Türkiye her gün yeni bir tartışmayla çalkalanıyor..
9 yaşındaki çocuklara türban izninden sonra şimdi de zorunlu din dersi tartışılıyor..
AİHM’nin ‘zorunlu olamaz’ kararına Cumhurbaşkanı tepki gösterdi; ‘Fizik, matematik kimya zorunluysa din dersi de zorunlu olmalı’ diyerek uygulamanın değişmeyeceği sinyali verdi..
Başbakan, imam hatiplere övgüler düzdü..
*
İktidarın izlediği politika şu.. İmam hatipleri alternatifsiz bırakmak.. Bu yolda hızlı adımlar atılıyor.. Şu anda sınavsız girilen tek okul imam hatipler.. Her geçen gün bir Anadolu lisesi imam hatibe dönüştürülüyor..
İktidar türban yaşını dokuza çekerek, imam hatipleri yaygınlaştırarak toplumu daha da muhafazakârlaştırmak peşinde..
*
İşte tehlikeli olan bu.. Muhafazakârlık ile mutaassıplık arasında ince bir çizgi var..
Bağnaz, radikal akımlar muhafazakârlaştırılan toplumlardan çıkıyor.. Günah listesini kendileri yapıyor, herkesin uymasını istiyorlar..
Diyanet İşleri Başkanı’nın dediği gibi; ‘Dinle hayat arasında, akılla vahiy arasında doğru ilişki kuramıyorlar.’
Kuramadıkları için şiddetten medet umuyorlar..
Bu sebeple muhafazakârlaşma tehlikelidir.. Çünkü; nerede duracağına kimse karar veremez..
*
Haziran ayında size bir kitap önermiştim..
Adı; Ben, Malala..
Bir toplumun nereden nereye sürüklendiğinin çarpıcı örneği.. Tartışmaları izlerken o kitabı hatırladım:
*
“Malala, Pakistan’da eğitim hakkını, kadınların özgürlüğünü savunduğu için Taliban militanları tarafından vurulan kızın öyküsünü anlatıyor..
Ben size Malala’nın yaşadıklarını anlatmayacağım, Taliban zihniyetinin bir toprağa yerleştikten sonra hayatları nasıl değiştirdiğine değineceğim..
Malala Peştu.. Pakistan’ın Svat Vadisi denilen bölgesinde yaşıyor.. Afganistan sınırında.. Yaşadığı kasabanın adı Mingora, Peşaver’e çok yakın..
Svat Vadisi o kadar güzelmiş ki o kadar çekiciymiş ki yıllar önce vadinin girişine konan tabelada; ‘Cennete hoş geldiniz’ yazarmış..
Sonra ölüm vadisi olmuş.. Hâlâ hüzün vadisi..
Rusların Afganistan’ı işgali cenneti yavaş yavaş değiştirmeye başlamış.. Afganistan’dan kaçanlar bu bölgeye yerleştirilmiş.. Mücahit olmuşlar..
10 yıl süren Rus işgali sırasında cihat beyinlere öyle yerleşmiş ki İslam’ın altıncı şartı haline gelmiş..
*
Malala’nın kasabasında hayat yine güzelmiş.. Okullarda kızlı erkekli yan yana okunuyor, pikniklere gidiliyor, resim, müzik yarışmaları yapılıyor, danslar ediyorlarmış..
İnsanlar o kadar mutluymuş ki Malala’nın babaannesi hep şöyle dermiş: ‘Hiçbir Peştu toprağını terk etmez ya yoksulluk nedeniyle ya da aşkı uğruna gider..’
*
2000’li yılların ilk yarısında Taliban yavaş yavaş bu bölgeye yerleşmeye başlamış.. Fazlullah adında bir molla çıkmış.. Önce radyo yayınıyla taraftar toplamaya çalışmış.. Ateşli konuşmalar yapıyor, Kuran’ı yorumluyormuş.. İlgi görmüş.. Para yardımı yapmış, altınlarını, bileziklerini vermiş, güçlenmelerini sağlamış..
Taliban güçlenince işler değişmeye başlamış.. CD ve DVD’ler günah demişler.. Kimi korkudan kimi isteyerek evindeki CD’leri, DVD’leri yakmış..
Sonra televizyonları günah listesine almışlar.. Ardından ahlak polisi adında bazı militanlar devriye gezmeye başlamış.. (Otorite olmadığı için işleri zor olmamış)
Burka zorunluluk haline gelmiş.. Amerika soyumuzu tüketmek istiyor diye aşıyı yasaklamışlar..
Kontrol noktaları kurmuşlar..
‘Hayat oksijen alıp karbondioksit vermekten ibaret değildir’ felsefesiyle karşı duranları öldürmeye başlamışlar..
Hedeflerinde hep eğitim olmuş.. 400 okulu yıkmışlar.. Önce kızlı erkekli bir arada okumayı yasaklamışlar, sonra kızların okula gitmesini..
15 yaşını geçen hiçbir kadın yanında erkek olmadan sokağa çıkamaz olmuş..
Bir iki yıl için de hayat öyle bir hale gelmiş ki.. Malala’nın ailesi yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalmış..
Ve Malala babaannesinin meşhur sözünü değiştirmiş:
‘Hiçbir Peştu toprağını terk etmez ya yoksulluk veya aşkı uğruna gider, ya da Taliban nedeniyle..’
*
Malala 9-10 yaşından itibaren işte bu zihniyetle mücadele etmiş.. Televizyonlara çıkıp konuşmuş, gazetelere demeç vermiş, günlüklerini BBC’ye göndermiş, blogda yayınlanmış..
Hiç susmamış..
Pakistanlı kızların simgesi olmuş.. Sonra da okula gidemeyen dünyadaki bütün kızların..
‘Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız’ diyor..
15 yaşında susması için vurmuşlar zaten.. Ölümün kıyısından dönmüş..
*
Malala, BM’de dünya liderlerine seslenirken şöyle der:
‘Kitaplarımızı ve kalemlerimizi elimize alalım. Onlar bizim en güçlü silahlarımız. Bir çocuk, bir öğretmen, bir kitap ve bir kalem dünyayı değiştirebilir.’ (8.6.2014)”