AKP, koalisyon için kırmızı çizgilerini açıkladı..
AKP’nin koalisyon şartları, olmazsa olmazları şunlarmış..
BİR: Paralel yapıyla mücadele..
İKİ : Çözüm sürecinin sürmesi..
ÜÇ: Cumhurbaş-kanı’nın meşruiyeti..
Birinci maddeye itiraz eden olmaz herhalde..
İkinci madde MHP’ye yönelik.. Çünkü; MHP ‘çözüm sürecini’ ‘ ihanet süreci’ ilan etmişti.. Bu kırmızı çizgisiyle AKP’nin MHP ile ortaklık yapması imkânsız..
Benim dikkatimi üçüncü madde çekti..
AKP, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyeti ya da konumunu asla koalisyon pazarlığı yapmayacakmış..
Cumhurbaşkanı’nın meşruiyeti hiçbir zaman tartışma konusu olmadı ki..
Meşru değil diyen çıkmadı ki..
Cumhurbaşkanı halkın oyuyla seçildi.. Meşruiyet sorgusu yapan sandığı inkâr eder, seçmeni inkâr eder..
Dedim ya, Cumhurbaş-kanı’nın meşruiyeti tartışılmıyor.. Ama tarafsızlığı tartışılıyor..
Muhalefet Cumhurbaş-kanı’nı taraf olmakla suçluyor..
Genel seçime müdahale etmekle.. Mitingler düzenleyip AKP için oy istemekle.. Tarafsızlığını bozmakla suçladı..
Haksızlar mı?
Cumhurbaş-kanı günde iki miting düzenleyip bir TV programına çıkarak, günde üç defa muhalefet partilerine saydırdı..
CHP’ye, MHP’ye, HDP’ye verdi veriştirdi..
Muhalefet, tarafsızlığa davet etti, YSK’ya şikâyet etti.. Cumhurbaşkanı ‘Ben tarafım’ dedi; Milletimin tarafındayım..
Millet adına muhalefete bindirmeyi sürdürdü..
Sandıklar açıldı; bir de baktık ki..
Cumhurbaşkanı Ben milletimin tarafındayım dedi ya.. Milletin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı’nın tarafında değilmiş..
Onunla aynı görüşü paylaşmıyormuş..
Cumhurbaşkanı’nın kızdığı, bağırdığı, suçladığı partilere oy vermişler..
Az buz sayı değil.. Yüzde 60 böyle davranmış..
Sandık açılınca anlaşıldı ki.. Cumhurbaşkanı yüzde 40 adına konuşuyormuş.. Milletimin tarafındayım dediği millet yüzde 40’mış..