Başbakan “Onunla savaşacağım” dedi... Özür dilemesine bakmadı...
Oktay Ekşi’yi istifa ettirdi.
Yetmedi. 100 milyarlık tazminat davası açtı.
Yetmedi, diğer bakanların da dava açmasını istedi.
Yetmedi, Oktay Ekşi’nin Basın Konseyi’nden de istifasını istedi.
Yetmedi, AA, TRT gibi yandaş kuruluşları Basın Konseyi’nden çekilmeye teşvik etti.
İlginçtir.. Oktay Ekşi’nin yazısında Başbakan’ın adı sanı geçmediği gibi herhangi bir isme yönelik hakaret de yok... Oktay Bey sadece “Anasını satan zihniyet” diyor...
Bu bir çift “maksadını aşan” laftan dolayı 56 yıllık gazeteciyi yok etme operasyonunu bizzat Başbakan yürütüyor.
Oktay Ekşi’nin yazısını okur okumaz istifasını isteyen “yiğit” gazeteciler Başbakan’ın hücumlarında hâlâ basın özgürlüğüne aykırı bir durum görmüyor olmalılar. Hiç sesleri çıkmıyor
Normal midir bir Başbakan’ın bir gazeteciyi parçalayıp yok etme girişimleri...
Bu hücumun edilen bir çift lafa değil bir başyazarın cumhuriyetçi, laik, hukuka saygılı kişiliğine yönelik olduğu hâlâ anlaşılamadı mı?
Neden hiç sesleri çıkmıyor bizim efelerin...
Geyik...
Haringey malum, Londra’da Türklerin en yoğun yaşadığı bölge. Göçmen çok. İngiliz hemen hemen yok. Geçenlerde bakkala bir İngiliz girince kasadaki çocuk arka taraftaki babasına seslenmiş:
- Baba koş, demiş, dükkâna turist geldi...
Bir Türk bakkalın camekânına da geçenlerde şöyle bir ilan asılmış:
“İngilizce bilen eleman aranıyor”
Kim Bu Hainler!
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş’ın son kitabı “Kim Bu Hainler” adını taşıyor... Güncel tartışmalara ışık tutacak onlarca malzeme veriyor bize Vural Savaş... Mehmet Akif bahsinde ünlü şairin bugünlere seslenen şu dizelerini okuyoruz:
“Tevekkülün hele manası hiç öyle değil
Yazık ki, beyni örümcekli bir yığın cahil
Nihayet dine oynayarak en rezil oyunu
Getirdiler ne yapıp yaptılar, bu hale onu”
Ünlü tiyatro oyuncusu ve yazar Yılmaz Erdoğan’ın şu sözlerini başka bir yerde görmemiştik:
“Ben Kürt olarak doğdum. Türkleştim. Ama bu benim Kürtlüğümü yok etmedi. Kürt olmam, Türk kimliğimi de yok etmiyor. Kürt olmam Türk olmama mani olmadı. Türklük hepimizin ortak kimliğimizdir. Türkiye’de yaşayan herkes, Türkçe hayat yaşayan herkes Türktür.”
Atatürk milliyetçiliğine ilişkin şu güzel satırlar da ünlü Profesör Baskın Oran’ın doğru yoldan ayrılmadan önce yazdığı bir kitaptan:
“Atatürk milliyetçiliği kendi bölgesinde olduğu kadar,bütün dünyaya örnek olabilecek bir takım üstün nitelik örnekleri vermiştir. Birincisi, Avrupa’nın ırkçı rejimlerden çok etkilendiği bir dönemde Atatürk milliyetçiliği kesinlikle ırkçı olmamıştır.
İkincisi, Atatürk’ün milliyetçiliği yayılmacı bir milliyetçilik değildir. Kurtuluş Savaşı içinde amaçladığı sınırların ötesinde bir toprak istemi olmamıştır... Atatürk milliyetçiliğinin barışçı politikasının bir uygulaması olan İkinci Dünya Savaşı dışında kalış, kim bilir kaç kuşak Türk genci için paha biçilmeyecek bir nimet olmuştur...”
Eğitimde 1+4+4+4 sistemine geçiliyormuş.
Milli Eğitim Bakanlığına da Fatih Terim’i getirin o zaman...
* * *
Askerin Köşk’teki
29 Ekim resepsiyona katılmaması emre itaatsizlik midir?
Yok!
Olsa olsa türbana itaatsizliktir...
GülhanElmas
Müze
Okurumuz:
- Bir zamanlar bir mezartaşı müzesinin kurulacağından söz etmiştiniz, sonuç ne oldu, diye soruyor.
Bir zamanlar dediği 10 - 15 yıl öncesi olsa gerek...
Rahmetli Çelik Gülersoy’un böyle bir projesi vardı. Karacahmet Mezarlığı’nın Kadıköy ucunda böyle bir açık hava müzesi tasarlıyordu... Üsküdar Kadıköy arasında, Nümune Hastanesi’nin arkasında kimi padişah kadınlarının ve erken vefat etmiş şehzadelerin dahi mezarı vardı. Şimdi gelip geçerken bakıyoruz... O taşlar artık yok. Olanlar da hızla eksiliyor. Anıtı andıran işlemeli mezar taşları hemen hiç kalmadı denebilir... Yine de bir müze oluşturulabilir. Çok geç değil... Ama kim uğraşacak?
Yabancı yatırımcılar medyada yüzde 50’ye kadar pay sahibi olabilecekmiş.
Batılı yatırımcılara çağrı: Gelirken parayla beraber biraz da basın özgürlüğü getirin lütfen...
Haldun Ertem
Türkan
Türkan Albayrak’ı artık hepimiz tanıyoruz... İstanbul Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde temizlik işçisi olarak çalışan Türkan Hanım işinden haksız yere çıkarılmıştı.
Bunun üzerine hastane bahçesine çadır kurdu, 100 günü aşkın süre evine gitmeden bu çadırda yaşadı. Devlet güçlerinin saldırılarından yılmadı. Sonunda açlık grevine başlamıştı ki... İl Sağlık Müdürlüğü kendisine yeni bir iş buldu. Türkan Hanım 118 günlük direnişini zaferle noktaladı.
Ancak Türkan Hanım’ın bu zaferinde tek etken direniş gücü değildir. İnterneti çok iyi kullandı. Hemen her gün durumuyla ilgili bülten yayımladı. Böylece geniş bir çevre ile arasında sempati köprüsü oluştu. Desteklendi. Morallendi. Zaman zaman öğretmenler ve diğer meslek sahipleri direniş yapıyor. Ama ne gösteri yapıyorlar ne doğru düzgün bir internet haberleşmesi oluşturuyorlar. Türkan Hanım güzel bir dersti onlar için...
Balkonuna Türk bayrağı asan Kanadalı Türk’ün başı derde girmiş.
Türkiye’deki Türkler için böyle bir tehlike şimdilik söz konusu değil!
Fahrettin Fidan