Seçimin son virajına girdik ya; istikrar kavramı dillerden düşmez oldu..
İş adamları da siyasi istikrar istiyor; işçi de, işsiz de, memur da, esnaf da, öğrenci de..
Allah’a şükür.. Kriz çıksın, ekonomi alt üst olsun, terör azdıkça azsın, canlı bombalar kol gezsin diyen yok!..
Herkes istikrar peşinde ama siyasi istikrar nasıl sağlanacak?
Tek parti iktidarıyla mı?
Güçlü koalisyonla mı?
***
Başbakan’a göre siyasi iktidarı sağlamanın tek yolu AKP’nin tek başına iktidar olması..
Olamazsa..
Başbakan’a göre; ekonomide patinaj yaparız..
Durun bi dakika!..
Ekonomi, üç yıldır patinaj yapmıyor mu?
AKP tek başına iktidar olduğu halde ekonomi üç yıldır yerinde saymıyor mu?
Evet, üç yıldır patinaj yapıyoruz.. Kim söylüyor?
Cumhurbaşkanı söylüyor..
***
Cumhurbaşkanı, parlamenter sistemin iflas ettiğini anlatırken; ekonominin üç yıldır patinaj yaptığını kurtuluşun başkanlık sisteminden geçtiğini söyledi..
Cumhur-başkanı’nın sözlerinden şu sonucu çıkarabiliriz..
Siyasi istikrar demek tek parti yönetimiyse..
Ekonomide patinajdan kurtulmanın olmazsa olmazı siyasi istikrarsa.. O halde..
Siyasal istikrar demek eşittir tek parti yönetimi demek değil..
İspatı?
Cumhurbaşkanı’nın açıklaması.. Ekonominin patinaj yaptığını söylediği dönemde kendisi başbakandı..
***
O halde siyasi istikrarın koşulu ne?
BİR:Ülkenin yönetilebilir halde olması..
İKİ:Ülkeyi yönetebilen bir hükümetin oluşması..
Bu koşullarda AKP tek başına iktidar olsa da siyasal istikrarı sağlaması zor..
Hatta imkânsız..
Diğerleri için de aynı..
CHP de MHP de HDP de tek başına iktidar olsa siyasal istikrarı sağlayamaz..
Çünkü, ülke yönetilebilir halde değil..
Siyasal istikrarı sağlamanın yolu artık güçlü koalisyondan geçiyor..
Kabataş itirafı Umberto Eco’nun kitabı
Kabataş olayı üzerine çok yazı yazdım.. Olayı Elif Çakır’ın uydurduğu, Gezi gençliğini itibarsızlaştırmak, dindar kesimi tahrik etmeye yönelik senaryo olduğu ilk günden belliydi..
Türbanlı bebekli anneye üstü çıplak deri eldivenli 80-100 kişi saldıracak üstüne üstlük üzerine dışkılarını yapacaklar.. Kimsenin ruhu duymayacak..
Dağ başında değil..
İstanbul’un göbeğinde..
Manşet şuydu; Kadınlar küfrediyor, erkekler vuruyor..
Olacak iş değildi..
***
Bir iki defa Elif Çakır’a çağrı yaptım.. Gel itiraf et, özür dile dedim, tınmadı..
Halkı aptal yerine koyup ısrar ettiler..
Yalanları, kurgu haberleri, yönlendirme manşetleri ortaya çıktığı halde yüzleri kızarmadı..
***
Star’ın eski editörü Murat Seçkin dün açıkladı..
Elif Çakır, röportaj yaptığı Zehra gelinle konuşmamış..
Seçkin sormuş: Bunları bu kadın mı anlattı?..
Elif’in cevabı: Psikolojik olarak bitmiş durumda. Konuşacak hali yoktu. Ne anlatabilirdi ki? Ama ne demek istediğini ben anladım.
***
Elif Çakır milat oldu, bu tür yayıncılık virüs gibi yayıldı..
Umberto Eco’nun yeni kitabı Sıfır Sayıbu zihniyeti anlatıyor..
İlk fırsatta anlatacağım..
Başbakan hayat çizgisini şöyle özetlemiş:
‘Bütün lise hayatım yüzleşmeyle geçti. Bir yandan Marksist literatürü diğer yandan diğer ideolojilerin eserlerini okuyorduk. Tarihi ve diyalektik materyalizmi gözden geçiriyordum. Sürekli tartışıyorduk. Bu yüzleşmeler ve tartışmalar sonunda ya çok sert bir ateist olacaktım ya da sağlam bir mümin.’
***
Başbakan’ın lise yıllarında terör vardı, çatapata vardı, kavga gürültü vardı ama özgürlük de vardı..
Her türlü düşünce her ortamda korkusuzca ifade ediliyordu..
Başbakan sürekli tartışıyordukdemiş..
Benim de lise yıllarım farklı değildi.. Okurduk, sorgulardık, tartışırdık..
***
Gelelim günümüze..
Şimdi liselerde tartış da göreyim..
Şimdi liselerde Marks’tan bahset de göreyim.. Che’nin adını an bakalım ne oluyor?
En iyi ihtimalle disipline..
Bir sonraki aşama DHKP-C’li yaftasıyla gözaltı..
Liseler böyle de üniversiteler farklı mı?
Ne yüzleşmesi, ne tartışması.. Kampüsler sivil polis dolu.. Anında fişlerler adını bile duymadığın örgütün üyesi yaparlar..
Abartmıyorum.. Yüzlerce örnek var..
***
Daha iki gün önce ‘barış kazanacak’ diye pankart açan.. Evet sadece pankart açan gençler gözaltına alındı..