Â
Okay Gönensin, Yeni Binyıl'daki köşesinde yeni bir KHK ile bölücü ve irticacı memurları tasfiyeyi amaçladığını söyleyen hükümete ilginç bir soru soruyordu dün:
      - Neden çeşitli cemaatlerin devlet içinde örgütlenmesine göz yumdunuz? Neden Hizbullah militanlarını devlet memuru yaptınız? Karanlık çevrelerle, çetelerle ilişkisi olduğundan kuşkulandığınız, yaşadığı hayat, aldığı ücretle uyumsuz olan devlet memurlarının üzerine gitmediniz? Güvenlik örgütlerindeki türlü
"yozlaşmalar"gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanırken soruşturma mekanizmalarını neden bu kadar yavaş çalıştırdınız?
      ***
      Bir soru da okurumuz
Zahit SelimoÄŸlu'ndan:
      - Bu KHK'yı hükümet titizlikle irtica ve bölücülüğü tasfiye için kullandı diyelim. Bu kadar kapsamlı bir kararname bir başka iktidarın eline geçtiğinde sonuç ne olacak? Hiç düşünüldü mü? Kaldı ki bu hükümetin de eğer imzalanırsa bu KHK ile ilk elde CHP'li, eski solcu, muhalif görüşlü memurları temizleyeceğini sanıyorum. En büyük çabaları devlette kadrolaşmak olanlar bu kararnameden istifade etmeyecek mi sanıyorsunuz?
      ***
      Bir başka okur sorusu:
      - Sayın
Ecevit, Cumhurbaşkanı'na
"KHK'yi Anayasa Mahkemesi'ne gönderebilirsiniz" diyor. Anayasa Mahkemesi konuyu ele alıp sonuca bağlayıncaya kadar aylar geçer. Bu süre içinde hükümet gönlünce memur tasfiyesi yapabilir. Sayın
Ecevit neden Anayasa Mahkemesi konuyu sonuca bağlayana kadar KHK'ye dayalı icraat yapmayacakları konusunda garanti vermiyor? Bunu yapsa hiç sorun çıkmayabilirdi.
Kim haklı?
      Başbakan
Ecevit, Cumhurbaşkanı
Sezer'in geri çevirdiği KHK'yi yasal açıdan savunmakta güçlük çekiyor. Kendi Adalet Bakanı bile
"Kararname bu haliyle Anayasa Mahkemesi'nden döner" diyor. O yüzden olacak
Ecevit tartışmayı başka noktaya çekiyor. Cumhurbaşkanı'nın perşembe günü İstanbul'a gitmesini
"Benimle görüşmek istemedi" diye yorumlayarak, onu bu noktadan sıkıştırıyor.
      Bu konuda
Cüneyt Arcayürek ilginç bilgiler veriyordu dün sütununda: Çankaya'nın özel kalemi, Başbakanlık özel kalemine bir gün önce Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gideceğini bildirmiş,
"Konuşulması gereken konu ve konular varsa görüşmenin bir gün önceye alınabileceğini" iletmiş.
      Kaldı ki Başbakan isterse her zaman
Sezer'le İstanbul'da görüşebilir.
      Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı'nın kamuoyu önünde konuşmayı sevmemesinden istifade ediyor.
Gösterge...
      Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde
Demirel'in görev süresini uzatabilmek için Anayasa'yı açıkça çiğnemekten çekinmeyen... Anayasa'nın,
"Oylama gizli yapılır" diyen açık hükmüne karşın oyunu göstere göstere kullanan, milletvekillerini de buna zorlayan Başbakan, şimdi kalkmış, Cumhurbaşkanı
Sezer'in de göstere göstere Anayasa'yı ihlal etmesini istiyor.
      Yağma yok...
     Â
Haşim Eroğluİnternetten fıkralar...
      İnternette dolaşan fıkra ve şakaları Parantez Yayınları bir kitapta toplayıp piyasaya sürdü. Kitaptan iki fıkra...
      ***
     Â
Temel'in çocuğu 20 yaşına basmış ve hala sünnet olmamış. Komşuları sormuş:
      -
Temel, hayırdır, çocuğun 20 yaşına bastı, neden hala sünnet ettirmedin?
     Â
Temel:Â Â Â Â Â Â - Bana ne yahu! demiÅŸ,
evlenince karusu istediÄŸi kadar kestursun...
      ***
      İki arkadaş, yürüye yürüye işten eve dönüyor. Biri anlatıp duruyordu:
      "Benim karım çok iyidir. Akşam eve dönünce terliklerimi ayağıma verir. Pipom dolu olur, kahvem ve mutfakta bir tencere sıcak suyum hazırdır.
      "Hepsi iyi de, o sıcak su ne oluyor?"
      "Valla ben soğuk suyla bulaşık yıkamayı pek sevmem de."
Nasıl inanalım?
     Â
Erbakan'ın irtica manevralarına karşı çıkarılan 28 Şubat kararları, 18 maddeden oluşuyordu. TSK siyaseti zorladı. 1997 yılı ortasında ANASOL hükümeti 28 Şubat kararlarını uygulayacak beklentisiyle işbaşına getirildi. Ne var ki
Yılmaz - Ecevit hükümeti 8 yıllık eğitim dışında 28 Şubat kararlarının hiçbirini uygulamadı. O kararların 6'ıncı maddesi
"Tarikat ve cemaatler faaliyetten men edilmeli" diyordu örneğin.
Yılmaz ve
Ecevit hiç çekinmeden tarikat ve cemaatlere angaje tavırlarını sürdürdüler. 28 Şubat kararlarına dayalı birkaç yasa hazırlandı. Hepsi rafta kaldı.
      Aradan 3 yıl geçti. Birden aynı liderler
"28 Şubat kararlarının gereği" diyerek bir Kanun Hükmünde Kararname yarattı. Cumhurbaşkanı'na dayattı.
      Bunca zamandır aklınız nerdeydi, diye sormaz mısınız?
      KHK yalnızca
"irticacı ve bölücüleri hedef alsa" yine inandırıcı olabilecek.
      Ama
"huzur bozuyor" gerekçesiyle bile bir memuru kapı önüne koyabiliyor.
      Amirlere uçsuz bucaksız yetkiler veriyor.
      Bir memur çalıştığı dairede yüksek sesle maaşların azlığından yakınsa bu KHK ile kendini ertesi gün kapı dışında bulabilecektir.
      Cumhurbaşkanı da belirtiyor: İrticacı ve bölücü memurları işten uzaklaştırmak için 657 sayılı yasada yeterli hüküm vardır.
     Â
"Eğer ek hükümler gerekiyorsa yeni yasa çıkarın, onaylıyayım" diyor Cumhurbaşkanı.
      Buna karşılık
Mesut Yılmaz Bey ne diyor?
     Â
- Bu KHK 28 Şubat kararları arasındaydı. Meclis'ten geçmedi. Şimdi bunu KHK olarak çıkarmamız gerekiyor.      TBMM'de iktidar çoğunluğunuz var. Ancak kendi çoğunluğunuza bile onaylatamıyorsunuz bu yasayı. Cumhurbaşkanından hukuku unutup imzalamasını bekliyorsunuz. ANAP'lı Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı
Ertuğrul Yalçınbayır'ın dediği gibi: Resmen
"Meclis'in yetkisini gasp..."      Cumhurbaşkanı göreve gelirken
"Anayasa'ya ve hukukun üstünlüğüne" bağlı kalacağına yemin etmiş... Siz şimdi yetki yasasına dayanmadığı için ayan beyan Anayasa'ya aykırı bir KHK'yi Cumhurbaşkanına onaylatmaya çalışıyorsunuz. Gözü kapalı imza atmadı diye savaş çıkarıyorsunuz. Adam:
"Hukuka uygun deÄŸil" diyor. Siz
"Sen yargıç mısın?" diye haklı çıkmaya çalışıyorsunuz... Pes...
      *Ecevit, Sezer için “Yargıya gitsin" demiş... Zaten oradan geldiğini unuttu mu?
      Cihan Demirci
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr