Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bülent Ecevit iç kaynak sorununu çözmek için gecekondu affı öneriyor...
Kaçak gecekondular belli bir bedel karşılığında affedilecek.
Gecekonduda oturan bir şoför arkadaşa projeyle ilgili düşüncesini sorduk:
- Arsanın parasını zamanında mafyaya ödedik, dedi, zaten belediye de rüşvetini aldı bizim gecekonduyu kaçak olmaktan çıkardı... Daha ne parası alacaklar?
Bülent Ecevit'in dahiyane projesine bir katkı da Prof. Onur Kumbaracıbaşı'ndan geldi...
Onur Hoca:
- Bülent Bey büyük fırsatı genel af sırasında kaçırdı, dedi, bedelli af çıkartıp hapistekileri para karşılığı salıverecekti...
Hoca peşinden ekledi:
- Ama fırsat kaçmış sayılmaz... Bundan sonra suç işleyecekler için yürürlüğe konabilir... Adam öldürme 100 milyon, ırza geçme 75 milyon vs. gibi bir tarifeyle suç işleyenler bedel karşılğı affedilir, okkalı bir iç kaynak sağlanır...
- Hocam bunlar aynı şey mi?
- Tabii aynı şey.. Devletin arazisine tecavüz edip suç işlemiş adamı para karşılığı affederseniz o mantıkla hemcinsine karşı suç işleyen adamı da affedebilirsiniz...

Başbakan Ecevit dün Başbakanlığın merdivenlerinden inerken sağ taraftan bir gürültü geldiğini duyuyor. Hemen yanındaki Hüsam Özkan'a dönüp:
- Nedir bu görültü? diye soruyor...
Hüsam Bey:
- Efendim bir vatandaş yazar kasa attı, diyor..
- Yazar kasa mı? Neden?
- Efendim vatandaş iç kaynağa ihtiyaç olduğunu gazetelerde okumuş. İç kaynak olarak kasasını getirip bize hediye etti...
Bülent Bey, vatandaşın bu desteği karşısında çok mutlu olmuş. Zaten Hüsam Bey uzun zamandır kendisine sadece olumlu haberleri verdiğinden Bülent Bey ülkede bir ekonomik kriz yaşandığından da haberdar değilmiş. Yürümüş gitmiş. Hüsam Bey de içinden "Yazar kasa yazmaz olsun" diye beddua etmiş.

Şoförlerin plaket aldığı bir törenin fotoğrafı... Fotoğrafta şöyle bir pankart:
"Türk şöförü en asil duygunun insanıdır
Kemal Atatürk"
Fotoğrafı gönderen Mete Aktuğ:
- Atatürk böyle birşey söylemiş miydi? diye soruyor...
Gerek yok... Siz söyleyene değil, söyletene bakın
Dua edin ki:
"Türk şoförü kentin semtlerini ezbere bilir" gibi Ata'yı iyice yalancı çıkaracak bir pankart asmamışlar...

Geçen yıl Beyazıt'ta "IMF'ye Hayır" diye gösteri yapan üniversite öğrencilerini polis kıyasıya dövmüş, çevredeki esnaf da polise yardımcı olmuştu. Esnaf, öğrencilerin gereksiz bir takım eylemler yaptığını ve boşuboşuna işlerine engel olduğunu düşünüyordu.
Şimdi aynı esnaf "Hükümet istifa", "İMF'ye hayır" gibi pankartlarla yurdun dört bir yanında yürüyor. Kaderin cilvesi mi? Geçmişten ders almayan, kitap gazete okumayan, üç beş kuruş kazanmaktan başka birşey düşünmeyen toplulukların doğal akıbeti mi?

Cumhuriyet'te bir süre önce yayınlanan röportajda Şakran Ketenci, Profesör Korkut Boratav'a soruyor:
- Son krizlerin sorumluları kimlerdir?
- 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerinin mimarı IMF'dir.
- O halde son programın belirlendiği Aralık 1999'a dönelim. O tarihte hükümeti IMF ile bir stand-by anlaşmasına zorlayan etkenler nelerdi?
- Türkiye, hiçbir gereksinimi olmadığı halde 1998 yılında IMF ile garip bir "yakın izleme anlaşması" yaptı. Yani, herhangi bir kredi almadan ekonominin denetimini IMF'ye teslim etti. Bunu, Aralık 1999'da imzalanan stand-by anlaşması izledi. Ne 1998'de ne de 1999'da Türkiye'nin ek dış kaynak arama zorunluluğu yoktu.
Sonuç... İMF tuzağına Mesut Yılmaz - Bülent Ecevit ikilisinin basiretsizliği sonucu kendi ayaklarımızla tıpış tıpış girdik... O giriş...
Bugün artık İMF bizden kaçıyor.. Biz "Aman yardım" diye peşinden koşuyoruz...
Üç yıl önce İMF katkısına ihtiyaç duymayan ülke bugün İMF desteğiyle bile ayakta duramayacak kadar berbat bir halde.
Ve biz hala ülkeyi bu duruma düşürenlerin kurtaracağı umudundayız... Ne umut!

BU KAFAYLA OLMAZ
Karşılaştığınız sorunları, onlara yol açan düşünce tarzıyla çözemezsiniz
Einstein