Meseleye çok farklı açıdan bakacağım.. Anayasa hukukçularına sorular soracağım..
Onların katkı yapmasını isteyeceğim..
Amacım tartışma açmak..
Belki bu tartışma taşların yerine oturmasına, rejimin adının konulmasına katkı sağlar..
Konu şu..
Cumhurbaşkanı bayram namazı çıkışında; ‘ben Dolmabahçe mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum’ diyerek..
AKP hükümetiyle HDP’nin üzerinde anlaştığı..
28 Şubat’ta kameraların karşısına geçerek açıkladıkları metni kabul etmediğini bir kez daha ilan etti..
Ne olup bittiğini hatırlayalım..
Başbakan Yardımcısı Akdoğan..
İçişleri Bakanı Ala..
AKP Grup Başkan Vekili Ünal..
HDP’li Buldan, Baluken ve Önder’le Dolmabahçe’de bir araya gelmiş, yol haritası niteliğindeki 10 maddelik bildiri yayınlamışlardı..
Kıyamet kopmadı.. Hatta iktidarcı gazeteler methiye düzdüler.. Ama ne olduysa oldu, Cumhurbaşkanı üç hafta sonra; ‘hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti’ diyerek hem açıklanan metne hem de verilen fotoğrafa karşı çıktı..
‘Bu metnin demokrasi adına nesini kabul edeceğim’ sözleriyle mutabakatı yok hükmünde saydı..
Çözüm süreci anında askıya alındı.. Buzdolabına kaldırıldı..
Konumuz mutabakatın içeriği değil.. Çözüm süreci de değil..
Cumhurbaşkanı’nın böyle bir hakkı, böyle bir yetkisi olup olmadığı..
Anayasamız bu hakkı, bu yetkiyi kime veriyor?
Cumhurbaşkanı’na mı, hükümete mi?
Hükümetin açıkladığı mutabakat metnini Cumhurbaşkanı’nın kabul edip etmeme yetkisi var mı?
Anayasamız ne diyor?
Cumhurbaşkanı’nın üç hafta sonra yaptığı itiraza Başbakan ses çıkarmadı.. Başbakan Yardımcısı fotoğrafın baş köşesinde yer almasına rağmen üstüne alınmadı.. AKP Grubu görmezden geldi..
Ama bütün bunların olması Cumhurbaşkanı’nın yetkili olduğunu göstermiyor..
Soru şu: yetkisi var mı, yok mu?
Bu tür işler, Başbakan’ın sorumluluğunda mı, Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğunda mı?
Anayasa hukukçuları için güzel, anlamlı, ufuk açıcı, rejimin yerli yerine oturmasını sağlayıcı tartışma konusu değil mi?
Evetse..
Konuşalım, tartışalım o zaman..