Melih AŞIK
Halkımızın küçük açıkgözlükleri hayat biçimi olarak benimsediğini, çalıp çırpma düzenine göz yumduğunu, sonuçta ortaya çıkan kirli tabloya ise nedense pek şaşırdığını dün yazmıştık...
Çelik Gülersoy dostumuz dün bu konuda bir fıkra aktardı:
Osmanlı düzeninde
"iltizam" adı verilen bir kurum vardı. Mültezimler belli yörelerin vergilerini devlete peşin öder, sonra o yöreye giderek vergiyi tahsil ederdi.
Mültezimin biri, devlete peşin ödemeyi yaptıktan sonra yöredeki bir köye gitmiş. Vergiyi istemiş:
- Tek kuruş paramız yok, demiş köylü,
canımızı alacaksan onu al!..
Mültezim bakmış köyde para yok, ama üzüm bol... Herkes pekmez yapıyor:
- Gelecek ay yeniden geleceğim, demiş,
şu ortaya koyduğum fıçıyı ağzına kadar pekmez doldurun, vergi olarak bir fıçı pekmez alacağım...
Mültezim söylediği tarihte köye dönmüş. Fıçıya bakmış..
Ağzına kadar su dolu...
Sorup soruşturunca sebebi ortaya çıkmış...
Meğer her aile
"Nasıl olsa başkaları pekmez koyar, ben kendi payıma su koyarsam arada kaynar" hesabıyla fıçıya pekmez yerine bir bakraç su atmış...
Fıçı ağzına kadar suyla dolmuş...
TBMM'nin çalıştığı seyahat şirketlerinden Alabanda'nın Genel Müdürü
Refik Kutluer dün bir açıklama yaptı. Dedi ki:
- TBMM yaklaşık 6 - 7 ayrı seyahat şirketiyle aynı anda çalışmaktadır. Biz geçen yaz teklif verdik. Fiyatlarımız uygun görüldü. Çalışmaya başladık. Bugüne dek 5 milyarlık iş yaptık. Hesaplarımız tüm yetkililere açıktır...
Alabanda'nın adı, DSP Milletvekili
Ahmet Tan'ın geçen yıl 1350 liralık bir uçak biletinin TBMM'ce anlaşmalı bir şirketten 1850 dolara alındığını saptamasıyla gündeme gelmişti.
Ahmet Tan bize o şirketin
"Libra" olduğunu bildirdi. Noktayı koyarken hiçbir şirketi önyargıya dayanarak suçlamadığımızı kaydediyor, gerçeğin ortaya çıkması için TBMM'nin koltuk hesapları dışında seyahat ve sağlık harcamalarının da denetlenmesi yolundaki çağrımızı yineliyoruz...
Hani 12 Eylül sonrasında
Turgut Özal'la başlayan bir
"liberalleşme" masalımız vardı. Devlet savurgandı. Üstelik yolsuzluklara açıktı. Devlet kurumları özelleşir, hizmetler özel sektöre devredilirse hem yolsuzluklar son bulur, hem de rekabet sonucu özel sektör her işin en iyisini ve en ucuzunu yapardı...
Ne oldu?..
Olan meydanda... 12 milyon dolarlık Meclis salonu 40 milyon dolara malolmuş. 1700 dolarlık koltuk, devlete 4800 dolara sokuşturulmuş. Özel sektör Meclis Başkanlığı'yla anlaşarak malı götürmüş...
Demek ki, hizmetleri özel sektöre devretmek birşeyi halletmiyor.
Demek ki, devlet ihalelerini artık daha sıkı kontrole almak, özel sektörü de daha sıkı denetlemek zorundasınız...
Var mı böyle bir çaba?..
DSP'nin elindeki Maliye Bakanlığı ne yapıyor?.. Neden
"Mesa" ve
"Nurol" gibi şirketleri, bunca büyük yolsuzlukluk söylentileri üzerine derhal denetime almıyor?.. Ne kadar vergi ödediklerini araştırmıyor?..
Rüşveti alan kadar, veren de suçlu değil mi?..
Bu arada neden bir siyasi parti, Mesela CHP, ortaya çıkıp
"Bu yağma düzenini değiştireceğim!" diye haykırmıyor.
Merak etmez misiniz?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr