor. Oysa aynı sayfanın en tepesine
"Teşekkürler Galatasaray" başlığı yerleşmiş. Tıklayınca doğrudan
www.galatasaray.comadresine bağlanıyor; en taze G.Saray haberlerini ve GS maçlarından özet görüntüleri izleyebiliyorsunuz...
Sahte rapor!
      Ankara Trafik Hastanesi doktorlarından
Celal Kılıç, feryat ediyor:
     Â
- Kurtarın bizi şu veli ve öğrencilerden...      - Hayrola ne oldu?
     Â
- Yine sahte rapor mevsimi (!) geldi, lise son sınıf öğrencileri rapor almak için hastaneyi bastı.       - Sahte raporu ne yapacaklar?
     Â
- Üniversite sınavları yaklaştı ya... Bu sınavlara daha iyi hazırlanmaları gerek...      - Eee?
     Â
- Okullarına devam ederlerse bu sınava iyi hazırlanamıyorlar. Okula devam etmemeleri için de doktor raporu gerek. İşin kötüsü öğretmenleri de sahte rapor almalarını teşvik ediyor. Sonuçta çocuklarımızı daha bu yaşta sahtekarlığa alıştırıyoruz, lütfen bu soruna bir çare bulunsun.       Kalite Derneği Kalder'in yemeğinde İktisatçı
Ege Cansen anlattı.
Demirel'in 200 tane danışmanı varmış.
      - Nasıl, memnun musunuz? diye sormuşlar..
     Â
- Değilim, hiçbiri bugüne kadar gelip bana bir şey danışmadı, demiş.
Onlara da madalya
      Galatasaray İngiliz liginin üçüncüsü
Leeds ile ikincisi
Arsenal'i UEFA kupasında saf dışı bıraksın. Sen git aynı İngilizlere Ümit Milli Takımı olarak 6 - 0 yenil...
      Bu çocuklara
"üstün hezimet" madalyası verilsin.
      Haldun Ertem
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr