<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisinde görüştüğü ABD Başpiskoposu Dimitrios kendisinden "Heybeliada Ruhban Okulu" nun açılmasını istemiş.
Leyla Umar'ın Vatan'da yazdığına göre Başbakan Erdoğan bu isteğe iki istekle yanıt vermiş:
- Atina'ya cami yapılsın... Batı Trakya'daki müftüler seçimle işbaşına gelsin...
Oysa bilindiği gibi... Ruhban Okulu Yunanistan'a değil Türk yasalarına bağlı bir okul... Yunanistan'la ilgisi yok...
Yunanistan'ın bir cami açmamakta direnmesi kendi ayıbıdır. Fobisidir.
Şimdi ne olacak?İşler iyice karışacak. Eski Başkan Namık Kemal Pak ve üç üyenin İdare Mahkemelerine açtıkları davaların sonuçları yeni bir karmaşa yaratacak.***Bu hep oluyor... TBMMnin yaptığı yasaların önemli bölümü ya Cumhurbaşkanı ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor... Meclis ile hukuk karşı karşıya geliyor.Anayasaya uygun yasa yapmak bu kadar mı zor?Deneyimli bir siyasetçi dostumuz çözümü anlatıyor:- TBMMde Kanunlar ve Kararlar Dairesi diye bir birim var. Hükümetten ya da milletvekillerinden gelen yasa tasarı ve teklifleri önce bu birime geliyor. Burada teknik açıdan inceleniyor. Yasa tekniğine aykırı bir durum varsa ilgilisine bildiriliyor. Ne var ki değerli hukukçuların çalıştığı bu dairenin tasarı ve tekliflerin Anayasaya uygunluğu konusunda görüş bildirme yetkisi yok. Bu daireye en azından görüş bildirme yetkisi verilse hiç değilse iyi niyetle hazırlanmış kimi yasaların yukardan dönmesi önlenmiş olur. Bu yetki de Meclis Başkanının sözlü emriyle verilebilir... Bu kadar basit. TÜBİTAK darbesi hukuk duvarına çarptı. Anayasa Mahkemesi, Başbakan Erdoğanın, TÜBİTAKa başkan atamasıyla ilgili yasayı Anayasaya aykırı buldu. Yürütmeyi durdurdu. Cumhurbaşkanı Sezer bunun üzerine TÜBİTAK
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
TÜBİTAK darbesi hukuk duvarına çarptı. Anayasa Mahkemesi, Başbakan Erdoğan'ın, TÜBİTAK'a başkan atamasıyla ilgili yasayı Anayasa'ya aykırı buldu. Yürütmeyi durdurdu. Cumhurbaşkanı Sezer bunun üzerine TÜBİTAK Başkanlığına atanan Nükhet Yetiş'in kararnamesini imzalamadan iade etti.
Şimdi ne olacak?
İşler iyice karışacak. Eski Başkan Namık Kemal Pak ve üç üyenin İdare Mahkemelerine açtıkları davaların sonuçları yeni bir karmaşa yaratacak.
***
Bu hep oluyor... TBMM'nin yaptığı yasaların önemli bölümü ya Cumhurbaşkanı ya Anayasa Mahkemesinden dönüyor... Meclis ile hukuk karşı karşıya geliyor.
"...İki kardeş babam Burhanettin Efendiyle beraber Almanya Munihte otel "Vier Jahreszeitende"de kalıyorduk. Babamın bir Amerikalı hanım ahbabı vardı. O zamanlarda daha çocuk olduğumdan bu ahbaplığın nereye kadar gidip gitmediğini bilemezdim. Bizim Mrs. Freeman diye tanıdığımız Amerikalı hanım babama çaya geldiğinde onu getiren genç adamcağız oturup Mrs. Freemanı otelin lobisinde beklerdi... Biz iki kardeş otelin lobisinde dolaşıp oynardık. Bizim Avusturyalı "Freulein"ımız adamı hiç sevmezdi. Ve bizi onunla konuşuyor görünce azarlayıp çekerdi. O genç adamın ismi Adolf Hitler idi, kendisini bir daha hiç görmedim, fakat ismini çok işittim..."***Öykü hoş. Pekiiiii... Başbakan Erdoğan, Osman Ertuğrul efendi ile niye görüştü? Ya Nakşibendi Şeyhi Kabbani ile niye?CHP milletvekili Onur Öymen diyor ki:- Başbakanın görüşmelerinin bir sebebi, bir yararı olur. Bunun yararı ne oldu, ben anlamadım. Bu görüşmeleri Dışişleri önermiş olamaz. Peki kim akıl etti? Bu arada arabuluculuk teklifi fiyasko ile bitti. Kıbrıs konusunda MGKde saptanan esaslar unutuldu. Başbakan ayak ayak üstüne atarak mesaj verdi deniyor. Mesaj verecekseniz bacağınızla değil kafanızla vereceksiniz. Abdülhamit torunu Osman
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Abdülhamit torunu Osman Ertuğrul'un adı bu hafta Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşme nedeniyle gündeme geldi. Osman Ertuğrul'un ilginç anıları vardır. Onlardan birini önceki yıl VİP dergisinin yaptığı röportajda anlatmıştı.. Okuyalım:
"...İki kardeş babam Burhanettin Efendi'yle beraber Almanya Munih'te otel "Vier Jahreszeitende"de kalıyorduk. Babamın bir Amerikalı hanım ahbabı vardı. O zamanlarda daha çocuk olduğumdan bu ahbaplığın nereye kadar gidip gitmediğini bilemezdim. Bizim Mrs. Freeman diye tanıdığımız Amerikalı hanım babama çaya geldiğinde onu getiren genç adamcağız oturup Mrs. Freeman'ı otelin lobisinde beklerdi... Biz iki kardeş otelin lobisinde dolaşıp oynardık. Bizim Avusturyalı "Freulein"ımız adamı hiç sevmezdi. Ve bizi onunla konuşuyor görünce azarlayıp çekerdi. O genç adamın ismi Adolf Hitler idi, kendisini bir daha hiç görmedim, fakat ismini çok işittim..."
