Doctor Who ve Sherlock dizilerinin yazarı Steven Moffat gelecekte yapay zekâ destekli sistemler tarafından yazılan senaryoların sayısının artacağını ve bu durumun eninde sonunda dönüp dolaşıp yazarları vuracağını söyledi.
Her ne kadar “gelecekte” diye konuşsa da Moffat, günümüzde izlediğimiz bazı dizileri yazan ekiplerin senaryo aşamasındaki tercihlerinde yapay zekâya başvurduğunu biliyoruz. Hangi aşamada ChatGPT, hangi aşamada özel olarak geliştirilen modeller senaryoları şekillendiriyor bu net değil. Ancak dizi ve film senaryolarını yazan ekiplerin senaryoyu şekillendirirken, karakterleri işlerken algoritmalardan yararlandığı artık bilinen bir gerçek. Özellikle ticari başarı hedeflenen Hollywood yapımları artık iyiden iyiye dükkânın anahtarını yapay zekâ türevlerine teslim etmiş durumda. Ancak eşeği sağlam kazığa bağlayalım endişesi yavanlığı da beraberinde getiriyor.
Şu an gösterimde olan “Moana 2” filmiyle ilgili eleştirisinde The Guardian’ın ağır abilerinden sinema yazarı Peter Bradshaw senaryoyu parıltısız bulduğunu anlatırken her şeyin fazla düz, zahmetsiz ve algoritmik mantığa uygun geliştiğini not düşmüş. Filmdeki aşk, aidiyet ve mizah gibi başlıkların ele alınış şeklinin de fazlaca ChatGPT koktuğunu itiraf ediyor.
ChatGPT gibi sistemler nasıl çalışıyor? Bu dil modeli insanların ürettiği içerikleri inceleyip tarayarak öğreniyor. İnsanlar da giderek daha fazla chatbot’lardan aldıkları yanıtları kesip yapıştırarak işlerini hallediyor. Yani siz birine teknik bir şey soruyorsunuz, size yanıt olarak gelen mail muhtemelen ChatGPT’den kes yapıştır bir yanıt. Veya forumlarda, ne bileyim, ekşi sözlükte bir başlık araştırıyorsunuz diyelim. Elde ettiğiniz bilgiler giderek yapay zekâ botlarının üretimidir. Google aramalarında tepede çıkan yapay zekâ özeti bilgiye bakıp hareket ediyorsanız bu da aynı anlama gelir.
Bu içerik anlayışını genişletelim, görsel içerikler, ses içerikleri de bu cümbüşe katılsın. Bundan 10 yıl sonra ChatGPT ya da benzeri modeller, sorunuza yanıt vermeye çalıştığında taradığı veriler arasında insan üretimi içerik yok denecek kadar azalmış olacak. Bot, kendi ürettiği gerçekliği ve doğruluğu tartışmalı içerikleri bilgi kabul ederek yeni içerikler üretecek. Bu zincirleme reaksiyon böyle devam edecek ve sonuçta internet, tartışmalı bilgilerden oluşan insansız bir çöp içerik okyanusuna dönüşecek.
Söz konusu ticari başarıysa, bilginin gerçekliği gibi vasatlık da gözardı edilebilir bir nitelik kabul ediliyor. İşin daha da ilginci gelecekte (günümüzde de) yazmak, çizmek ya da bestelemek için yazar, ressam ya da müzisyen olmanıza da gerek olmadığından, vasatlık da endişe edilecek bir konu olmaktan çıkıyor. Yani vasatlığı tespit edip algılayacak bir bakış açısını da sonsuza dek kaybedebiliriz.
Trump gibi ağzımı büzüp “They took our jobs (İşlerimizi elimizden aldılar)” diyerek sizi güldürebilirim. Ancak gülsek de ağlasak da geliyor gelmekte olan. Yaratıcı işlerde çalışanları maddi manevi büyük zorluklar bekliyor. Başka bir tehlike daha var; yapay zeka destekli işlerin vasatlığı gelecekte norm olabilir. İnsandan gelen vasatlığa katlanabilirim ama çocuklarımızın gelecekte makine üretimi vasatlığı benimseyecek olma ihtimali benim cidden uykularımı kaçırıyor.