Tamam, hükümeti kurma görevinin Kılıçdaroğlu’na verilip verilmeyeceği önemli mesele..
Demokrasi meselesi..
Tamam, seçime gideceksen nasıl gideceğimiz hayati mesele..
Güvenlik meselesi.. Huzur meselesi..
Ama Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir demesi, kendini başkan ilan etmesi de de büyük mesele.. Rejim meselesi..
De facto başkanlıkla karşı karşıyayız..
CHP lideri tavrını koydu.. MHP lideri tavrını koydu.. HDP lideri tavrını koydu..
Üçü de fiili durumun sivil darbe anlamına geleceğini
iddia etti..
AKP lideri sessiz, suskun..
Ne oluyor, ne bitiyor bu çıkışın anlamı ne derseniz?
Şu: Cumhurbaşkanı strateji değiştirdi..
Şöyle ki..
Cumhurbaşkanı, 7 Haziran’a kadar bu sistemin çift başlı olduğunu, patinaj yaptığını, değiştirilmesi gerektiğini, başkanlık sistemine geçmemiz gerektiğini savunuyordu..
Meydanlara çıkmasının en önemli gerekçesi buydu..
Başkanlık sisteminin önemini halka anlatmak.. Başkanlık sistemine köprü olacak partiye oy istemek..
Sandıktan Anayasa’yı değiştirecek milletvekili çıkarmak..
Anayasa değişikliğinin olmayacağı anlaşılınca.. Başkanlık sistemine sandıktan onay çıkmayınca..
Başkanlık sistemine geçilmesini isteyen Cumhurbaşkanı strateji değiştirdi, başkanlık sistemine geçildiğini iddia etmeye başladı..
Anayasa’da yeri yoksa, hukuki çerçevesi yoksa bu benim sorunum değil demeye getirdi..
Dönelim AKP’ye.. AKP’liler ne diyor?
Mesela Davutoğlu?
Seçimden sonra TRT’deki konuşmasında, sistemin değişmediğini söylemişti.. Taşların yerine oturması lazım demişti..
Ne demek taşların yerine oturması?
Cumhurbaşkanı’nın başkan gibi davranmaktan vazgeçmesi demek..
Cumhurbaşkanı’nın cumhurbaşkanı gibi olması demek..
Ülkeyi başbakanın yönetmesi demek..
Davutoğlu konuşmasında; halkın başkanlık sistemini uygun bulmadığını, yetki vermediğini de itiraf etmişti..
Merak edilen şu.. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı’nın bu stratejik hamlesinden sonra fikir değiştirdi mi?
De facto durumu kabul ediyor mu?
Davutoğlu iyi top çevirdi