***
Öykü hoş. Pekiiiii... Başbakan Erdoğan, Osman Ertuğrul efendi ile niye görüştü? Ya Nakşibendi Şeyhi Kabbani ile niye?
CHP milletvekili Onur Öymen diyor ki:
Özelleştirme İdaresi aynı tesisi iki hafta önce 6.4 milyon dolara sattı... Üstelik 4 yıl vadeli olarak... Malatyalılar kentin içinde kalan tesisin Malatya Belediyesine bırakılması ve halkın nefes alacağı bir alan olarak kullanılması için hükümete rica üstüne ricada bulunmuşlardı. Halkın sağlığı 6.4 milyon dolar değerinde bulunmadı...Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesinin yalnızca arsasına 57 milyon dolar değer biçiliyor... Tesisin toplam değeri 77 milyon dolar...Malatyalı avukat Yusuf Sürücü hayırlı bir hizmette bulundu, 1998 yılında 11 milyon dolar değer biçilen tesisi 5 yıl sonra 6.4 milyon dolara satan Özelleştirme İdaresi hakkında savcılığa suç duyurusu yaptı.Her ne kadar halk kendine yönelik soyguna tepki vermiyorsa da...Umarız yargı gereken duyarlılığı gösterir...***Bu arada Rekabet Kurumu TÜPRAŞın satışını onayladı. Türkiyenin bu dev kuruluşu, Almanyadaki adresinde bulunamayan 105 bin euro sermayeli Efremov Kautshcuk GMBH şirketine çatır çatır satılıyor. Bu kuşkulu satış etrafa şimdiden pis kokular yayıyor. Sümer Holdinge ait Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesi 1998 yılında satışa çıkarılmış, Özelleştirme İdaresi önerilen 11 milyon doları az bulduğu için ihaleyi iptal etmişti...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Sümer Holding'e ait Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesi 1998 yılında satışa çıkarılmış, Özelleştirme İdaresi önerilen 11 milyon doları az bulduğu için ihaleyi iptal etmişti...
Özelleştirme İdaresi aynı tesisi iki hafta önce 6.4 milyon dolara sattı... Üstelik 4 yıl vadeli olarak... Malatyalılar kentin içinde kalan tesisin Malatya Belediyesi'ne bırakılması ve halkın nefes alacağı bir alan olarak kullanılması için hükümete rica üstüne ricada bulunmuşlardı.
Halkın sağlığı 6.4 milyon dolar değerinde bulunmadı...
Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesi'nin yalnızca arsasına 57 milyon dolar değer biçiliyor... Tesisin toplam değeri 77 milyon dolar...
Malatyalı avukat Yusuf Sürücü hayırlı bir hizmette bulundu, 1998 yılında 11 milyon dolar değer biçilen tesisi 5 yıl sonra 6.4 milyon dolara satan Özelleştirme İdaresi hakkında savcılığa suç duyurusu yaptı.
- Çindeki Sars hastalığı nedeniyle kimse bu ürünü almazdı, o yüzden Taşköprü markası koydum, dedi...Mahkeme devam ediyor... Çin sarmısağı da piyasada satılıyor olmalı...Mehmet Yıldırım, ithal Çin sarmısağıyla ilgili bir önemli iddiayı da şöyle dile getiriyor."Çin sarmısağı kullanılarak Türkiye üzerinden Avrupaya eroin nakli yapılıyor ihbarı aldım... Uzmanlardan aldığım bilgiye göre narkotiğin köpekleri sarmısağın keskin kokusu nedeniyle eroin kokusunu alamıyormuş. Çinden ithal ettiğimiz sarmısağın büyük bir bölümü Türkiye üzerinden Hollandaya gönderiliyor. Hollanda bu kadar sarmısak tüketemeyeceğine göre bu trafiğin bir izahı olsa gerektir. Ben, yapılacak bir araştırmanın bu korkunç gerçeği ortaya çıkaracağından yüzde yüz eminim." Mersinde bir gıda firması Çinden ithal ettiği sarmısağı 250 gramlık paketler halinde yerli sarmısak diye satıyordu. Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım vatandaştan aldığı ihbar üzerine durumu araştırdı. Firmanın Çinden ithal ettiği sarmısağı "Taşköprü Sarmısağı" diye paketleyip sattığını kanıtladı. Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Firma yetkilisi, savcılık ifadesinde suçunu kabul etti: İstanbulda 1 ton eroin ele geçirilmiş. İyi, bu kez utanmadan