Milliyet'te üç gün önce yer alan bir haber:
     Â
"Hükümetin enerji alanında karar alma hakkını Dünya Bankası'na devreden 'tarihte eşi görülmemiş'
bir karara imza attığı ortaya çıktı. Böylece Dünya Bankası'nın onayından geçmeyen hiçbir projeye Hazine'nin kredi vermemesi imza altına alındı.."
     ÂProf.
Mümtaz Soysal dünkü yazısında haberle ilgili olarak:
     Â
- Dışa bağımlılığın bu ölçülere varması olacak iş mi, diye soruyordu.
      Madalyonun bir yüzü bu. Diğer yüzü daha ilginç...
      Dünya Bankası neden böyle bir anlaşma istiyor. Çünkü bizim Enerji Bakanlığı geleceğe dönük enerji ihtiyacını hayali rakamlarla şişirmiş... Yandaş holdinglere hesapsız kitapsız santral ihale ediyor. Enerjinin üretim maliyeti 3,5 sent iken, Hükümet bu santralları kuranlara 8 - 9 sentten alım garantisi veriyor. Türkiye gelecekte kullanmadığı elektrik için trilyonlar ödemek yükümlülüğüyle karşı karşıya geliyor. Dünya Bankası bu tehlikeli gelişmeyi durdurmak için yatırımları kendi onayına bağlamış.
      Bu noktada bağımlılık anlaşması ülkenin lehine görünüyor.
      Peki bundan sonrası... Onu da BOTAŞ Eski Genel Müdürü
Hayrettin Uzun'dan dinleyelim:
      - Siz hesapsız işler yaparsanız birisi gelir bunu düzeltir. Dünya Bankası'nın Hükümet'i durdurması bu safhada olumlu. Ama bundan sonrası için aynı şey söylenemez. Dünya Bankası eline geçirdiği onay yetkisini nasıl kullanacak? Bundan sonra onlar da pekala bu yetkiyi kendi tekellerini kollamak yönünde kullanabilirler. Bizim götüreceğimiz uygun projelere imza vermeyip kendi tekellerinin pahalı projelerini dayatabilirler....
      Olacağı da budur... Direksiyonu kaptırmışsınız. Artık onlar nereye isterse oraya gideceksiniz.
Nükleer sohbeti
      Siemens firmasını yıllardır Türkiye’de temsil eden ve artık bizden biri sayılan Arnold Hornfeld’le bir kokteylde ayaküstü nükleer santral sohbeti yaptık. Biliyorsunuz Siemens firması da bir konsorsiyum içinde nükleer santral ihalesine katılıyor. Ve bu ihale sürekli erteleniyor. Soruyoruz:
      - Sayın Hornfeld bugüne kadar bu ihale için 10 milyon dolara yakın harcama yaptığınızı söylemiştiniz. Doğru mu bu rakam?
      - Evet... Masraflarımız o kadar tuttu.
      - İçinde hediye, komisyon falan da var mı?
      - Hayır.. Merkezimiz 50 doların üzerinde hediye vermemizi yasaklamıştır. O yüzden kimseye rüşvet sayılabilecek birşey vermeyiz.
      - Peki bu ihalelerde rüşvet dönmüyor diyebilir misiniz?
      - Kendi adımıza söyleyebilirim. Başkaları adına söyleyemem...
      - Son sözünüz...
      - Hükümet kararını bir an önce versin. Bizleri boşuna oyalayıp daha fazla zarara girmemize yol açmasın.
Madrid’i yeneriz!
      Gazetede yarı şaka yarı ciddi küçük bir anket düzenliyoruz:
      - Galatasaray Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid’i yenebilir mi?
      - Yener abi, diyor çoğunluk...
      G.Saray o fırtına gibi takımı yenebilir mi gerçekten?
      Önemli olan bu değil... Önemli olan “Yeneriz" diyebilmek...
      Önemli olan kimsenin aklından artık:
      - Dalga mı geçiyorsun?.. gibi bir yanıt geçirmemesi...
      G.Saray Türk futbol seyircisini düne kadar kimsenin aklından geçiremeyeceği moral ve iddia düzeyine taşıdı.
      Ne hoş ve gurur verici bir başarı...
      HHH
      Ve bu başarının ardından tatsız bir “yardım" tartışması...
      Boşverin devlet yardımını...
      Önemli olan Galatasaray’ın kendi kendine yardım edebilmesi.
      Avrupa’nın devleri arasına giren takım Avrupa’nın en cüce yönetimine sahip.
      Bu handikap nasıl aşılacak? Sorun burada...
      HHH
      Geçen aylarda bir İngiliz gazetesinde Arsenal’in bir ilanı gözümüze çarptı...
      - Çocuklarınızı maça götürüyoruz...
      Kulübün seyahat acentesi taraftarların çocuklarını da başlarına rehberler koyarak deplasmanlara götürüyor. Kulüp bu turlardan para kazanıyor. Ailelere de diyor ki:
      - Hem çocuklarınız heyecan yaşasın. Hem de siz iki gün kafanızı dinleyin.
      Avrupa kulüpleri para kazanmanın binbir yolunu düşünüyor. Bizimkiler önlerinden akıp giden servetin farkına varamıyor.
      HHH
      Devletin yardımından önce kulübüne yardımcı olmak isteyen binlerce taraftar var. Bir bağış kampanyası açmak... İnternette yardım edenlerin adlarını ve bağış miktarları yayımlamak... Kaç para toplandığını ve bu paraların nereye sarfedileceğini açıklamak... Çok mu zor? Sayın Faruk Süren GS Başkanı olduktan sonra işlerini genişletti. Bugün askeri ihalelerde adı geçiyor. GS rantı herkese yarıyor da nedense bir türlü kulübe damlamıyor. Bir kara mizah... Cem Uzan’la bir sponsorluk anlaşması yapılmış. Anlaşmada bir madde: “Cem Uzan kulübe bir yabancı futbolcu alacak..." Alırsınız parayı, istediğiniz oyuncuyu kendiniz satın alırsınız. Bunu da akıl edememişler. Koskoca camianın bir gözü de Cem Uzan’ın cebinde şimdi. Aferin...
Tarih testi...
      Okurumuz Akif Kökçe, Cumhurbaşkanlığı internet sitesindeki bilgilerden de yararlanarak bir test düzenlemiş... Okuyalım:
      - Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, tarihteki 16 Büyük Türk İmparatorluğunu simgeler.
      1 - Aşağıdakilerden hangileri Türk imparatorlarıdır;
      A - WuSihLuErh B - Thedorus C - Hulanjosi Suytsieu Yabgu D - Hepsi E - Cemalu’lEbu -Ahmed Muhammed F - Tulun - Bek Hanım G - Eçine Kür Pur Çur Kağan H - Tengri’de Kut Bulmuş Küçlüg Bilge Kağan I - Bayan Kağan J - Zodan L - Hiçbiri
      2 - Göktürk, Hazar, Büyük Selçuklu, Karahanlılar, Gazneliler kim tarafından yıkılmıştır?
      A - Yunanlılar B - Ruslar C - Çinliler D - Diğer Türk kavimleri tarafından. Doğru yanıtlar “D" şıkları...
Aklama...
      Okurumuz Mustafa Öncül, “Mesut Yılmaz aklandı" başlıklı haberlere dikkati çekiyor.. Ve diyor ki:
      - Gazeteler “Mesut Yılmaz aklandı" şeklinde haber başlıkları verdi. Bence bu konuda bir yanlışlık var...
      Mesut Yılmaz, Meclis Araştırma Komisyonu’nda aklanmadı. Sadece mahkeme (Yüce Divan) önüne çıkmasına gerek olmadığına karar verildi.
      Oysa... Aklanma, mahkemenin yargılaması sonucunda olur.
      Ve yargılanmayan bir insanın da aklanması söz konusu olmaz...
      Belki “komisyon Mesut Yılmaz’ın aklanmasını önledi" denebilir!
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr