Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ÂDeniz Baykal, siyasetteki git gellerine bir yenisini ekledi, tekrar genel baÅŸkanlık koltuÄŸuna oturdu. Çünkü ondan iyisi bulunamadı. Aslına bakarsanız daha iyisini arayacak fırsat ve ortam da yaratılamadı...
       Bugün için söylenecek tek şey kaldı: Hayırlı uğurlu olsun... Bundan sonra CHP'lilere düşen bu yönetime omuz vermektir. Tabii körü körüne bir omuz verme değil aynı zamanda yönetimi denetlemek ve CHP'yi iktidar partisi olmaya zorlamak görevleri de vardır.
       Bugün iktidarda, halka verdiği vaatleri unutmuş ve koltukta kalabilmek için ülke yönetimini tamamen IMF ve dış güçlere teslim etmiş iki parti var: DSP ve MHP... Üçüncü parti ANAP'ın tek amacı iktidarın nimetlerinden yararlanmaktır. Muhalefetteki iki partiden FP kendi yarattığı sorunları çözmekle vakit geçirmekte, DYP bütün inandırıcılığını yitirmiş bulunmaktadır...
       Siyasette umutları diriltecek, laikliği, demokrasiyi, temiz toplumu, şeffaf devleti, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını yürekten savunacak bir partiye ihtiyaç var. Bu parti köklü tarihi, ilkeleri ve aydın kadroları kendine çekebilme potansiyeli ile CHP'dir.
       Geçmişte bu potansiyeli kullanamayan CHP bu defa umudun partisi olabilecek mi?
       Emeğiyle geçinen ve dürüst ilişkilerin egemen olduğu bir toplumda yaşamak isteyen milyonları kendine çekecek politikalar oluşturacak mı?
       Aydınlar, gençler, sendikalar, meslek kuruluşları, kitle örgütleriyle bütünleşerek, çağdaş politikaları uygulayacak kadroları kuracak mı?
       Yoksa geçmişte olduğu gibi sadece genel başkanı koltukta tutabilmeyi amaçlayan, dışa kapalı, başarıyı diğer partilerin başarısızlığında arayan bir parti kimliğini mi sürdürecek?
       Göreceğiz...

Bazıları sıkıldı

       Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in TBMM'yi açış konuşması çok uzundu.
       İnsanları bu kadar uzun konuşma dinlemeye zorlamak zarif bir davranış sayılmayabilir. Ne var ki Cumhurbaşkanı TBMM'ye bir öncelikler raporu, bir Türkiye programı sunmak zorunda hissetmişti kendini... Ve onu ısrarla yanlış tanıtmaya; dincilerin, bölücülerin veya CHP'lilerin adamı gibi göstermeye çalışanlara yanıt vermeye mecbur kalmıştı. Bunları kısa ve daha renkli söylemenin olanağını bulmak kolay değildi. 80 sayfalık konuşma metnini 80 milyon dolarlık banka soygunu heyecanı içinde sunmak mümkün mü?. Üstelik sorunları saptamak ve öğrenmek için (magazin merakına iki saat olsun ara vermek) ve biraz sıkılmak zorundayız. Cumhurbaşkanı isteseydi konuşmasının arasına mucizeler yaratacağız, çağ atlayacağız gibi yalanlar serpiştirerek sözlerini bazıları için daha ilginç kılabilirdi. Ancak üslubu ve kişiliği buna imkan vermiyor...
       Gözümüze Erdinç Utku'nun bir esprisi ilişti pazar günkü Cumhuriyet'te:
     Â- Size kıllık yapanlara aÄŸdalı konuÅŸun, diyor...
       Cumhurbaşkanı onu yaptı...

Tecahül ü arif

       Yeğen Demirel'in kendi bankasını soyduğu ve 80 milyon doları çuvallara doldurup kaçırdığı güvenlik kameralarıyla saptanmıştı.
       Radikal gazetesi dün bu habere çarpıcı bir ekleme yaptı..
       Devletin Egebank'a el koyacağı son derece gizli tutulmuş... Egebank'tan çuvalla para kaçırılması olayı Amca Demirel'in kararnameyi imzalamasından 2 saat sonra meydana gelmişti.
       Radikal manşetinde soruyordu:
     Â- Köstebek kim?
       Buna edebiyatta "Tecahül ü arif" deniyor malumunuz. Yani arifin cehaleti... Birşeyi bilip de bilmezden gelmek...
       Çünkü bilir görünürseniz hapis cezasını yiyorsunuz...
     ÂMeral Tamer arkadaşımız "Balık baÅŸtan kokar" dedi 16 ay hapis yedi biliyorsunuz.

Balıklı mesaj

       Toplumsal Saydamlık Harkeketi Derneği'nin dün basına geçtiği masaj:
       "Sayın Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi açış konuşmasında yolsuzlukla mücadele ve hukuka saygı konularında gösterdiği duyarlılığı şükranla karşılıyoruz.
       Sayın Cumhurbaşkanı'nın yolsuzlukla mücadelede üzerine düşen görevi yerine getireceğine ve Türk halkının dilinden düşürmediği `Balık baştan kokar' anlayışını yıkacağına inanıyoruz."

Portre...

     ÂCemal Süreya, o ünlü "portre" yazılarından bir tanesini de 18 Ocak 1987'de Deniz Baykal için kaleme almış... Bakın ne demiÅŸ:
       "...İnsanlar için değil, durumlar arası düşünür. Reel politikanın adamı. Düşünceden ideallerden değil, güç dengelerinden çıkış yapar. (..) Öğrenci derneği yönetim kurulu başkan yardımcısı gibi bir çalışma biçiminden bir türlü kurtulamıyor. Burda bir ikilem doğuyor: Politika Baykal için hem bir hayat biçimi, hem de o kadar ciddiye alınmayabilen geçici bir şey (sanki)... (..) Belirsizlikten çok şey umuyor; belirliliği de beklenmedik anda gövde gösterisi olarak alıyor. Köksüz ama sürekli bir veliaht duygusu içinde. Tam denge yitimi noktasında `dayılanma' eğilimi bu duygunun sonucudur..."

Bulmaca

       Denizli eski Milletvekili Hilmi Develi, sütunumuzda yayınlanan:
       - İlk iki turda seçilemezse Deniz Bey biter, seçilirse o zaman da parti biter...
       sözlerini sarfetmediğini söyledi. Acaba kim sarfetti bu sözleri? Bundan sonra bulmak da zor...

Ä°ltifat

       Eskiden çok değer verilen insanlara "Böylesi milyonda bir bulunur" diye iltifat edilirdi... Hala bu iltifatı kullananlar var.
       Oysa artık iltifat değil... "Bunun gibi Türkiye'de en az 60 kişi var" anlamına geliyor... Dikkatinize...

     ÂBilgi büyük insanı alçakgönüllü yapar, ortalama insanı ÅŸaşırtır, küçük insanı ise böbürlendirir.
      Brigitte


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr