Arkadaşımız Fahrettin Fidan hafta sonu Manisa Turgutlu’daydı. İngiliz sermayeli Sardes Madencilik’in Gediz Ovası’nın ortasındaki Çaldağı’nda nikel madeni üretmeye hazırlandığı bölgeyi dolaştı.
İzlenimleri mi?
“Gediz, üzerinde hemen her çeşit sebze ve meyvenin yetiştiği... Kimi uzmanlara göre dünyanın en verimli 8. ovası. Çaldağı da ormanları, pınarları, içinde barındırdığı çeşit çeşit hayvanlarıyla bu ovanın ortasında, Turgutlu’nun dibinde bir yayla ve oksijen deposu... Maden tam kapasite faaliyete geçmemiş, halen yüzde bir düzeyinde deneme üretimi yapıyor. Buna rağmen Çaldağı oyum oyum oyulmuş... Daha şimdiden yüzlerce ağaç kesilmiş, doğa örtüsü yok edilmiş. Kimya mühendisi olan MHP Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın verdiği bilgiye göre tesis tam kapasiteli üretime geçtiğindeTürkiye’nin toplamı kadar sülfirik asit tüketecekmiş. Bir haftada kullanacağı patlayıcı maddenin de 25 ton civarında olacağı belirtiliyor... Doğa için en büyük tehlike, bölge insanının en büyük korkusu şirketin ‘özel korumalı, sızdırmaz’ dediği asit havuzları... Tema Turgutlu sorumlusu Ayla Yönet, şirketin garanti verdiği bu havuzlarla ilgili olarak, ‘1. derece deprem bölgesi olan ve fay hattının birkaç yüz metre ileriden geçtiği bir yerde hangi garantiden söz ediliyor?’ diye soruyor. Bir başka soru da, 15 yılda Türkiye ekonomisine topu topu 900 milyon dolar kazandıracağı şirketin raporlarında ifade edilen bir yatırım için bütün bunların değip değmediği... Şirketin halkı yanına çekebilmek ve AKP’li Turgutlu Belediye Başkanı’nı yeniden seçtirebilmek için 2 milyon liraya yakın para harcadığı yaygın iddialardan biri... Şirket, belediye başkanını yeniden seçtirebilmiş ama görünen o ki halka dağıttığı paralar ve erzak boşa gitmiş. Kiminle konuştuysam, ‘Kararlıyız, ovamızı da dağımızı da Çal’dırmayacağız’ dedi.
Çaldağı’nda demokrat ve yurtsever mücadele veren yöre halkını ve çevrecileri destekleyelim.
Soru: Herhangi bir ülkede yargı siyasallaşırsa ne olur?
Yanıt: Neler olmaz ki...
Örneğin, başbakan veya bakanlar talimat verir, hoşlanılmayan kişiyi evinden alıp cezaevine koyabilirler...
Haldun Ertem
* Bugün askeri darbe karşıtı kesilen cemaat ve tarikatlar 12 Eylül askeri darbesinde ne yapıyordu?
Kenan Evren’le işbirliği yapıp “bu günlerde darbe yanlısı olarak” suçladıklarını, “o günlerde darbe karşıtı olmakla” suçluyorlardı...
Gülhan Elmas
Gülersoy anıtı
İstanbul’un tarihini kazıyıp Osmanlı tadını ortaya çıkaran, kentin dört bir yanında birbirinden güzel eserler yaratan o aziz adamın; Çelik Gülersoy’un anıtı açıldı geçen pazar günü... Fenerbahçesi Burnu’nda 5 metre yüksekliğinde bu anıtı Erenköy Rotary Kulübü ısmarlamış. Heykeltraş Hüseyin Suna meydana getirmiş.. Anıtın en üstündeki martı kanadını açarak İstanbul’un sonsuza kadar yaşayacağını sembolize ediyor. Daha alttaki martılar ise yaşamı ve denizi anlatıyor. Anıtta Gülersoy’un da bir portresi yer alıyor. Açılışta konuşan Turing ve Otomobil Kurumu Başkanı Uğur İbrahimhakkıoğlu İstanbul’un bir başka köşesine Turing’in imkanlarıyla da bir Gülersoy anıtı yapılacağını müjdeledi...
Takiyeciler!
“Efendim, yargıya güvenelim... Davanın sonucunu bekleyelim. Bırakalım karanlıklar aydınlansın... Evet davada ufak tefek aksaklıklar olmaktadır ama olur böyle şeyler. Sonunda yargı en doğru kararı verecektir.”
Bizler Ergenekon sürecindeki hukuksuzluklara dikkati çektikçe birileri de papağan gibi yukarıdaki sözcükleri tekrarlıyor.
Yargıya güvenmeyen var mı?
Var... Bizzat kendileri...
Yargıya ve adalete güvenen insan yargıcın vereceği kararı beklemez mi?
Bunlar ise sızdırma haber, yalan dolan, iftirayla henüz mahkeme önüne çıkmamış kişileri kamuoyunda mahkûm etme peşindeler. Kanıt olma niteliği kuşkulu, keyfe göre kesilip biçilmiş günlüklerle insanları damgalıyor, haklarında mahkemeden önce karar oluşturuyorlar.
Generallerden darbeci, Ergekondan “terör örgütü” diye söz ediyorlar. Mahkemenin adil karar vermesini önlemek için yapmadıkları atraksiyon, atmadıkları takla, üretmedikleri iftira kalmıyor.
Bunlar yargıya sözde güveniyorlar ama Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına hiç mi hiç güvenmiyorlar. Hatırlarsınız, kapatma davasında daha iddianame aşamasında Başsavcı’ya etmedikleri hakaret kalmamıştı...
Güvendikleri yargı kendilerinin istediği kararları çıkaracak olan yargıdır. Aksi olursa onun adı hukuk darbesidir. O zaman şirret mi şirrettirler. Kendilerini yerden yere atarak mazlumları oynarlar.
Tanrı yargıyı bunların şerrinden korusun...
Tesis ne oldu?
Yerel seçimler öncesinde İstanbul’da bir imar yolsuzluğu iddiası gündeme gelmişti. Atasay Kuyumculuk Şirketinin sahibi Cihan Kamer ve eski Futbol Federasyonu’nu Başkanı merhum Hasan Doğan’ın ortak olarak sahip oldukları bir arsa, imar değişiklikleri sonucu çok değerli hale getirilmişti.
Bu iddia ortaya atılınca; ortaklar alelacele arsayı, futbol okulu kurulması için, Türkiye Futbol Federasyonu’na bağışladıklarını açıkladılar. Ancak, daha sonra bağışla ilgili olarak, söz konusu futbol okulunun 2 yıl içerisinde kurulması şartının tapuya şerh olarak konulduğu ortaya çıktı. Şayet 2 yıl içerisinde arsa üzerine futbol okulu kurulmaz ise, bağış yasal olarak ortadan kalkacak ve arsa eski sahiplerine geri verilecek.
Bağışın yapıldığı günden bugüne kadar geçen süre içerisinde Türkiye Futbol Federasyonu tarafından, arsa üzerine kurulacak tesis konusunda hiçbir açıklama yapılmadı.
TFF’den arsayı iki yıl içinde nasıl değerlendireceğine ilişkin bir açıklama bekleniyor...