Rock ve metal müzik dinleyen, tek derdi iyi müzik olan, kendi halinde, kimseye zararı olmayan gençleri şeytana tapmakla suçlayan bir basın ve bir dil vardı. Her gün, yok kedi kestiler, yok ayin yaptılar... Bir sürü palavra, haber diye servis edilir, millet de okuyup inanırdı.
Anne-babaların en büyük korkusu çocuklarının bir gün satanist olmasıydı. Gençleri ele geçiren sinsi bir illet gibi anlatılırdı.
Bugün şaka gibi gelebilir ama bana çok sonraları bile “Çocuğum bunları dinliyor, acaba satanist mi?” diye mesajlar, mektuplar geliyordu. Siyah tişörtlü, uzun saçlı herkese potansiyel tehlike olarak bakılırdı.
Satanistle röportaj yapanlar, satanistlerin inine girenler... Sanırsınız ortalık satanistten geçilmiyor, satanistler her gün terör estiriyor.
Gün geçmezdi ki bir satanist haberi ağızlar sulana sulana, ballandırıla ballandırıla muhtelif korku filmlerinden görüntüler montajlanarak verilmesin.
Kimseye zarar vermiyor
Rock ve metal dinleyen gençler büyüdü, işadamı oldu, sanatçı oldu, mimar / mühendis oldu, doktor oldu. Çoluk çocuğa karıştılar. Memlekete hizmet ediyorlar.
Rock müzisyenlerimizin Van depremi sonrası Van İçin Rock konserlerinde nasıl çalıştıklarını, organize olduklarını hatırlatmak isterim sayın okurlara.
Uzun lafın kısası, tehdidin “şeytana tapan satanist” rock’çılardan, metalcilerden gelmediği anlaşıldı. Bu haberleri yapanlar, bu uydurma tehdidi yayanlar bugün neredeler, ne yapıyorlar acaba?
Heavy metal dünyanın en saygın, en yaygın müzik türlerinden biri olarak hayatına gayet güzel devam ediyor. Toplumsal eleştirinin en güzelini kendine özgü dili ve sembolleri üzerinden yapmaya devam ediyor. Her şeyden önemlisi bunu yaparken kimseye zarar vermiyor. Kimsenin kılına dokunmuyor. Aksine dünyanın dört bir yanından müzikseverleri yakınlaştırıyor, birleştiriyor.
Bugün bir sürü heavy metal ve rock grubu sosyal projelere, çocukları, doğayı koruyan girişimlere destek oluyor. Mülteciler için destek arayan oluşumlar da dahil cinsel taciz, çocuklara yönelik taciz ve şiddet alanlarında projelere önayak olan, destek veren gruplar var.
Bir dönem, gerçekten Türkiye’de satanistler olduğuna, bir satanizm tehlikesi olduğuna ve rock ve metal dinleyen gençlerin bu topluma zarar vereceğine inanmışız. Tehlikenin, şiddetin satanizmden geleceğini sanmışız. Meğer ne kadar safmışız.
Plak yükselişte
- Çünkü insanlar müzikle ilgili bir objeye, ilişki kurabilecekleri bir nesneye ihtiyaç duyuyor hâlâ. Bu CD değil, plak.
- Çünkü evdeki rafta kitapların durması ne kadar güzelse, müziğin de plak formatı altında raftaki yerini alması başka türlü bir mutluluk veriyor.
- Çünkü müzik dinlemek plak ve pikap sayesinde bir tür ritüele dönüşüyor. Zevkle, keyifle uzun uzun yenen bir yemek gibi.
- Çünkü çoğu işini bilen grup, plak formatına uygun mastering’ler yaptırıyor. Plak formatının hakkını veriyor. Caz ve elektronik müzik plakta ayrı bir tat veriyor.
(Geçen hafta açıklanan rakamlara göre ABD’de plak satışları, bir sene öncesine göre yüzde 25.6 artarak, satışı artan tek fiziksel format oldu. Plak satışları içinde en fazla pay yüzde 63 ile rock ve türevlerine ait.)
Masa üstünden notlar
- Elif Tarakçı Akyar (keman) ve Hyun Soon Tekin (piyano) masamızın üzerine gelen bu şahane albümde Beethoven, Schumann ve Dvorak’ı yorumluyor. Albümün adı “Romance” ve gerçekten adını aldığı dönemi ve o dönemin ruhunu başarıyla yansıtan eserleri bir araya getiriyor. Mutlaka dinlenmeli.
- Matt Sellier ve Gabriel EA Clarke’ın projesi Isidor Fink, ilk uzunçalarını (59 dakikalık albümde dört parça var) Kare Müzikevi etiketiyle yayınladı. Ekip geniş bir müzikal spektruma sahip deneysel sularda dolanıyor. Tambur, kanun, ut gibi enstrümanları hayli dikkatli / usturuplu kullanıyorlar. Post rock, post electronica, ambiental sevenleri ilgilendirebilir.
- 13-14 ve 27-28 Ocak hafta sonlarında Küçükçiftlik Park Kış Sahnesi yerli grupları ağırlayacak. Mor ve Ötesi, Pentagram, Kurban, Ogün Sanlısoy, Büyük Ev Ablukada, Pinhani, Adamlar, Palmiyeler, Gece ve devamı da var. Ajandalara not edilsin. Kış ortasında içimiz ısınsın. Ne varsa müzikte var.