Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mustafa Kemal Atatürk’e bir Amerikalı gazeteci soruyor:

- İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz?

Cevap:

“Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işi başarmama neler engel olabilir diye düşünürüm. Engeller ortadan kalktıktan sonra iş kendiliğinden olur...”

Zor bir durum karşısında nasıl tavır almalı?

Mazhar Müfit Kansu’ya bunu anlatıyor:

“Herhangi bir zorluk karşısında benim yaptığım iş şudur; Vaziyeti iyice belirlemek sonra bu vaziyet karşısında alınacak tedbirin ne olduğuna karar vermek. Bu kararı bir kere verdikten sonra acaba yapayım mı yapmayayım mı, diye tereddüt etmeden kararı uygulamak... Başaracağıma inanarak uygulamak...”

Haberin Devamı

Celal Bayar anlatıyor:

“Atatürk metodolojisinde duyguya yer yoktur; Laboratuvara girmiş bir ilim adamı tüpteki oksijenle hidrojen arasında nasıl bir ayırım yapmaz, birinden birini kendine daha yakın görmezse, sosyal bilim laboratuvarına giren bir devlet adamı da doğru bir sonuca varabilmek için tüm duygularından sıyrılmak zorundadır. Atatürk işte bunu başarabiliyordu...”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu O’nun derin bir muhakeme, isabetli bir görüş ve cüretli bir karar verme kabiliyeti bulunduğunu ifade eder ve şöyle der:

“Vasıflarının yüzde 80’ini askerlik mesleğine borçludur”

Planlı ve örgütlü hareket etmek, bilimin gösterdiği yolda ilerlemek, halka güvenmek ve güven vermek Ata’nın başarı sırlarıydı.

MUZİP SÖZLER

- Muzip gençler tarafından yeni türetilmiş kelimeler:

- Çayyaş: Çay bağımlısı, çay içmeden yaşayamayan kişi...

- Dekılte: Erkeklerin gömleklerinin üstten 4 - 5 düğmelerini açarak göğüs kaslarını sergilediği, çoğunlukla kıllarıyla, bazen de altın kolyeleriyle fiyaka yapmaya çalıştığı görüntü.

- Hiç çamaşırı: Transparan kadın çamaşırı veya giyilmemiş olan iç çamaşırı.

- Cinekolog: İçine cin girmiş kadınlara hizmetlerde bulunan din referanslı uzman.

- Kankamatik: Yalnızca parasız kalındığında görüşülüp borç alınabilen, yakınmış gibi davranılan ensesi kalın arkadaş.

- İçerdöver: Her akşam eve sarhoş gelip karısını, çocuğunu döven, olmaz olası ve elleri kırılası koca veya baba.

Haberin Devamı

- Sinirbaz: Sizi her defasında sinirlendirmeyi başarabilen çok özel kişi.

- Lafıza kaybı: Söylenilen sözün unutulması, sık sık yanındakilere “Ne diyordum ben” sorusunu sorma ihtiyacı duyulması.

- Jeloğlan: “Jölesiz sokağa çıkmam abi” diyen erkek tipi.

- Shopşal: Alışveriş merkezlerinde saatlerce aylak aylak dolaşan kimse.

- Notlakçı: Sınavlara başkalarının notlarından fotokopi çekerek hazırlanan beleşçi öğrenci.

(Facebook’tan)

KAÇAK

Gazetelerde hemen her gün ülkemizden den kaçarken yakalanan sığınmacılara ilişkin haberler yer alıyor.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan bir çağrı yapıyor... Okuyalım:

“Tüm emniyet teşkilatı mensuplarımıza, polis kardeşlerime sesleniyorum. Sizleri ne kadar çok sevdiğimi ve saygı duyduğumu bilirsiniz. Sizden rica ediyorum, lütfen şu Türkiye’den kaçmaya çalışan sığınmacıları yakalamayın.

Bırakın geçsinler Avrupa’ya, boş verin, görmezlikten geliverin...”

Çağrı hukuka ve devlet terbiyesine uymasa da kulağa hoş geliyor.

TRİBÜN

Bu hafta GS - Young Boys maçından önce ünlü spor adamı Swen Göran Ericsson’un ölümü için saygı duruşu yapıldı.

Haberin Devamı

Bizim seyircinin önemli bölümü saygı duruşu sırasında susmadı. Tribünlerdeki uğultu sürdü.

Bu güruh milli maçlarda da rakip takımın marşı çalınırken susmayıp ıslıklıyor.

Oysa söylemeye gerek yok...

Başkalarına saygı duymayanlar kimseden saygı görmez.

Futbolu öğrenemediğimiz gibi futbol seyircisi olmayı da öğrenemedik...

DAVET

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan beş yıl aradan sonra ilk kez AB Dışişleri Bakanları toplantısına davet edildi.

Unutulmuş akrabalar birden hatırlanır ve düğüne davet edilirse altında sebep aranır...

Avrupalıların aniden bizimle diyalog kurmak mı akıllarına geldi?

Yoksa Kıbrıs’la ilgili çorap mı örüyorlar?

Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik bu ikinci ihtimal üzerinde duruyor.

Kuşkulu bir davet bu...

KRAVAT

Emekli Büyükelçi Aydın Sezer kimi siyasetçileri uyarıyor:

- Kısa kollu gömlekle kravat kullanılmaz...

EMEK

Çalışmadan da para kazanılabilen bir ülkede….

Ekmek parası için günde 10 saat ter döken işçinin…

Ne kendine ne emeğe saygısı kalır…

O ülkede işler baştan savma yapılır.

Makinalar ikide bir bozulur.

Araçlar yolda kalır.

Yollar yağmurda çöker.

Trenler kaza yapar...

Otobüslerde yangın çıkar...

İş cinayetleri birbirini izler.

Emek kutsal olmaktan çıkarsa

Ne tutarsanız elinizde kalır.

Hayat yaşanmaz olur...