Sezon boyunca Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da yapılacak 90 festivale girebilme hakkı tanıyan bir “süper bilet” uygulaması başlattı Live Nation. Bu sezonluk kombine biletin adını “festival passport” koymuşlar. Fiyatı 799 dolar, bizim paramızla üç bin liraya geliyor. Ama en azından bu “pasaport”a vize basmak için sülalenizin mal varlığını istemiyorlar. Sadece para ödemeniz lazım. Buna da şükür.
Kamp yapmak isteyenler 15 gün önceden ayrıca talepte bulunmalıymış. Mantıklı mı değil mi, “gideri” var mı bir bakalım.
Bir teşvik paketi
Festivaller arasında neler var diye incelersek; Bonnaroo, Austin City Limits, NY Governors Ball, Vodoo Music + Art, Download Festival, V Festival, Isle Of Wight, Latitude Festival, Reading & Leeds, Rock Am Ring, Lollapalooza, Rock Werchter var. Hiç fena değil.
Haberi okuyunca “Ne güzel, tut ki statta sezonluk kombine aldın” diye düşündüm. Sonra da bir düşünce aldı. Bir insan bir yaz sezonunda toplam üç ayda kaç festivale gidebilir? Gücü kaç bilete, yolculuğa yeter? 90 festivallik bütçe kimde var? İstanbul Film Festivali mi ki bir günde yemeden içmeden dokuz filme gidelim?
Düşünsenize 90 festival. Her birinde ortalama 60 sanatçı olsa -ki daha fazla oluyor genellikle- 3 bin 600 konser/etkinlik var. Bunların onda birine denk getirseniz 360 konser ediyor. Performans başı hesaplayınca pek ucuz da, en müzik seven harbi dinleyicinin, hayranın bile kapasitesinin üzerinde.
Üstelik bir insan bir yaz sezonunda kaç festival kaldırabilir ki enerji olarak! Gitmesi, gelmesi, yatacak yeri, yemeği, tuvalet sırası... Ne para yeter ne ömür.
Live Nation elbette şöyle düşündü: Bir festival bileti, kombine olarak hesaplarsak en ucuzu bile olsa 250-300 avro civarında. Yani üç festival fiyatına hepsine gidilebilecek. Hepsine teknik olarak gidilemeyeceğinden bazıları seçilecek ve bu seçilenlerin de elbette sadece bazı günleri tercih edilecek. Bu sayede festivallerde her zamanki kadar belki biraz daha fazla kalabalık olacak ama bir sürü de bilet satılmış olacak. Festivale gitmek için bir tür teşvik paketi bu.
Burada bir parantez açmam lazım. Bu uygulamada bir “Amerikalılık” mevzubahis. Şöyle ki, ABD’de dergiler öncelikle abonelik satarlar, reklamlarını da bu abone rakamlarını pazarlayarak toplarlar. Misal, bir milyon satan derginin 800 bin abonesi muhakkak olur. Kalan 200 bin de bayide satar ve bu bir nevi “görünürlük”tür.
Yeni bir dönem
Avrupalı dergi okuru ise dergisini bayiden alır. Aboneliğe pek güvenmez, bu şekilde bir anlaşmaya gitmez, çoğunluğun dergisiyle bu tip uzun soluklu “commitment”ı yoktur. Bu bakımdan Kuzey Amerika’ya göre bayiler zengin, renkli ve canlı, dergiler insanı çağıran daha ilgi çekici kapaklı olur.
Kombine festival bileti fikrinin temelinde, dergilere yansıyan kısmını özetlemeye çalıştığım bu anlayışın payı olduğunu düşünüyorum. ABD’liler bu kombine bileti bir tür abonelik gibi düşünerek satın alabilir. Ama Avrupa’da o kadar ilgi görmeyebilir.
Büyük konser salonlarının sporda olduğu gibi sezonluk koltuk ya da loca satması uygulaması dünyada var. O2 Arena’larla birlikte bu tip bir pazarlamaya da girişilmişti ancak festivallerde sanırım ilk kez tanık oluyoruz.
Buradaki önemli konu, festivallerin artık bir doyma noktasına geldiğinin yavaş yavaş ortaya çıkması. Müzik dünyasının en büyük gelir kalemi konserler. Bu alanda bir düşüş yeni yapılanmalar ve arayışlar getirecektir. Stream ve dijital dağıtım gelirleri artıyor ancak halen eski satışlardan elde edilen gelirlerden uzak müzik dünyası. Konserler önemli bir telafiydi ancak burada da bir tıkanıklık var. Belki de bu sistem Live Nation gibi dev yapıları besleyemiyor. O yüzden belki de bu tip tekellerin çözülmesi tasfiye olması gerekiyor.
Sanırım her zaman olduğu gibi deneme yanılma metoduyla, kıra döke bir yol aranan yeni bir dönem geliyor. Live Nation’ın bu uygulamasını dikkatle izlemek lazım.
Dinlemeniz gereken 5 şarkı
- “Fools Errand” - Fleet Foxes: 16 Haziran, Fleet Foxes’ın merakla beklenen yeni albümü “Crack Up”ın yayınlanma tarihi. Bu albümden internete verilen yeni şarkı solist Robin Pecknold’un klasik vokalleri ve gitarıyla şekillenen hüzünlü bir beste.
- “Marylin” (feat. Micachu) - Mount Kimbie: Britanyalı elektronik müzik ikilisi Mount Kimbie (Dominic Maker, Kai Campos) pek sevdiğimiz post dub işlerini farklı platformlara taşıyor gibi duruyor. Yılın başlarında James May ile yaptıkları parçayı yayınlamışlardı, şimdi alt popçu Micachu ile işbirliği içindeler.
- “Rollin” - Calvin Harris: Süperstar DJ Calvin Harris’in yazın dinlensin diye yaptığı çeşitli karakterlere sahip, her zevke hitap eden bir dizi yeni işten hip hop / soul etkisinde olanı. Rap’çi Future ve genç R&B vokali Khalid ile birlikte çalışılmış .
- “At Les” - Carl Craig: Carl Craig üstadın remiksler içeren yeni albümünden. Deneysel olmaktan hiç imtina etmeyen “Versus”ta yer alan düzenlemeler Francesco Tristano, Les Siecles & François-Xavier Roth imzalı. Dans müziğine gönül verenler ilgilensin.
- “E Instrumental” - Similarobjects: Endonezya, Jakarta çıkışlı lo-fi caz / hip hop prodüktörünün işlerini dinlemekten ve radyoda çalmaktan hiç sıkılmıyorum. Yeni albümdeki enstrümantal parçaların arasında vokal sample’ları içeren tek parça.