MİT’in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği 2 Aralık 2016 tarihli yazı MİT’teki ByLockçu’larla ilgili. Değerli gazeteci Müyesser Yıldız’ın haberine göre... O yazının bir yerinde haklarında suç duyurusu yapılmayan 7 eski MİT’çi hakkında aynen şöyle deniliyor:
“ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup...”
Demek ki neymiş... ByLock kullanmak, hatta hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak örgüt mensubu sayılmaya yeterli değilmiş ve suç duyurusunu gerektirmezmiş!
Gelin görün ki Cumhuriyet yazarlarının, mesela Kadri Gürsel’in hakkındaki suçlamalardan biri “ByLock kullanıcısıyla ve FETÖ/PDY soruşturması süren 21 kişiyle irtibatlı” olmak. ByLock kullanmak suç değil ama ByLock kullanan tanımadığınız biri sizi aramışsa siz suçlu sayılabiliyorsunuz!
MİT’te FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı da olsa kişi örgüt mensubu sayılmayabiliyor.
Öte yanda binlerce memur sadece Bank Asya’da üç kuruş parası olduğu gerekçesiyle örgütle irtibatlı/iltisaklı sayılarak memuriyetten ihraç edilmiş bulunuyor.
Hukuk, yerine ve adamına göre böylesine değişir mi?
İşçiyle tango...
Önümüzdeki günlerde Mecliste görüşülecek “İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı” zorunlu arabuluculuk sistemini öngörüyor. Bu tasarıya göre işçi ile işveren anlaşmazlık yaşadığında İş Mahkemesi’nden önce arabulucuya gitmek zorunda olacak. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba dün bu konuda dedi ki:
“Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sendikaların hayır dediğine biz evet demeyiz. Bu tasarı, iş hukukunun işçiyi koruma prensibine baştan aşağı aykırıdır. Mevcut düzende işveren güçlü, işçi ise güçsüz konumdadır. Devlet, güçsüzün de eşit şartlarda hak arayabilmesini sağlamak zorundadır.
Ancak bu tasarıyla, işçinin hakkını almasını bizzat devlet zorlaştıracak.
Örneğin %100 haklı konumdaki bir işçinin, arabulucuya gitmeye zorlanmasının mantığı nedir?
Burada amaç, işçi haklı olsa da onu üzerinde baskı oluşturarak daha azına razı etmektir. Arabuluculuk, yalnızca tarafların eşit olduğu durumlarda etkili olur...”
***
Hükümetin ayrıca bir de kıdem tazminatını fona devretme planı var. Sendikalar buna da şiddetle karşı. İktidar ise bunun işçinin yararına olduğunu savunuyor. Veli Ağbaba soruyor:
“Madem işçinin yararına neden geniş kitlenin oyunu almak için referandum öncesi gündeme getirmediniz?”
Türk-İş’in kıdem tazminatının fona devredilmesi gibi girişimlere karşı genel grev kararı var. Hükümet bu konuda epey zorlanacak gibi görünüyor.
KAZA
Hafta sonunda Kastamonu’dan Ankara’ya giden yolcu otobüsü Kalecik ilçesinde devrildi...
Çoğu genç 8 yolcu kazada can verdi...
Kazanın sebebi olarak otobüs şoförünün uyuması gösteriliyor.
Bundan iki hafta önce.. 13 Mayıs günü... Gezi için İzmir Buca’dan Marmaris’e giden midibüs uçuruma yuvarlandı. Tam 24 kişi bu kazada can verdi. 11 yolcu yaralandı.
Bu arada AKP kongresine giden otobüsün yaptığı kazada 40 kişilik araçta 12 yolcu yaralandı.
Bu kazalar durup dururken olmaz.. Mutlaka teknik ve insani hatalar, ihmaller var... Ne var ki kimse bu hataları araştırmıyor, soruşturmuyor.
Kimse sorumluları tespit edip cezalandırmıyor.
Muhalefet etkisiz. Vatandaş çaresiz.
İnsana saygının sıfıra indiği bir ülkede yaşıyoruz...
FETÖ’nün siyasi kanadı açıklanmadığına göre
FETÖ’nün siyasi kanadı iktidarın kanatları altında…
***
Meclis Başkanı kadın ve erkek vekillere ayrı ayrı iftar veriyor.
Demek ki meslektaşlarına önce kadın sonra milletvekili diye bakıyor.
G.E
PASSAT
Yerli otomobil imal etme hevesimiz hız kesmeden sürüyor.
Diyelim ki yerli otomobil geliştirildi ve seri üretim aşamasına geldi. Başta devlet, kronik Mercedes ve Audi iptilasından kurtulup yerli otomobile binecek mi? Ayrıca yerli otomobil diye bir şey kaldı mı?
Metin Münir noktayı şöyle koydu geçenlerde:
“Yüzde yüz yerli otomobil 1960’larda kaldı. Artık otomobiller dünyanın her yerinde montajdır.
Arabalarda 25.000- 30.000 değişik parça vardır.
Araçlar fabrikalarda, bin bir değişik yerden gelen bin bir parça bir araya getirilerek imal edilir.
Marifet yüzde yüz yerlide değil, inovasyondadır yani yenilikte ve buluşta. Yüksek katma değer bundadır...”