Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Genç, açık fikirli, barış yanlısı, mevcut düzeni ve yönetimi sorgulayan genç kitlenin oyunu alarak partisine büyük bir sıçrama yaşattı. Yorumlara bakılırsa, siyasetten memnun olmayan, siyasetle ilgilenmeyen genç kesimi siyasete dahil etti. Bunu yaparak oy oranını yükseltti.

Siyasetçi festivalde konuşunca

Partisi 13 milyon oy aldı. Çoğu çalışan sınıf gençler ve genç yetişkinler. 35 yaş altı çalışan orta sınıfın yüzde 52’si ona oy verdi. Gelir seviyesi en düşük genç kesimin yüzde 70’inin oyunu aldı. Nasıl yaptı bunu?

“Savaşa ve bombalara inanmıyorum” dedi. Seksizm, ırkçılık, homofobi, yoksulluk konularına vurgu yaptı ve haklı sorular sordu. Sosyalizm, sosyal devlet gibi ifadelerin içinde geçtiği cümleler kurdu ki, genel olarak bunları söyleyeni hiçbir memlekette sevmezler. Orada da sevmiyorlar.

Haberin Devamı

Teşekkür etmek istedi

Orası İngiltere. Bu kişi İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn. Geçen hafta dünyanın en büyük açık hava müzik festivallerinden biri olan Glastonbury’nin ana sahnesinde konuştu ve kadrajımıza girdi.

Festivali 1970’ten bu yana kendi arazisinde düzenleyen çiftçi Michael Eavis davet etmişti kendisini. Coşkuyla karşılandı. Sanki 70’lerdeki özgürlük hareketi yeniden yaşanıyordu. Acaba müzik ve gençlik kültürü yeniden siyaset alanına ağırlık koymaya başlayabilir miydi gibi sorular soruldu (ben sordum).

Bir anlamda kendine oy veren kitleye tam da onların mekanından, ortamında teşekkür etmek istedi. İşçi Partisi’ne önemli bir rüzgar yakalatan lider bu, kimilerine göre 8 Haziran’da yapılan İngiltere erken seçimlerinin kazananı. Muhafazakarlar birinci parti oldu ama kan kaybetti.

Bakın özetledim, neler söyledi Glastonbury’de: “Siyaset günlük yaşamla ilgilidir. Hepimiz içindir ve hepimizi ilgilendirir. Bundan hoşlanmıyorlar. Böyle olmasın istiyorlar. Sen karışma biz yaparız diyorlar. Bu seçimde ilk defa ‘sana ne diyorsak onu yap’ dedikleri kitle söz hakkını kullandı ve oy verdi. Kendisi için bir şey yaptı. Kendilerinden giderek daha fazla para toplanan ama bunun karşılığında daha az sağlık hizmeti, daha kalitesiz eğitim, daha kötü emeklilik şartları sunulan ve bu durumu uysallıkla kabul etmesi beklenenler oy verdi. Bu festivaldeki gibi bir araya geldiniz. Festivaller bunun içindir. Biz de siyasette bunu başarıyoruz. Bu festival insanları bir araya getiriyor. Demokrasi biraraya gelmektir ve burası bunu bize öğretiyor.”

Haberin Devamı

Amacım Corbyn ne şahane adam falan demek değil, tanımam etmem. Ama dünyanın neresinde olursa olsun bazı şeyler hiç değişmiyor. İngiltere’de sağcı basın hemen işe başladı. Adamı şöyle eleştiriyorlar: “243 pound’a bilet alan kitleye konuştu, zenginlere hitap etti, bir de İşçi Partisi lideri olacak.” Halbuki durum bu değil ki. Bütün sene deli gibi çalışmış, bu festivale aylar öncesinden biletini almış, eğlenmeye gelmiş insanlar bunlar. Bunun nesini anlamıyorsunuz ya da nesini aşağılıyorsunuz, bunun neresi size “zengin / tuzu kuru” geliyor.

Festivale 243 pound (yaklaşık 1000 lira) verince sıkıntı oluyor, dile dolanıyor. Ama 10 katını, 100 katını arabaya, konut kredisine verince problem yok, o zaman sade vatandaşsın. O zaman sistemi besliyorsun, üzerine aferin bile geliyor. Bu dünyanın her yerinde böyle.

Haberin Devamı

İtibarsızlaştırma korosu

Adam azınlıklardan da oy aldı. Sistemin kenara attığı, beslemediği, en az hizmet ettiği kesimleri temsil ediyor. Onlara hitap ediyor ya. Bir telaş, bir sıkıntı. Herkes aynı olacak, herkes bunlar gibi olacak, bunlar ne derse o yapılacak, herkes aynı düşünecek, yaşayacak.

Adam barış ve adalet diyor. Sosyal demokrasi diyor, sosyal haklar diyor. Hemen itibarsızlaştırma korosu başlıyor: “Milli silahlanma günü yerine hippi festivaline gitti.” “Ülkemizin güvenlik politikalarını eleştirdi.” “Yönetime olan güveni sarsmaya çalışıyor.” “İşçi lideri burjuva festivalinde konuştu.” “Corbyn’in gerçek yüzü Glastonbury’de çıktı, bir dahaki seçimde artık gençler ona oy vermeyeceklerini biliyorlar.” Bunu da yazmışlar. Bir festivalde topu topu birkaç dakika konuştu adam.

Vatanseverlik odaklı geleneksel ideolojileri önemsemeyen, etkilenmeyen, politik duruşlarını buna endekslemeyen bir kuşak geliyor Avrupa’da. Bakalım zaman neler gösterecek...

Masa üstünden notlar

NEFİS BİR ALBÜM

Geçenlerde bir arkadaş, hep yaz hit’i, yaz albümü oluyor neden kış albümü olmuyor diye sordu. Bu eski, hafiften ukala ve müzik -alemini bilmeyenler için- haklı bir sorudur. Kışları soğuk geçiren Batı uygarlığında baharın ve yazın gelişi büyük coşkuyla karşılanır ve insanlar yaza “tatil mevsimi” diye bakar. Yani yaz mutluluk, tembellik, eğlence, kendinden geçme, stres atma, kış çalışma ve mücadeledir. Durum böyle olunca yaz hit’i çıkar ki zaten eğlenmeye hazır kitle coşsun.
Tabii bu geleneksel bakış da çoktan değişti. Bana kalırsa kış hit’i / albümü de gayet olası. Mesela Com Truise’un (Seth Haley) “Iteration” adlı yeni albümü (altı yıldan bu yana yayınladığı ilk uzunçalar) nefis bir kış albümü. Elektronik müzikte hafif endüstriyel, fütüristik haller seviyorsanız, farklı synthesizer tonlarına doyayım gibi niyetleriniz varsa bu albümle kendinizi “Ghost in the Shell”in geçtiği bir çağ ve uygarlıkta bulabilirsiniz.