Adaleti ararken

Doç. Şükrü Kızılot, önce, 24 Ekim 2001’de yürürlüğe giren vergi yasasındaki gözlerden kaçan geçici maddeyi Sabah’taki sütununda inceliyor:
"222 milyon lira asgari ücret alana vergi var. Esnafın, sanatkarın ya da tüccarın 3 - 5 milyar liralık gelirine vergi var. Ancak yattığı yerden, hiç çalışmadan 111 milyar liraya kadar devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz geliri elde edenlere vergi yok... Nerede adalet?"
Değerli Hocam...
Ne zaman oldu ki o dediğiniz?

Yoğun kar yağışı yerini "sise" bırakıyor.
O zaman kar tatilinin yerini sis tatili alacak demektir...



Gazeteler... Uzman Çavuş Mustafa Kemal Aspar’ın trenin altında kalan ayaklarını 7 kurşunla koparttığını yazmıştı. Hürriyet dün haberi düzeltti, Uzman Çavuş’un ayaklarını kopartmak için değil çevreye haber vermek için havaya ateş açtığını belirtti. Çavuş’un ayakları sapasağlamdı. Bunun hemen yanındaki fotoğrafta ise Gazeteciler Günü’nde işsiz gazetecilerin yürüyüşü görülüyordu.
Gazeteciler işsiz.. Haberler olaylarla ilgisiz... Çok olağan değil mi?

- Oğlum Yavuz , devletle sakın iş yapma!
- Biraderim Turgut, devlet olarak bankalara beleş para veriyoruz, sakın kaçırma!

Kemal Derviş kuşkusuz Türkiye’nin en güçlü bakanı... "IMF böyle istiyor" dedi mi TBMM’den istediği yasayı tek başına çıkartıyor. Ancak çıkan yasalar ve alınan kararlar sürekli para - kredi - IMF - dış borç ile ilgili.. İçinde "halk" pek yok. İki dostumuz konuşuyor:
- Yahu bu Kemal Derviş Türkiye’nin mi adamı yoksa IMF ve ABD’nin mi?
- Bilmem ama dış kredi bulmakta başarılı...
- Peki parayı Türkiye’yi kurtarmak için mi buluyor yoksa uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’den alacağı 150 milyar doları kurtarmak için mi?

Halk Sigorta‘daki işinin son bulmasıyla Kanada’ya göçen Yılmaz Cam evini Alex adlı Kanadalı ile paylaşıyormuş.. Evde tabii Türk televizyonu izleniyor. Ecevit basın açıklaması yaparken Alex ne olup bittiğini sormuş... Yılmaz Cam Başbakan’ın basın açıklaması dediğinde Alex demiş ki:
- Kusura bakma ama pek de akıllı biri değil galiba Başbakanınız...
- Neden?
- Bak bu adam ne yürüyebiliyor, ne konuşabiliyor, ne okuyabiliyor, ne görebiliyor... Sizin Başbakan 80 yaşındaki birini basın sözcüsü yapmış...

Kemal Derviş "Ekonomi şoförü benim" demiş.
İyi de... Yolsuzluk nedeniyle bir yere gidemiyoruz...



Ankara Temsilcimiz Fikret Bila, Kılıçbalığı Operasyonu’nda Emlak Bankası’nın geçmiş yöneticilerine kötü muamele edildiği iddialarını İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’e yöneltmiş. Aldığı yanıtları şöyle aktarıyor:
"... Yücelen, savcının ifadesini almak istediği iki eski genel müdürü bizzat uyarmış... Genel müdürler de, polisin gelmesine gerek kalmadan savcılığa gidip ifadelerini vermişler.
Yücelen diyor ki:
" ... ben polisin medeni bir hareket tarzı içinde olmasını çok önemsiyorum... Benim talimatım şudur: Evlere resmi polis gitmeyecek, uygunsuz hareketlerle insanlar ite - kaka, kelepçelenip getirilmeyecek. Nazikçe davet edilecek."
Yücelen, Kılıçbalığı Operasyonu’nda da aynı talimatı verdiğini ve talimatına uyulduğunu belirtiyor. Örneğin Prof. Dr. Erdoğan Alkin’in sabah saat 06:00’da evinden kargatulumba alınmadığını, aksine işe gidiş saatinde sivil görevlilerin gittiğini ve savcılığa kadar eşlik ettikten sonra, Alkin’in işine döndüğünü söylüyor...
***
Profesör Erdoğan Alkin de sivil polisler kendisini almaya geldiklerinde giyinik olduğunu, herhangi bir kötü muamele veya hitaba muhatap olmadığını söylemekte...
Görüldüğü gibi... Emlak Bankası’nın eski yöneticilerine kötü muamele ne söz.. Aksine ayrıcalıklı muamele var. Ne var ki bu olay ANAP’lı politikacılar ve "hortum lobisi" nin etkilediği gazeteci ve yazarlar tarafından kamuoyuna neredeyse "Gece yarısı dipçikle uyandırılıp sürüklenerek götürüldüler" havasında aktarıldı. Neden böyle yapıldı? Hortumlanan paraları ve gerçek suçluları toz duman arasında gözden kaçırmak için. Yutmayalım bu oyunu... Bu arada banka hortumcularının emrinde kalem sallayıp haktan hukuktan yana gözyaşartıcı metinler düzen küçük ihbarcıları izlemeyi de ihmal etmeyelim... Bir benzerini başka yerde bulmak mümkün olmayabilir.