Ne güzel formattı değil mi? Başarılı olmak, sesini duyurmak isteyen bir sürü genci topla, onların bu enerjilerini, hayallerini format haline getir harca. Hem rating’ler coşsun hem de gelsin paralar.
İtiraz eden, “ama bir dakika bu insanları resmen kullanıp atıyorsunuz” diyen herkese de “biz star yaratıyoruz, gençlere seslerini duyurabileceği bir platform sunuyoruz, halk oy veriyor” masalını anlat.
Samimiyetsizlik şovu
Star yarışmaları ya da yetenek yarışmaları ya da adına bugünlerde ne deniyorsa, bugün bildiğimiz formatla 2000’lerin başında hayatımıza girdi. 1950’lerden bu yana Batı televizyonlarında belli yarışmalar yapılıyordu ama bu konseptin ana akım bir televizyon malzemesine dönüşmesi ve altın çağını yaşaması 2000’lerin başında Popstar, Pop Idol, X Factor ve daha nice isim altında düzenlenen yarışmalarla başladı. Bu yeni bir formattı. Gelişkin televizyon yayını olan bütün ülkelerde franchise sistemiyle hayata geçirildi ve düzenleyenleri çok zengin etti.
Yapımcılar ve jüriler büyük paralar, şan ve şöhret kazandı. Düşkün starlar “uzman” olarak hayata dönerken bir sürü ne yaptığı belirsiz fiili işsiz ekran ünlüsü jüri olarak hangi genç şarkıcının en iyi şarkı söylediğine karar verdi. Bırakın Avrupa’yı Amerika’yı Türkiye’de jürilik yapan isimlere bakın anlarsınız. Star yarışmaları gençler ya da yeteneği olanlar için değil jüriler ve yapımcılar için düzenlendi. Bu yarışmalara geçen 20 yıl boyunca katılan hiçbir genç yetenek ne ünlü, ne şarkıcı olabildi.
Onun yerine bir sürü trajedi, başarısızlık hikâyesi saklıdır bu yarışmaların tarihinde. Bugün jüriler hâlâ ortalıktalar ama yarışmacılardan biri bile yok. Geriye kalan bir sürü hayal, bir sürü boş laf, bir sürü duygu sömürüsü ve saatlerce canlı yayınlanan dev bir samimiyetsizlik şovu.
Sosyal gerçekçilik
Geçen hafta bu formatın en ünlü yarışması, formatın kendisini belirleyenlerden The X Factor’ın rating’lerde ne kadar geri kaldığı konuşuluyordu. Z kuşağı masa başında televizyon ekranında yaratılan starları dinlemiyor. Umursamıyor. Zaten tanımıyor da. Cumaları yayınlanan yeni müzik listelerinde ya da Tik Tok’ta yoksanız, YouTube’da vakit geçirmiyorsanız bu genç kuşağa ulaşma şansınız yok. Kimse televizyon seyretmiyor.
Hem televizyonun, hem de birtakım uzmanlar tarafından yaratılan starların beklenen sonudur bu. Z kuşağının idolleri 19 yaşındaki Billie Eilish, ya da 18 yaşındaki Olivia Rodrigo bugün. Üstelik bu genç kuşak starlar aynı zamanda iyi besteci ve şahane sözler yazıyorlar. Bayık klişe aşk hikâyeleri değil kadın erkek eşitliği, cinsel özgürlükler ve depresyon üzerine şarkılar yazıyorlar. 1990’ların başında kendini hip hop ve alt rock’ta gösteren gerçeklik akımının farklı bir boyutunu yaşıyoruz. Nirvana, Radiohead gibi bireysel, hip hop’ta anlatılmaya başlanan polis şiddeti, ırkçılık hikâyeleri gibi sosyal gerçekçilik bugün müzikte yeni bir boyut ve anlam kazanıyor.
Sona gelindi
Ayrıca Batılı anlamda büyük endüstri destekli erkek ve kız pop gruplarının âlâsını bugün Güney Kore dünyaya sunuyor. BTS’den, BLACKPINK’ten, TWICE’tan daha popüler boy band ya da girl band yok dünyada. Batı, Beatles ile icat edip 50 yıl boyunca lider olarak götürdüğü boy band ve standart pop konseptini çoktan kaptırdı.
Türkiye’de televizyonlarda izlediğiniz o meşhur reality programların, formatların da bildiğiniz anlamda televizyonun da sonuna geliniyor. Zaten adı “reality” yani “gerçeklik” olup da gerçeklikten bu kadar uzak bu kadar sahte bir şey yoktu ekranlarda. Onun da sonuna gelindi. Önümüzdeki 10 yıl bu yüzyılın belki de en büyük kültürel-yapısal değişimlerine sahne olacak. Sosyolojik ve felsefi anlamda önceki on yıllarda yaratılan gerçekliğin yıkılıp yeniden inşa edildiği bir döneme giriyoruz. Popüler müziğin ve dinleyicinin değiştiğini göreceğiz.
Yeniler arasında
Geçen hafta Türkiye’yi sarsan yangınlardan dolayı birçok sanatçı yeni şarkı yayınlamayı erteledi. Hak veriyorum her anlamda. Aylarca belki daha uzun süre çalışıyorsunuz yeni müzik hazırlıyorsunuz. Bugünün sisteminde sadece yayınladığınız hafta gündeme geleceksiniz ve eğer potansiyeliniz varsa listelerde yükselecek dinleneceksiniz. İki haftaya artık bu şarkı eskiyecek ve sistem sizden yeni şarkı bekleyecek. Zaten işiniz zorken bir de gündemin yeni şarkı heyecanı kaldırmayacak bir gündem olması büyük hayal kırıklığı. İnsan yanan memlekete mi üzülsün, emeklerine mi? Müzisyenlik bugün çok büyük bir sınavdan geçiyor.
Bu şartlara rağmen yayınlanan yeni müzikleri bir cesaret hikâyesi olarak algılıyorum artık.
Nova Norda Canlı + Akustik @ Pür Stüdyoları adlı iki şarkılık canlı kaydını yayınlıyor. “Bataklık” ve “Beteri Yok Uslanmaktan” bu halleriyle gayet başarılı olmuş.
Vera’nın “Cam Kenarı” adlı yeni şarkısı tam bir yol arkadaşı olmuş. Vera’nın umarım yeni şarkılarını da pek yakında duyarız. Yeni ve güzel bir enerji yakaladıklarını düşünüyorum.
Jakuzi “Açık Bir Yara” ve “Hiç Işık Yok” adlı iki yeni şarkıdan oluşan Ep’yi yayına verdi bu hafta. Dark wave dinleyenler dışında da dünyanın her köşesinde hayranları var. Londra’daki birçok İngiliz ve Avrupalı dostumun Jakuzi dinleyicisi olduğunu fark ettim bu vesileyle.
Geçen hafta yayınlanan Dolu Kadehi Ters Tut’un “DKTT Live Session” albümünden de bahsedelim. Dört şarkının yer aldığı bu canlı kayıt da Pür stüdyolarında gerçekleşti. “Islansın”, “Sevdirmeden Gidemezsin”, “Yangın”, “#26” canlı çalınan şarkılar. Kayıt grubun YouTube kanalında da var. Müziğini ilgiyle takip ettiğimiz indie ekiplerden KÖFN geçen hafta “ROCKSTAR” adlı albümünü yayınladı. Albümde rap sahnesinin önemli isimlerinden, “Sallan” ile bu yıl büyük başarı kazanan Xir’in de yer aldığı “Fren”e özel dikkat.