Üniversite sınavında sorulan sorulardan biri şöyleymiş:
      ...Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki dolaplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerde. Şimdi o kitaplar ne olacak?
"Canını kurtarmışsın, yetmez mi?" demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.
      Bu parçada geçen
"içinden bir şeyler kopar" sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
      Sorunun devamında birtakım şıklar sıralanıyor.
      İnternette
"www.antimedya.net" adresinde yayını sürdüren Antimedya dergisi, bu soruya daha uygun şıklar bulmuş. İşte ANTİMEDYA'nın cevap şıkları:
      a) Bre izansızlar, bu soruyu hazırlarken sınava giren çocuklardan bazılarının annesini, babasını, kardeşini, arkadaşını, sevgilisini, nişanlısını depremde kaybettiğini hiç mi düşünmediniz?
      b) Sınava giren bütün çocukların deprem korkusuyla yaşadığını hiç mi bilmiyorsunuz?
      c) Onca kitap yakılıp toplatılırken kitap sevgisini anlatmak için başka bir soru bulamadınız mı?
      d) Hayatları için bu kadar önem taşıyan bir sınavda depremde yakınlarını kaybeden çocukların önüne ilk soru diye bu ucubeyi koyduğunuzda diğer soruları nasıl doğru düzgün çözmelerini bekleyebildiniz?
      e) Hepsi
Hukukçusu böyle!
      Gazeteci, kuliste karşılaştığı eski DSP'li, yeni bağımsız Eskişehir milletvekili
Mail Büyükerman'a sordu:
     Â
- Mesut Yılmaz'la ilgili bugünkü oylamada nasıl oy kullanacaksınız?       - Salona girmeyeceğim, dolayısıyla oy kullanmayacağım.
     Â
- Peki Neden?       - Ben hukukçuyum, öyle dosyayı incelemeden kimse hakkında hüküm vermem.
     Â
- İnceleseydiniz o zaman...      - İncelemek istedim ama vermediler.
Rivayet
      Atatürk sporcularla ilgili özdeyişini önce şöyle telaffuz etmiş:
     Â
- Ben sporcunun zeki ve çevik olanını severim...      O sırada yanında bulunanlardan biri mırıldanmış:
     Â
- Paşam adam iyi futbolcu olur da durup dururken rakibine yunruk atar bir çuval inciri berbat eder...      Gazi o zaman:
     Â
- Bir dakika, Â Â Â Â Â Â demiÅŸ ve eklemiÅŸ:
     Â
- Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim...Siyanürlü hesap...
      Bergama köylülerinin altın peşindeki Eurogold firmasına karşı verdikleri çevre kavgası yıllardır sürüyor. Danıştay işlemi durdurmuştu. TÜBİTAK'ın yeşil ışık yakması tartışmaları yeniden alevlendirdi.
      Bergama'da 22.8 tonluk altın rezervi var... Tümü 8 yıl içinde çıkarılacak...
      8 yılda çıkarılacak altının ederi... 210 milyon dolar...
      Türkiye'ye bunun yüzde 10'u (yani 21 milyon doları) kalacak...
      Gazeteler geçen hafta yazdı: Batan bankalardan yalnızca Yurtbank'tan götürülen para
"623 milyon dolar" imiÅŸ...
      Bergama altınından Türkiye'ye kalacak paranın 30 katı...
      Yani Türkiye 21 milyon doların 30 katını zamanında bir tek banka batırıcısının cebine koyabilen bir ülke...
      Ayıp değil mi bu kadarcık para için köylüyü üzmeye... Çevreyi zehirlemeye?..
Rakıcı...
      Yobazlar
Güven Erkaya'nın fazla içki nedeniyle vefat ettiğini söylüyorlar.
      O çevreler
Atatürk için de aynı şeyi söylediklerine göre...
      İçkiyi çok sevmeleri lazım...
     Â
Haldun ErtemCinayet davası
      Mahkemede bir cinayet davası görülüyordu... Adamın katil olduğu hemen hemen kesindi... Avukatın aklına bir şeytanlık geldi:
     Â
- Bayanlar baylar, hepinize bir sürprizim var, diyerek saatine baktı,
tam bir dakika sonra, müvekkilim tarafından öldürüldüğü iddia edilen kişi bu mahkeme salonuna girecek...      Bunun üzerine yargıç, seyirciler özetle tüm gözler mahkeme salonunun kapısına döndu... 1 dakika geçti... Ve hiçbir şey olmadı..
      Avukat:
     Â
- Bakın, dedi,
hepiniz heyecan içinde kapıya bakıp 1 dakika boyunca beklediniz... Bu da gösteriyor ki, gerçekten ortada bir ölü olduğuna ve dolayısıyla müvekkilimin katil olduğuna sizler tamamiyle inanmış değilsiniz...      Bu sözlerin ardından yargıç kararını açıkladı:
İdam....       Avukat şok içinde yargıca döndü:
      - Ama nasıl olur? Az önceki gösteriden hepiniz etkilendiniz... Hepinizin kapıya baktığını gördüm!..
      Hakim:
     Â
- Evet doÄŸru, dedi,
hepimiz baktık... Ama sanık bakmadı...
      (Tunç Şanad'a teşekkürle)
     ÂHamam
      Merdiven altlarında çok iş çevrilir. Ama devlet idare edilir mi?. Bizde ediliyor.. Başbakan
Ecevit gazetecilere önemli açıklamaları genelde Başbakanlık binasının merdiven altında yapıyor... Mimar
Sezar Aygen telefonda:
      - Her akşam TV ekranında Sayın Başbakanı
"merdiven altında" konuşurken izliyoruz. Fondaki mermer ucuz oluşu sebebiyle hamamcıların ilk tercihi olan
"Marmara mermeri.." Yer, merdiven altı.. Koskoca Başbakanlık binası içinde bu iş için daha uygun, daha şık mekan yok mudur?
Sadrazam aklandı
      Devr - i Osmanlı'da Meclis yok. Soruşturma Komisyonu yok. O devirde sadrazamlar aklanıp paklanmak için hamama gidiyor. Şaibeli bir sadrazamı da hamama götürmüşler bir gün aklamak için... Gerisini
Ãœmit YaÅŸar OÄŸuzcan'dan dinleyelim:
      Memleketin en ünlü tellakları
      Sardılar dört yanını
      Kimi elini kaptı, kimi bacağını
      Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
      Tamam oniki saat
      Oniki ünlü tellak
      İncitmeden keselediler
      Hazretin mübarek vücudunu
      Öylesine kir çıktı ki sormayın
      Her biri nah parmağım gibi
      Aman efendimiz bu ne kiri
      Demeye kalmadı
      Keselerin altında eriyip gitti
      Koskoca Sadrazam
      Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı
      - Nittünüz devletliyi?
      Dediler tellaklara
      Tellaklar cevap verdi:
     Â
- Biz yıkadık keseledik      Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik
      Suç bizde değil
      Neyleyelim
      Kir bitti
      Sadrazam elden gitti...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr