Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ÂOkay Gönensin, Yeni Binyıl'daki köşesinde yeni bir KHK ile bölücü ve irticacı memurları tasfiyeyi amaçladığını söyleyen hükümete ilginç bir soru soruyordu dün:
       - Neden çeşitli cemaatlerin devlet içinde örgütlenmesine göz yumdunuz? Neden Hizbullah militanlarını devlet memuru yaptınız? Karanlık çevrelerle, çetelerle ilişkisi olduğundan kuşkulandığınız, yaşadığı hayat, aldığı ücretle uyumsuz olan devlet memurlarının üzerine gitmediniz? Güvenlik örgütlerindeki türlü "yozlaşmalar"gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanırken soruşturma mekanizmalarını neden bu kadar yavaş çalıştırdınız?
       ***
       Bir soru da okurumuz Zahit Selimoğlu'ndan:
       - Bu KHK'yı hükümet titizlikle irtica ve bölücülüğü tasfiye için kullandı diyelim. Bu kadar kapsamlı bir kararname bir başka iktidarın eline geçtiğinde sonuç ne olacak? Hiç düşünüldü mü? Kaldı ki bu hükümetin de eğer imzalanırsa bu KHK ile ilk elde CHP'li, eski solcu, muhalif görüşlü memurları temizleyeceğini sanıyorum. En büyük çabaları devlette kadrolaşmak olanlar bu kararnameden istifade etmeyecek mi sanıyorsunuz?
       ***
       Bir başka okur sorusu:
       - Sayın Ecevit, Cumhurbaşkanı'na "KHK'yi Anayasa Mahkemesi'ne gönderebilirsiniz" diyor. Anayasa Mahkemesi konuyu ele alıp sonuca bağlayıncaya kadar aylar geçer. Bu süre içinde hükümet gönlünce memur tasfiyesi yapabilir. Sayın Ecevit neden Anayasa Mahkemesi konuyu sonuca bağlayana kadar KHK'ye dayalı icraat yapmayacakları konusunda garanti vermiyor? Bunu yapsa hiç sorun çıkmayabilirdi.

Kim haklı?

       Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer'in geri çevirdiği KHK'yi yasal açıdan savunmakta güçlük çekiyor. Kendi Adalet Bakanı bile "Kararname bu haliyle Anayasa Mahkemesi'nden döner" diyor. O yüzden olacak Ecevit tartışmayı başka noktaya çekiyor. Cumhurbaşkanı'nın perşembe günü İstanbul'a gitmesini "Benimle görüşmek istemedi" diye yorumlayarak, onu bu noktadan sıkıştırıyor.
       Bu konuda Cüneyt Arcayürek ilginç bilgiler veriyordu dün sütununda: Çankaya'nın özel kalemi, Başbakanlık özel kalemine bir gün önce Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gideceğini bildirmiş, "Konuşulması gereken konu ve konular varsa görüşmenin bir gün önceye alınabileceğini" iletmiş.
       Kaldı ki Başbakan isterse her zaman Sezer'le İstanbul'da görüşebilir.
       Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı'nın kamuoyu önünde konuşmayı sevmemesinden istifade ediyor.

Gösterge...

       Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirel'in görev süresini uzatabilmek için Anayasa'yı açıkça çiğnemekten çekinmeyen... Anayasa'nın, "Oylama gizli yapılır" diyen açık hükmüne karşın oyunu göstere göstere kullanan, milletvekillerini de buna zorlayan Başbakan, şimdi kalkmış, Cumhurbaşkanı Sezer'in de göstere göstere Anayasa'yı ihlal etmesini istiyor.
       Yağma yok...
     ÂHaÅŸim EroÄŸlu

İnternetten fıkralar...

       İnternette dolaşan fıkra ve şakaları Parantez Yayınları bir kitapta toplayıp piyasaya sürdü. Kitaptan iki fıkra...
       ***
     ÂTemel'in çocuÄŸu 20 yaşına basmış ve hala sünnet olmamış. KomÅŸuları sormuÅŸ:
       - Temel, hayırdır, çocuğun 20 yaşına bastı, neden hala sünnet ettirmedin?
     ÂTemel:
       - Bana ne yahu! demiş, evlenince karusu istediği kadar kestursun...
       ***
       İki arkadaş, yürüye yürüye işten eve dönüyor. Biri anlatıp duruyordu:
       "Benim karım çok iyidir. Akşam eve dönünce terliklerimi ayağıma verir. Pipom dolu olur, kahvem ve mutfakta bir tencere sıcak suyum hazırdır.
       "Hepsi iyi de, o sıcak su ne oluyor?"
       "Valla ben soğuk suyla bulaşık yıkamayı pek sevmem de."

Nasıl inanalım?

     ÂErbakan'ın irtica manevralarına karşı çıkarılan 28 Åžubat kararları, 18 maddeden oluÅŸuyordu. TSK siyaseti zorladı. 1997 yılı ortasında ANASOL hükümeti 28 Åžubat kararlarını uygulayacak beklentisiyle iÅŸbaşına getirildi. Ne var ki Yılmaz - Ecevit hükümeti 8 yıllık eÄŸitim dışında 28 Åžubat kararlarının hiçbirini uygulamadı. O kararların 6'ıncı maddesi "Tarikat ve cemaatler faaliyetten men edilmeli" diyordu örneÄŸin. Yılmaz ve Ecevit hiç çekinmeden tarikat ve cemaatlere angaje tavırlarını sürdürdüler. 28 Åžubat kararlarına dayalı birkaç yasa hazırlandı. Hepsi rafta kaldı.
       Aradan 3 yıl geçti. Birden aynı liderler "28 Şubat kararlarının gereği" diyerek bir Kanun Hükmünde Kararname yarattı. Cumhurbaşkanı'na dayattı.
       Bunca zamandır aklınız nerdeydi, diye sormaz mısınız?
       KHK yalnızca "irticacı ve bölücüleri hedef alsa" yine inandırıcı olabilecek.
       Ama "huzur bozuyor" gerekçesiyle bile bir memuru kapı önüne koyabiliyor.
       Amirlere uçsuz bucaksız yetkiler veriyor.
       Bir memur çalıştığı dairede yüksek sesle maaşların azlığından yakınsa bu KHK ile kendini ertesi gün kapı dışında bulabilecektir.
       Cumhurbaşkanı da belirtiyor: İrticacı ve bölücü memurları işten uzaklaştırmak için 657 sayılı yasada yeterli hüküm vardır.
     Â"EÄŸer ek hükümler gerekiyorsa yeni yasa çıkarın, onaylıyayım" diyor CumhurbaÅŸkanı.
       Buna karşılık Mesut Yılmaz Bey ne diyor?
     Â- Bu KHK 28 Åžubat kararları arasındaydı. Meclis'ten geçmedi. Åžimdi bunu KHK olarak çıkarmamız gerekiyor.
       TBMM'de iktidar çoğunluğunuz var. Ancak kendi çoğunluğunuza bile onaylatamıyorsunuz bu yasayı. Cumhurbaşkanından hukuku unutup imzalamasını bekliyorsunuz. ANAP'lı Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır'ın dediği gibi: Resmen "Meclis'in yetkisini gasp..."
       Cumhurbaşkanı göreve gelirken "Anayasa'ya ve hukukun üstünlüğüne" bağlı kalacağına yemin etmiş... Siz şimdi yetki yasasına dayanmadığı için ayan beyan Anayasa'ya aykırı bir KHK'yi Cumhurbaşkanına onaylatmaya çalışıyorsunuz. Gözü kapalı imza atmadı diye savaş çıkarıyorsunuz. Adam: "Hukuka uygun değil" diyor. Siz "Sen yargıç mısın?" diye haklı çıkmaya çalışıyorsunuz... Pes...

       *Ecevit, Sezer için “Yargıya gitsin" demiş... Zaten oradan geldiğini unuttu mu?
       Cihan Demirci



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr