Ne çetrefil sorunlar var yaşamda. Buyrun birine daha.. Ankara'da zaman zaman elektrikler kesiliyor. Sonra geliyor. Ancak Paris Caddesi'ndeki konutların elektriği daha saatlerce gelmiyor. Paris Caddesi sakinleri saatlerce elektriğin gelmesini bekliyor. Kimi zaman her taraf ışıl ışılken elektrik sadece Paris Caddesi'nde kesiliyor. Ve arıza saatlerce giderilemiyor. Nedir bu gariplik? Paris Caddesi sakinlerinden
Sadık Gökçe'nin yakınmasına kulak verelim:
     Â
- Bizim caddedeki kesintilerin öteki semtlere göre çok daha uzun sürdüğünü görünce meselenin nedenini araştırdım. Meğerse bizim caddeyi besleyen trafo, caddemizin başındaki ABD Büyükelçiliği'nin arazisi içindeymiş. Trafonun anahtarı büyükelçiliğin bekçisinde olduğu, özellikle gece meydana gelen arızalarda TEK yetkilileri ya büyükelçilikten kolayca içeriye giriş izni alamadıkları ya da izin aldıklarında bekçiyi yerinde bulamadıkları için arızayı onarmakta gecikiyorlarmış. Şikayetimi ilettiğim TEK yetkilileri, çevrede trafoyu yerleştirecek boş alan bulamadıklarını, bu nedenle de trafonun ABD Büyükelçiliği'nin bahçesinde kalmaya devam edeceğini söylediler. Görüyor musunuz komikliği?      TEK bir an önce bu soruna çözüm bulmalı. Yoksa Paris Caddesi'nde anti -amerikancı eylemler başlayabilir, ona göre!
Gönülsüz alkışlar
      Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer, TBMM'deki yemini ve konuşmasından önce ve sonra ayakta alkışlandı. Acaba özellikle yaptığı konuşmadan sonra onu ayakta alkışlayan milletvekillerinin kaçı yürekten de alkışlıyordu. Galiba pek azı...
"Laikliğin ödünsüz uygulayıcısı olacağım... Kimse hukukun üstünde değildir. Polis devletini çağrıştıran uygulamaları terk etmeliyiz... Yolsuzlukla mücadele için bütün yetkilerimi kullanacağım..."       Bizim Meclis bu ilkeleri yürekten alkışlar mı? Eğer o ilkeleri yüreklerinde taşısalar Türkiye bu halde mi olurdu? Kuşkunuz olmasın siyasetçiler
Ahmet Necdet Sezer'i yolundan alıkoymak, onu etkisizleştirmek ve kendilerine uydurmak için uğraşacaktır.
Sezer'in dayanağı ve güvencesi mi? Halk olacaktır... O'nu yalnız bırakmayalım.
Åžimdi olmaz!
      Karadenizli milletvekili, Meclis camiinde namaz kılmaktadır. Tam secdeye varmıştır ki cep telefonu çalmaya başlar. Bizimki, cemaate çaktırmamaya çalışarak telefonu açar, kısık bir sesle sorar:
     Â
- Çimsun?       - Ağabey ben
Cemil...      Milletvekili,
Cemil'e ne yanıt mı verir?
     Â
- Ula Cemil,
penu sonra ara, ÅŸimdu Allah'un huzurundayum! Â Â Â Â Â Â (Politika dergisinden)
Kopenhag
      Kopenhag'da korkulan oldu, maç öncesi kavga ve kan haberleri geldi. UEFA kavgayı kim başlattı sorusu üzerinde durmaz. Ortaya çıkan tabloya bakar. Bir anda Türk takımlarını kupaların dışında bırakabilir. Olay bu yönde gelişiyor. Futbol oynamasını öğrendik. Ama bu defa da seyretmesini öğrenemediğimiz için dışlanmak tehlikesiyle karşı karşıyayız... Bu sonuçta seyirciyi iç maçlarda terbiye etmeyenler ve Kopenhag öncesi sıkıca uyarıp orada yeterince önlem almayanların rolü büyüktür. Futbol hayallerimiz, eğer aklımızı başımıza toplamazsak, fazla uzağa gidemeyecek. Bu gerçeği şimdiden görelim...
Ticari saygı!
      Gazeteci arkadaşımız otomobiliyle Taksim trafiğinde seyrediyor. Orta şeritte ve normal hızda... O ara en sol şeritte seyreden bir taksi, ani bir manevrayla bizimkinin ön tamponuna teğet geçip (müşteri almak için) sağa yanaşıyor...
      Müşteri taksiye binerken, az önce ani frenle durumu zor toparlayan arkadaşımız sağ kapı penceresini açıyor, tam
"İnsaf!" gibi birşeyler söylemeye yeltenmişken... Taksici
"zeytinyağı" vaziyetinde, üste çıkıyor:
     Â
- Beyefendi ticari araç!.. Birbirimize biraz saygılı olalım lütfen!.. Çankaya mağduru
     Â
Süleyman Demirel Güniz Sokak'a bir
"mağdur" havasında indi...
"Beş artı beş yıl" daha hakkıymış da Meclis'teki entrikalar sonucunda bu hakkından mahrum kalmış bir mağdur havasında...
Süleyman Bey'in bir biçimde siyasete döneceği mutlak gibi görünüyor.
"Dönerese bu muhalefet boşluğunda Meclis'teki partilerin tozunu atar, yine baş köşede yerini alır" diye düşünenler az değil. Farklı düşünenler ise şunu söylüyor:
     Â
- Süleyman Bey 7 yıl boyunca TBMM'deki siyasi liderlerden saygı gördü. Verdiği açıklar, çektirdiği aile fotoğrafları vs. tepki görmedi. Siyasete döndüğü anda TBMM'deki partiler 7 yıldır dillerinin altında tuttukları baklaları ağızlarından çıkaracaklardır. Yapacağı her eleştiride "Sen zamanında neden yapmadın?"
sorusuyla karşılaşacak. O yüzden işi hayli zor...
     ÂCihan Demirci’den LAFORÄ°ZMA
     ÂÇankaya artık belli ki "kabul salonu" ya da "aile salonu" deÄŸil, cumhurbaÅŸkanlığı köşkü olacak!.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr