Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan ABD’de yabancı basınla konuşurken, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Ecevit’in kulağına doğru yaklaşıp:
- Çinnn çinnnn Sayın Başbakanım, Çinn çinnnnn, diyormuş...
O sırada Cem birileriyle kadeh mi tokuşturuyor...
İlgisi yok... Mevzu başka...
Zeynep Gürcanlı’nın naklettiğine göre...
Ecevit yabancı basınla konuşurken bir gazetecinin sorusu üzerine:
- Doğu Türkistan Rusya Federasyonu için bir sorundur, demiş...
İşte o yüzden İsmail Cem ağzını gazetelerden gizleyerek:
- Çin çinnnn, çin çinnn, diye Ecevit’e kopya veriyormuş.
Çünkü Doğu Türkistan Rusya’da değil Çin’de...
Görüldüğü gibi Hükümet hayli uyumlu çalışıyor...

Göz odur ki dağın arkasını göre
Akıl odur ki başa geleceği bile...
Türk Atasözü

Diyanet İşleri Başkanlığı, dünkü "New York Camii" başlıklı yazımızla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada ABD’deki Türk Amerikan İslam Merkezi’nin Brooklyn semtindeki Eyüp Sultan Camii’ni yeniden yaptırmak üzere çalışma başlattığı, ancak Türkiye’den bu cami için para gönderilmesinin söz konusu olmadığı belirtildi.
Teşekkürler...

Ankara’daki temaslarını tamamlayarak İstanbul’a geçen Raşid Dostum’un yolu, bir ara İstanbul’un arka sokaklarına düşmüş ya; keşke düşmez olaymış... Çünkü Dostum, birden tabancasını çıkararak sağa sola ateş etmeye başlamış.
Yanındakiler:
- Ne yapıyorsun sen, çıldırdın mı? diye müdahale etmeye çalışmışlar.
Dostum, kızmış:
- Bırakın beni... Görmez misiniz, bizdeki "Taliban" buraya kaçmış!



Hintli yazar Vikram Seth’in eseri Maggiore Dörtlüsü, dünya edebiyatında müzik ve aşk üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biri olarak tanıtılıyor. Geçenlerde piyasaya çıkan kitabın ilk sayfasında ülkemizde az tanınan büyük İngiliz şairi John Donne’un şu satırları yer alıyor: "Ve kapıdan içeri girecekler ve o evde yaşayacaklar, burada ne bir bulut ne de güneş, ne karanlık ne pırıltı, yalnızca bir eşit ışık; ne ses ne sessizlik, yalnızca bir eşit müzik, ne korku ne de umut, bir eşit iyelik, ne dost ne düşman, bir tek kimlik ve beraberlik, ne başlangıç ne de son, yalnızca bir tek eşit sonsuzluk vardır."

Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır
Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır



ABD’nin Irak’a müdahale edip Saddam’ ı devirme isteğine daha önceleri net bir şekilde karşı çıkıyorduk. Ancak Başbakan Ecevit’ in özellikle son Amerika gezisinden sonra bu konudaki tutumumuz gözle görülür şekilde değişti. Amerikan ağzıyla konuşmaya, "Irak kendine çekidüzen vermelidir" demeye başladık... Bu önemli politika değişikliğinin nedenini Bilkent Üniversitesi’nden Profesör Yüksel İnan şöyle açıklıyor.
- Bana göre esas neden, Türkiye’nin içinde bulunduğu kötü ekonomik durum ve bu konuda ABD’ye olan bağımlılığıdır... Ha, belki Başbakanımıza ABD’deyken, Irak’ın BM denetçilerine nasıl zorluk çıkardığı konusunda bilgiler verilmiştir... Ama yineliyorum, bence asıl neden ekonomik durumumuzdur.
- Peki, Irak gerçekten de gizli gizli silahlanmaya devam ediyor ve BM gözlemcilerine bu yüzden zorluk çıkartıyor olabilir mi?
- Irak’ın, BM denetçilerine denetim izni vermediği, bu konuda zorluk çıkardığı Amerika’nın iddiası ve bu iddia dünyada yaygın bir inanç... Ancak bu inancın gerçekleri ne denli doğru yansıttığı tartışmaya açıktır. Çünkü yalnızca Türkiye olarak biz değil, dünyanın büyük bir bölümü karşı tarafın, yani Irak’ın bu konuda ne dediğini bilmiyor. Oysa bizim bu konuda yapabileceğimiz pek çok şey vardır. Örneğin Irak Büyükelçisini Dışişlerine davet edip, bir de onları dinlemek...Suriye, İran, Ürdün gibi bölge ülkelerinin büyükelçileriyle temasa geçip onların da olaya nasıl baktıklarını öğrenmeye çalışmak... Ancak gördüğüm kadarıyla böyle bir şey yapmadık, yapacak gibi de görünmüyoruz."
11 Eylül saldırısında, "ABD için inandırıcı olan kanıtlar bizim için de inandırıcıdır" diyen Başbakan Ecevit, öyle anlaşılıyor ki bu konuda da ABD’ye tam güveniyor...
Bu uydu politikası bakalım ne işler açacak başımıza...