Batılı burjuvaların Türkiye’ye bakışı geçmişte bugünkünden farklı mıydı?
Bu bakış dostluk ve samimiyet içerir miydi?
Yoksa baştan aşağı bencillik ve aldırmazlık hatta düşmanlık mı içerirdi... Alman yazarı Goethe’in ünlü eseri Faust’ta bu soruların yanıtını görebiliriz.
FAUST adlı eserinde Goethe iki burjuvayı konuşturur...
Burjuvalardan biri şöyle demektedir:
“En iyisidir bence pazar ve bayram günleri,
Savaştan konuşmak, bir de savaş çığlıkları atmak,
Uzak bir ülkede, Türkiye’de,
Birbirleriyle boğuşurken insanlar,
Burada pencerede oturmak, içkisini yudumlamak,
Sonra ırmakta süzülen renkli yelkenlere bakmak,
Akşamleyin sevinçle, kıvançla dönerek eve,
Esenlik, mutluluk içinde yaşamı kutsamak.”
Bu sözleri mırıldanan burjuvaya, aynı duygusuzluk ve insanlıktan nasibini almamış aynı katı yüreklilikle bir başka burjuva katılır:
“Doğrusun komşum! Bıraktım işleri oluruna ben de,
Onlar kırsınlar birbirlerinin kafalarını,
İsterse gelsin dünyanın altı üstüne;
Bozulmasın alıştığımız düzen evimizde.”
★★★
Avrupa ve Amerika dünyanın Güney yarım küresine hâlâ böyle bakıyor... Mevcut hayat tarzını sürdürmek için bütün dünyayı ateşe atıyorlar... Goethe’nin konuşturduğu iki burjuvanın zihniyeti tüm Batıya egemen olmuş, hâlâ ve aynen devam ediyor...
KİTAP: Goethe, Faust çev. İsmet Zeki Eyüboğlu S. 52 - 53)
SAFSATA
Padişah Vahdettin’i aklamak nedense kimilerinin güncel görevi içinde yer alıyor...
Şimdilerde yeni bir moda çıktı...
Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Samsun’a göndermesini uzun uzun anlatıyorlar...
Ancak bir cümle eksik bırakılıyor.
O eksik cümle şudur:
Vahdettin, Atatürk’ü Samsun’a Kurtuluş Savaşı’nı başlatsın diye değil, oradaki azınlıkları Türk isyancılardan koruması için göndermiştir...
Atatürk’e verilen görev Kurtuluş Savaşı’nı başlatması değil, kurtuluş hareketlerini ezmesidir.
Birileri hiç sıkılmadan bunları gizliyor.
Padişah Atatürk’ü memleketi kurtarsın diye Samsun’a gönderdi de neden birkaç hafta sonra istifasını istedi. Bu sorunun cevabı yok tabii...
HAVLAMA
Geçmiş zaman... Tasmalı bir yazar rahmetli Hasan Pulur’a sataşmıştı...
Arkadaşlar:
- Ağabey neden şuna anlayacağı dilden bir yanıt vermiyorsun, diye sordular...
O:
- Köpek seni ısırırsa sen de onu ısırarak mı karşılık verirsin, demişti...
Bazı köpekler “hoşt” demeye dahi değmez...
MENAJER
Galatasaray Şampiyonlar Ligi play-off maçında İsviçre şampiyonu Young Boys’a 3 - 2 yenildi.
Rakip takım maç boyunca ağır bastığı gibi, biri direkten dönen en az üç yüzde yüz gol kaçırdı
Transfer tablolarında Galatasaray’ın değeri 211 milyon, Young Boys’un değeri 64 milyon euro görünüyor. Ancak sahadaki futbolda bu kadar fark yoktu. Rakip takım GS ile aynı güçte, hatta biraz da ağır basıyor gibiydi.
Bizi GS’ın rakamsal değeri aldatıyor. Transferde yabancı futbolculara ederinin üç beş katı ücret ödendiği için rakam şişiyor ama kalite artmıyor.
Bu durum yalnızca GS için söz konusu değil. Hemen tüm takımlar aynı tuzağın içinde. Menajer tuzağı bu. Yabancıların beğenmediklerini allayıp pullayıp astronomik fiyatlarla bize okutuyorlar.
Kulüp yönetimleri bilerek bilmeyerek! tuzağa düşüyor.
Sonuçta harcanan para başarı olarak geri dönmüyor.
Sadece... Birileri aradan iyi para kazanıyor...
VİLLA
Boğaz sırtlarında Vaniköy’deki kaçak villa inşaatı sosyal medyanın da devreye girmesiyle gündem oldu. Çevre Bakanlığı ile birlikte İstanbul Belediyesi de müdahale edince inşaat mühürlendi.
Villa fotoğraflarda açıkça görüldüğü gibi, neredeyse tamamlanma aşamasına gelmiş. Yıllarca önce...
Sirkeci’de ruhsata aykırı bir yapıyı resimlemiş, gazetede yazmıştık.
İnşaat mühürlendi. Bir süre sonra mührün sökülüp inşaatın sürdüğünü öğrendik. Yeniden yazdık. Bina yeniden mühürlendi.
O zaman imarla ilgili bir akademisyen ağabeyimiz demişti ki:
- Siz istediğiniz kadar yazın, bu bina yine tamamlanır. Ancak siz yazdıkça bina sahibi biraz daha fazla rüşvet vermek zorunda kalır. Siz yazdıkça sadece rüşvet rakamını arttırırsınız, o kadar.
Bu işler böyle... Para yasayı deler.
Ruhsata aykırı yapıların yüzde 99’u er geç tamamlanır. Boğaz’da yarım kalan villa yoktur.
MERMİ
Gazetelerde iki günün biri haber:
“Üzerine yorgun mermi düşen (çocuk, kadın, adam) öldü...”
Magandalar zevk için havaya ateş ediyor, düşen mermi insanları öldürüyor.
Ve ilginçtir, zevk için ateş eden magandalara ceza verilmesi hiç gündeme gelmiyor.
Ölümüne yaşayan bir halkız biz...