Okurumuz Rıza Neptun anlatıyor...
- İstanbul'dan uçakla havalanıp, Karadeniz kıyısından doğuya doğru yolalırken aşağıda büyük beyaz lekeler görüyorsunuz... Buralar ya kömür ocakları için ya yol inşaatları veya başka dolgu işleri için kazılan yerlerdir. Bu yerlerde birkaç yüzyıl daha herhangi bir bitki yetişmesi mümkün değildir.
Batı ülkelerinde bir uygulama vardır... Malzeme alınmadan önce üzerindeki 30 -40 cm kalınlığındaki nebati toprak alınır ve başka bir yerde depolanır. Malzeme alındıktan sonra arazi tekrardan düzenlenir ve üzerine bu nebati toprak örtülür. Doğanın kendi kendisini tekrar yenilemesi beklenir. Bizim Devlet ihaleleri şartnamelerinde de benzer hükümler vardır ama üzerinde pek durulmaz... Durulmalıdır. Bu doğa bizim... Daha önemlisi : Çocuklarımızın...
*İktisat bilmek, iktisatçılar tarafından kandırılmamaya yarar.
J.Robinson
Tayyip Erdoğan yeni oluşum hareketinin esaslarını izah eden bir kitapçık hazırlıyormuş... Cumhuriyet gazetesinin haberine göre kitapçıkta "Türkiye şartlarını şeriat devletine uygun olmadığı" belirtiliyormuş...
Tayyip Erdoğan yıllar önce "Demokrasi bizim için amaç değil araçtır" deyince herkes "Bunlar için amaç şeriattır" diye düşünmüştü.
Şimdi anlaşılıyor ki onlar için "şeriat da araç" imiş...
Amaçları mı ne? Tabii ki iktidar koltuğuna oturmak...
*Zamanında sanayileşmiş ülke olmayınca enayileşmiş ülke olmak kaçınılmaz oluyor.
Ayşe Akkuş
Hükümet TRT Genel Müdürlüğü'ne Yücel Yener'i terar getirmek konusunda anlaşmış. Atamaya MHP'li Tunca Toskay ile bir - iki arkadaşının itiraz ettiği ancak bu direnişin de pazarlıkla kırıldığı bildiriliyor. Yapılan pazarlığa göre Yener'in genel müdürlüğüne karşılık TRT'de bir genel müdür yardımcılığı ile üç daire başkanlığı MHP'ye verilecekmiş. Star'da Taşkın Şenol bu söylentiyi Bakan Yılmaz Karakoyunlu'ya aktarmış. Karakoyunlu yalanlamamış... Türkiye'nin en büyük arpalığı olan TRT'den MHP'ye pay verilmese olmazdı. Bu acil konu da çözümlenmiş...
Laforizma
Ülke normale dönüyor lafından kasıt, banka hortumcularının dışarı salınmasıymış anlaşılan!..
Cihan Demirci
Kendi üniversiteleri yokluk ve yoksulluk içinde kıvranırken, kendisinin olmayan üniversitelere bonkörce para akıtan... Kendi üniversitelerine ise "üvey evlat" muamelesi yapan bir devlet olur mu? Oldu bile... Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Ayhan Alkış' ı dinliyoruz...
- Bizim Yıldız Teknik Üniversitesi'nin öğrenci sayısı 18 bin, vakıf üniversitesi olan Bilkent'in öğrenci sayısı bizim dörtte birimiz. Devletin Bilkent'e yaptığı yardım, bize verdiği paranın iki katı...
Üstelik devlet hakkımız olan parayı bir kerede vermez. Her farklı harcamanın parasını adeta ayrı bir çekmeceye koyar, lütfedip çekmecenin kapağını açarsa biz o parayı ancak o zaman kullanabiliriz. Diyelim bir çekmecede para bitti ama ötekinde var. Dolu çekmeceden boş olana para aktaramayız. Oysa aynı devlet vakıf üniversitelerine verdiği paraya hiç karışmaz. O paranın nereye, nasıl ve ne zaman harcanacağına mütevelli heyeti karar verir.
Sayın Ayhan Alkış daha çarpıcı bir açıklamada bulunuyor:
- Vakıf üniversiteleri kendi öğretim elemanlarını yetiştirmek için bizim gibi para harcamıyorlar. Hoca yetiştirmedikleri gibi devletten aldıkları parayla bizim yetiştirdiğimiz hocaları elimizden çekip alıyorlar...
***
Bütün bunlar üstelik ne zaman mı oluyor?
"Halkçı Ecevit" in iktidarında...
İstanbul Fenerbahçe'de oturan Oya Başaran Hanım soruyor:
- Çevremiz mümkün olduğunca temiz; Telsim ve Türkcell'in baz istasyonu yok diye sevinirken bu defa Aria adlı GSM kuruluşu geldi 5 metre ötemize baz istisyonu kurdu... Biz semt sakinlerinin haberi bile olmadan bu izinleri kim veriyor?.. Bir ara baz istasyonlarının kaldırılacağı sözünü veren Kadıköy Belediyesi oy aldığı halkı hiç mi umursamıyor?