Meclis Başkanı seçimi zaten önemliydi de..
Cumhurbaş-kanı’nın Meclis Başkanı seçilmeden görevlendirme yapmam açıklaması daha da önemli bir hale getirdi..
Çünkü; Meclis Başkanı koalisyon pazarlıklarının resmen dışında kaldı..
Görevlendirme yapılıp resmi temaslar başlasaydı, Meclis Başkanı seçimine o gözle bakacaktık..
Meclis Başkanı MHP’den olursa, tamam diyecektik.. İş bitti; AKP-MHP koalisyonu kapıda..
Meclis Başkanı CHP’den olursa, işlem tamam diyecektik.. İşi pişirmişler; AKP-CHP koalisyonu kuruluyor..
Ya AKP’den olursa..
O zaman da HDP destekli azınlık hükümeti formülünü didiklemeye başlayacaktık..
Veya transfer hükümeti hesapları yapacaktık.. AKP’nin adayına oy veren 18 vekili aramaya başlayacaktık..
*
Cumhurbaşkanı’nın Meclis Başkanı’nı bekleyeceğim sözü bütün bu kurguları altüst etti..
Her parti ‘koalisyonsuz’ yarışacak..
Her aday kendi gücüyle yarışacak..
Seçim büyük ihtimalle dördüncü tura kalacak.. O turda AKP ile CHP yarışacak.. Dananın kuyruğu da orda kapacak..
*
Kulislere sızan bilgiler doğruysa CHP Deniz Baykal’ı aday gösterecekmiş!..
Çok doğru, çok akıllı karar derim.. Çok yerinde hamle derim..
Hem CHP adına, hem Meclis adına, hem Türkiye adına..
Niye mi?
*
Olağanüstü dönemden geçiyoruz.. Siyaset dağınık, Cumhurbaşkanı seçim sürecine müdahil olduğu için, iktidar partisine oy istediği için muhalefetle arası bozuk..
Liderleri davet etmek için nabız yokladı, ne işimiz var sesleri yükseldi..
O haldeler yani..
Hal böyleyse..
Bu süreçte Türkiye’nin de siyasetin de deneyimli, bilge devlet adamına ihtiyacı var demektir..
Bilge siyasetçi denilince akla ilk gelen isim Baykal’dır..
*
Bu sebeple Kılıçdaroğlu doğru hamle yaptı.. İhtiyaca cevap verdi, ön aldı.. Devreye başka pazarlıklar girmezse Baykal son turda Meclis Başkanı seçilir..
Hukuk adına, demokrasi adına, tarafsızlık adına, siyasi ahlak adına, yitip giden değerler adına çok da iyi olur..
Zor karar: Seçim mi koalisyon mu?
Meclis 16 yıl sonra ‘heyecanlı’ açıldı..
Heyecanın nedeni yanıtı verilemeyen sorular..
Tabii; 2002’de de 2007’de de 2011’de de heyecan vardı.. Vardı ama o yeni vekillerin yemin heyecanıydı..
Bugünkü gibi değildi..
Üç seçim üst üste sandıktan tek parti iktidarı çıktığı için yemin günü formalite günü olmuştu..
2002 biraz farklıydı.. Sandıktan tek parti iktidarı çıkmıştı ama lideri dışarıdaydı.. O günlerde, siyaset yasağı nedeniyle Meclis’e giremeyen Erdoğan’ın oyuna ne zaman katılacağı sorusu cevabını arıyordu..
Başka soru yoktu..
2007’de Gül Cumhurbaşkanı adayı gösterilecek mi yoksa iktidar partisi, daha doğrusu Erdoğan başka bir isme mi yönelecek tartışması yapıldı..
O da kısa sürdü..
Gül bastırdı, aday oldu..
2011’de yaprak kımıldamadı.. İktidar partisi sandıktan yüzde 49.9’la çıkınca, konuşulacak mevzu, sorulacak soru kalmadı..
*
Bugünkü hava 1999’daki gibi.. Hatta daha belirsiz.. 1999’da en kabadayısı yüzde 22 oy aldı (DSP) ama 28 Şubat süreci üçlü koalisyonu zorunlu kılmıştı..
Zaten başka alternatif yoktu..
Şimdi öyle değil..
*
Koalisyon seçenekleri tartışılıyor..
Azınlık hükümeti olasılığı masada..
Hatta Meclis aritmetiğinde değişiklik bile konuşuluyor..
Mesela; 276’yı bulmak için 18 vekilin transfer edilmesi.. MHP lideri Bahçeli alarm vermiş..
Mesela; muhalefet partilerinden istifa edecek milletvekillerinin grup kurarak AKP’li koalisyon yapması..
(Dün bu konuya değinmiştim.. Ahlaksız senaryo demiştim.. Onun adı koalisyon hükümeti olmaz, hormonlu AKP hükümeti olur demiştim..)
*
Sızan bilgilere göre, Başbakan’ın önceliği koalisyonmuş..
Haklı.. Koalisyon işine geliyor..
Koalisyon kurabilirse; Cumhurbaşkanı’nın vesayeti kalkacak, Başbakan başbakanlık yapmaya başlayacak..
Cumhurbaşkanı’nın önceliği ise, tekrar seçimmiş.. Beştepe danışmanları yeniden seçimin AKP’den kaçan oyların geri döneceğine inanıyormuş..
İbre bi o yana, bir bu yana gidip geliyormuş..
Bazen seçim, bazen koalisyon ağır basıyormuş..
Zirvedeki vaziyet buymuş..
Muş diyorum çünkü kulis bilgisi..