Myspace’e erişim yasaklanmıştı. YouTube’a erişim yasaklanmıştı. Last.fm’e erişim yasaklanmıştı. Zamanında hepsi mahkeme kararıyla engelliydi. Hepsi bizim iyiliğimiz içindi. Hepsi sanatçıların iyiliği içindi. Hepsi emeğin karşılığını almak içindi. Hepsine bir kulp bulundu. Erişim engellendi.
“Engellemek çözüm değil. Siz önce insanların makul ücrete müzik dinleyebileceği şartları oluşturun sonra önleminizi alın” diye yazdık hep. Neticede işler yazdığımız yönde gelişti. Dijital platformlar ve YouTube’dan gelirler elde ediliyor, telifler tahsil ediliyor. Dinleyici de üye oluyor, aklı başında makul hiç kimse korsanla falan uğraşmıyor. Sorun büyük ölçüde aşıldı ama kapatma alışkanlığımız başka alanlarda devam ediyor. Bugün de yok vergi vermiyor, yok bize küfretti, yok yan baktı diye bir sürü site engelleniyor, erişim yasakları havada uçuşuyor.
Sanatçılar mutlu mu?
Konuya dönersek, müzik sektörünün ileri gelenleri 10 yıl kadar önce şöyle düşündüler: Biz bu global işlerin aynısının yerlisini yaparız, onun başına geçip otururuz, bütün gelir bizim olur. Paramızı, malımızı niye bu yabancılara verelim? Denediler de. Olmadı. Tutmadı çünkü yapmak kolay değil. Keşke tutsaydı. Global anlamda hizmet veren makul ekonomik modeli biz bulsaydık da İsveç gibi (Spotify) ya da Fransa gibi (Deezer) dünyaya biz lanse etseydik.
Sonunda, engelleyip aynısının yerlisini yapmakla olmayacağını anladılar. Büyük firmalarla masaya oturdular. Anlaştılar. Bunu da “Dünyayı dize getirdik” diye sattılar kamuoyuna. Peki bravo diyelim. Destan yazdık diyelim. Nasıl dize getirdik bakalım.
Bugün müzik yerli ya da yabancı yasal dijital platformlardan dinleniyor. Büyük şirketler global firmalarla anlaşmalarını yaptı, toplu ödemelerini tıkır tıkır alıyorlar. Peki her şey güzel mi? Her şey yolunda mı? Sanatçılar mutlu mu? Besteciler mutlu mu? Enstrümancılar mutlu mu? Söz yazarları mutlu mu? Stüdyo çalışanları, prodüktörler, ses teknisyenleri, müzik emekçileri mutlu mu?
Sistemin zayıf karnı
Dertleri bitti mi? Hak ettikleri gelirlere sahip oldular mı? Hayır. Çünkü telif sistemi ile ilgili uygulamalar, tasarruflar, emekçiyi, eser sahibini değil büyük şirketleri koruyor. Onları kalkındırıyor.
Şimdi bu yazıyı yazmamın nedeni durup dururken negatiflik pompalamak değil. Yeni telif yasasının taslağı hazırmış. Yeni düzenlemeler geliyormuş. Şöyle içeriğe bir göz gezdirince gene yasaklar, önlemler, yepyeni korsan takip metotları görüyoruz. Ama elde edilen gelirin dağılımındaki sorundan kimse bahsetmiyor. Telif toplamaya dair madde çok, telifin nasıl dağılacağı, yani bu sistemin zayıf karnı yine sallantıda.
Bakalım sonunda sanatçıya, emekçiye yarayacak mı bitmeyen korsan ve telif derdimizin yepyeni tedavisi. Her şeyden önemlisi, acaba gerçekten dünya standartlarında bir telif sistemini işletebilecek miyiz?
Ben baharın gelişini...
- Calvin Harris’in remiks yapmaya başlamasından anlarım.
- Elimde kalın mont, üzerimde kazak ve tişört bir üşüyüp bir terleyince anlarım.
- Sonra artist artist tişörtle, gömlekle dolaşıp bir gece illa titreme nöbeti geçirince anlarım.
- “Bu yaz hangi festivale gidiyorsun?” sorusuna maruz kaldığımda anlarım.
- “Bu yaz Türkiye’ye kimler geliyor?” sorusunun sorulmaya başlamasıyla anlarım (pek kimse gelmiyor).
- “Su çok güzel gelsene” der illa biri, işte o zaman anlarım.
- Instagram’da bacak, ayak görmeye başlayınca anlarım.
- Facebook’taki üzerine uçuş kartı, pasaport konulmuş CIP masası görsellerinden anlarım.
- Twitter’da kabinden uçak kanadı görünce anlarım.
- Leyleklerin ve Shantel’in ortaya çıkmasından anlarım.
Sigrid ile tanışın
Pop aleminde en dikkat çekici yeni seslerden biri, Norveçli Sigrid (Sigrid Solbakk Raabe). “Don’t Kill My Vibe” adlı şarkısı şu ara pop çalan radyoların en sevdiği şeylerden. Aynı adlı EP şubatta yayınlandı ve içindeki dört şarkı da hedefini bulmuş gibi. Scandi-pop son dönemde dünyaya çok fazla yetenek pompalıyor (bkz. Mo, Zara Larsson, Faye, Tove Lo). Sıradaki isim Sigrid.
Dinlemeniz gereken 4 şarkı
- “Century” - Feist, Jarvis Cocker: Indie kadın solistlerin kendilerine en fazla rol modeli aldıkları isimlerden biri Feist. Yeni albümü “Pleasure”da yer alan “Century”de Pulp’tan tanıdığımız Jarvis Cocker ile düette.
- “Systematic” (feat. Nas) - DJ Shadow:Dördüncü sezonu yayınlanan ve bir Silikon Vadisi parodisi olan “Silicon Valley” adlı dizi için bir araya geldi Nas ve DJ Shadow.
- “Anymore” - Goldfrapp: 90’ların en tanınmış elektronik ablalarından Alison Goldfrapp ve Will Gregory’den oluşan
ikilinin yeni albümü “Silver Eye”ın hemen akılda yer eden şarkılarından “Anymore”.
- “Bambro Koyo Ganda” - Bonobo (Innov Gnawa): İngiliz prodüktör ve elektronik müzik sanatçısı Simon Green (Bonobo) yeni albümü “Migration”ı
yılın ilk yarısında yayınlamıştı. Faslı gnawa grubu Innov Gnawa ile yapılan bu ortak çalışmada geleneksel ve elektronik uyumu üst düzey.