İş, edebiyat, sanat dünyasından 32 seçkin isim, grafik sanatçısı
Bülent Erkmen'in hazırladığı
"32 Büst" başlıklı kitap için belden üstü çıplak fotoğraf çektirmişler... ABD'de yaşayan yazar
Faruk Ulay da oturmuş; bu yarı çıplak fotoğraflara bakıp her biri için ayrı düşsel öyküler kaleme almış...
      Psikolog
Özcan Köknel'le sohbet ediyoruz dün telefonda...
      - Bunun altında yatan espri nedir, hiç anlamadım, diyor, kitabı hazırlayan prodüktör kişinin amacını anlayamadığım gibi, onun fikrine bunca değerli bilim ve kültür insanı niye
"Evet" dedi, onu da hiç anlamadım.. Yarım fotoğraf bu kadar ses getirdiğine göre
"Daha fazla ilgi için niye boy fotoğraf koymamışlar?" demeden edemiyor insan!..
     Â
- Çıplaklığa "insanın en saf hali"
diye bakar ve fotoğrafları hikayeleriyle birlikte değerlendirirsek?..
     Â- EÄŸer bu kitabın hazırlanış gerekçesi insanların
"iç dünyaları"na ulaşmak ise, bu da çok sağlıklı bir gerekçe değil. Bir insanın beden yapısına bakarak iç dünyası hakkında yargıya varılamaz. Öyle olsa biz ruh hekimleri insanları anlamak için oturup aylarca konuşacağımıza böyle bir fotoğrafını ister; nasıl bir ruhsal yapı taşıdıklarını çıkarırdık.
     Â
- Ama galiba yazarın "psiko - analitik"
bir amacı yok, sadece düşsel bir tasarım...
      - Olabilir. Bana sorarsanız kitap daha fazla ilgi görsün diye yapılmış bir şey bu... Bakın kaç gündür konuşuluyor. Halbuki fotoğraf çektiren kişilerin kaleme aldığı çok değerli kitaplar var. Maalesef o kitaplar aynı ilgiyi görmüyor. Bu proje iyi bir reklam... O kadar...
Kendine demokrat
      Geçmiş kongrelerde
Necmettin Erbakan salona girerken hep bir ağızdan
"İşte ordu, işte komutan" diye bağıranlar arasında kuşkusuz
Abdullah Gül de vardı.
Gül o zaman gençti. Şimdi büyüdü. Okyanus ötesinden esen rüzgarları da arkasına alıp liderliğe soyundu. Komutan ise aynı komutan. Kaş göz işaretiyle lider belirliyor. Kongre'ye selam yolluyor:
"Başkan'ı biz belirleriz, siz seçersiniz..."
     ÂGenelde
"kendine müslüman" olan bu takım aynı zamanda
"kendine demokrat"tır. Başı sıkıştığında kendini demokrasi kalkanıyla savunur. Çıkarı yoksa kendi öz evladına karşı bile demokrat olamaz. Bu partiler Anayasamıza göre
"demokrasinin vazgeçilmez unsuru"dur. Bu partilerden vazgeçilemeyeceği için demokrasiden vazgeçilmektedir. Bakınız: Genel manzara...
Tarihe ışık tutan müze...
      İslamköy'de
Cumbaba adına kurulan
Demokrasi Müzesi'nde sergilenen nadide parçalardan biri... Bir bronz Baba heykelciği...
      Altındaki plaketi okuruyoruz:
     Â
"Sayın Cumhurbaşkanım, zatıalinizden bana kalan en büyük miras mücadele, hak, hukuk, adalet oldu. Bir babanın evladına bırakabileceği en şerefli miras bana göre budur. Bu şerefli miras başımı bulutlara değdirdi. Şartlar ne olursa olsun bu şerefi mezara kadar taşıyacağım. Yeni yılınızı kutlar, zatıalinizin ve çok değerli yengemin ellerinizden saygıyla öperim. 1.1.1994       Ömer Bilgin"
     ÂTURBAN Genel Müdürlüğü sırasında yaptığı usulsüzlüklerle ünlenen
Ömer Bilgin'in Baba için özel yaptırdığı, Çankaya'dan Demokrasi Müzesi'ne nakledilmiş bu büst, tarihimizin
"aile demokrasisi" kesitine ışık tutabilecek ilginç bir parça...
Galiba ciddi!
     Â
Uğur Mumcu soruşturması galiba bu defa doğru raylar üzerinde ilerliyor. Olay yerinde dün yapılan tatbikat zanlıların gerçekten bu suikastte görev aldıkları izlenimi verdi. İran bağlantısı üzerindeki kuşkular da bütün temkinli yaklaşımlara rağmen artıyor. Tabii içimizdeki İranlılar da çalışıyor. Kimi İslamcı gazeteler dikkati başka noktalara çekmek için uğraş verirken FP Lideri
Recai Kutan'ın tavrı da dikkat çekici...
Ecevit'in sanıklara katil demesini eleştiren... Bu ince nokta üzerinde haklı eleştiri yapan FP lideri
Recai Kutan... Meselenin esası üzerinde beklenen sözleri katiyen söylemiyor. Beklenen o sözlerin ne olabileceğini
Mustafa Balbay dün sütununda şöyle dile getiriyordu:
     Â
"Nereden gelirse gelsin terörün her türlüsüne karşıyız. Din adına terör eylemine girişmek kesinlikle kabul edilemez. Bu kişilerin bizim çizgimizle hiçbir ilgisi yoktur..."      Kutan'
ın ağzından duyulacak bu küçücük cümle... FP'yi demokrasiye kazandırmak açısından büyük bir adım olurdu oysa...      *
Mesut Yılmaz'a kabinede görev aranıyormuÅŸ.     Â
Bulduk: Enerji ihalelerinden sorumlu Devlet Bakanı...İETT şoförü...
      Direksiyon başında fenalalaşarak acil servislere kaldırılan İETT otobüs şoförlerinin sayısı artmış. Konulan teşhis genellikle
"yetersiz beslenmeden doğan güç kaybı ve stres"... Konuyu duyuran İETT görevlisi okurumuz diyor ki:
     Â
- Devlet kuruluşlarındaki işçiler 500 milyon liranın üstünde aylık alırken bir İETT şoförü 200 milyon lira kazanıyor. Bir otobüs dolusu adamı emanet ettiğiniz kişi açlık çekiyorsa her an daha vahim bir olay meydana gelebilir.Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr