Bilim Kurulu üyeleri “Üçüncü dalga geliyor” diye uyarılar yapıyor, gençlerin umursamazlığını eleştiriyorlar.
Peki, hal böyleyken, valilik FB-GS derbi maçına ve FB’nin Euroleague basket maçına seyirci alınmasına neden izin verdi? Neden kimi parti toplantılarına izin var?
Geçiyoruz... Geçen ekim ayında aşının bulunduğu haberleriyle birlikte Avrupa ülkeleri aşı merkezleri hazırlamaya başladılar. Almanya’da spor salonları, konferans merkezleri, stadyumlar aşılama için hazırlandı. İngiltere’de keza. O yüzden Kadıköy’de bir aile hekimliğinde gördüğümüz manzara çok ilgimizi çekti.
Hekimler hastalarını odalarına kabul etmiyor, pencereden işlem yapıyorlardı. Fakat aşı olacaklar içerideki aşı odasına alınıyordu. Odaya aşı olacak kişi ile bir yakını giriyor, hemşireler ve doktorlar girip çıkıyor, küçücük odada aynı anda en az beş altı kişi bulunuyordu. İstanbul’da aşı için özel mekânlar hazırlanmamış, üç beş metrekarelik aşı odaları kullanılıyor. Oysa istense aşılama için pekâlâ ferah, havadar alanlar sağlanabilirdi. Hâlâ da vakit geçmiş değil.
Bu arada grip aşısı hâlâ yok, onu da kaydedelim.
ÇORUM
Geçen hafta Çorum’la ilgili iki haber dikkatimizi çekti.
Birisi valiliğin İskilipli Atıf Hoca’yı anma töreni düzenlemesiydi. Valilik bu yüzden sosyal medyada eleştirildi.
İskilipli Atıf, İslamcı çevrelere göre şapka giymemekte ısrar ettiği için idam edilmiştir. Cumhuriyet kayıtlarında ise Milli Mücadele’ye karşı çıktığı ve halkı isyana sevk ettiği için idam edildiği belirtilir.
Bir başka haber yine Çorum Valiliği kaynaklıydı. Habere göre 536 bin nüfuslu kentte toplam 113 bin kişi yardım başvurusu yapmıştı. Buna göre Çorum’da yaşayan her 5 kişiden 1’i yardım istemişti.
Çorum çorak bir il midir? Hayır. Örneğin, Kızılırmak Nehri’nin 182 kilometresi Çorum’dan geçer. Ne var ki il genelinde sulanabilir arazilerin ancak yüzde 40’ı sulanır. Tarım iyi planlansa, yatırım yapılsa, Çorum’un ne işsizi ne muhtaç vatandaşı kalır. Çabalar neden bu alana yönetilmez?
DAVA
15 Temmuz yargılamalarını takip edemez olduk. Neyse ki bu davaları yakından izleyen Müyesser Yıldız gibi bir gazeteci var. Yıldız son davalardan birini aktarıyor:
“Eğitim ve Doktrin Komutanlığı davası sonuçlandı.
Eski Korgeneral Metin İyidil’in 1 numaralı sanık olduğu davanın ilk kararında İyidil ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldı.
İstinaf aşamasında; 20. Ceza Dairesi Metin İyidil’in beraat ve tahliyesine karar verdi.
İyidil tahliye edildikten 24 saat sonra 21. Ceza Dairesi’nin kararıyla yeniden tutuklandı.
Yargıtay’ın görüşü üzerine Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılama yapıldı.
Metin İyidil bu defa darbeye teşebbüse yardımdan 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ceza, iyi halden 12 yıl 6 aya düşürüldü.”
Ağır müebbet, beraat, 15 yıl, 12 yıl... Dava sürüyor.
RİTİM
Pandemiyle birlikte yürümek hayatımızın parçası haline geldiğinden bu konuya biraz daha yakından bakmalı... Diyor ve aşağıdaki satırları “Yürümenin Felsefesi” adlı kitaptan alarak aktarıyoruz:
“Yürüyüşten hakkıyla keyif alabilmek için yalnız olmak gerekir. İki kişi bile olsa yürüyüşe grup halinde çıktıysanız buna sadece lafta yürüyüş denir, esasında pikniğe çıkmışsınızdır. Yürüyüşe yalnız çıkılmalıdır. Çünkü yürürken yalnızlık elzemdir, çünkü keyfinize göre durabilmeli, devam edebilmeli, istediğiniz yola sapmalısınız. Ritminizi bizzat kendiniz belirlemelisiniz.”
KARAR
Resmi Gazete’de 6 Şubat’ta yayımlanan kararnamenin başlığı şöyleydi:
“Cumhur-başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”
Konuyla görevli redaktör, 27 maddelik kararnameye başlık atmakta hayli zorlanmış görüldüğü gibi.
YUNUSELİ
Bursa’da eski Yunuseli Havaalanı arazisi rant avcılarının iştahını kabartıyor, çevre dostları bu durumu kaygıyla izliyordu. Nihayet korkulan oldu, Bursa Belediyesi 1400 dönümlük alanın 750 dönümünü,Çevre Bakanlığı’na devretti. Bu devir alanın imara açılacağının habercisiydi. Millet İttifakı’nın il başkanları bir ortak deklarasyonla alanın betonlaşmasına karşı çıktılar. Bakın ne dediler:
“Yunuseli Havaalanı’nın arazisi Bursa halkının maddi manevi katkılarıyla edinilmiştir.
Kamuya ait devasa bir alanın, milletin sesi ve temsilcisi olan siyasi partilerin, akademik odaların, meslek kuruluşlarının, STK’ların, hemşeri derneklerinin ve kanaat önderlerinin görüşlerinin alınmadan ne olacağı henüz açıklanmayan bir proje için tahsis edilmesi yanlıştır.”
Yeşil Bursa çoktandır oldu beton Bursa. Acıyın kentinize ve kendinize Bursalılar.
TERÖR
Sloganı ilk kez İkiz Kuleler saldırısı ardından George Bush’un ağzından duymuştuk:
- Ya bizden yanasın ya teröristten yana.
Yani... Eğer bizden yana değilsen teröristsin.
İktidarlar sevdi bu ayrımı.
Geçmişte bizden! olmayanlar “komünist” diye damgalanırdı.
Yeni zamanlarda artık komünizm yok, terörizm var.
İltisaklı, irtibatlı, illiyetli fark etmez.
Terörist teröristtir. Ancak...
Geçende avukat arkadaşım Serkan Günel anımsattı.
- Önünüze gelene terörist damgası vurmanız zor değildir, dedi, ancak bunun bir sakıncası var. Herkes terörist sayılınca terörizm meşrulaşır, kötü bir şey olmaktan çıkar, olağan bir hal alır. Bundan da gerçek terörist kârlı çıkar.
Dağdaki gerçek terörist ile masum öğrenci aynı kefeye konulursa halkın teröre karşı öfkesi azalır, devletin terörle mücadelesi zaafa uğrar. Bunu da unutmayalım.
LADES
Boğaziçi Rektörü Melih Bulu: “Başta bu krizin 6 ay içinde biteceğini öngörmüştüm, öyle de olacak” demiş.
Atanmasının krize yol açacağını daha ortada hiçbir şey yokken biliyormuş demek. Bile bile lades...