Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen gün eve giriyorum, arkadan bir ses: “Hello?” Bizim komşu. Ne var ne yok hoşbeşten sonra baklayı ağzından çıkardı. Bir diziye fena halde kafayı takmış. Türk dizisiymiş. Çok güzelmiş. Acaba biliyor muymuşum. “Taylor” diye bir diziymiş. Sonradan baktım “Terzi”. Aman bizim komşu nasıl heyecanlı. İstanbul ne kadar güzel diyor. Boğaz’ı anlatsana diyor. İnsanlar ne kadar şık diyor. Arabalar ne kadar lüks diyor. İlk fırsatta gideceğiz diyor. Neler neler…

Valla ben İstanbul’dan bahsettim. Ama bu dizileri izleyip İstanbul’a giden biri aradığını bulur mu? Yani herkesin atı yok İstanbul’da. Ayrıca dizi İstanbul’uyla gerçek İstanbul, dizi insanıyla gerçek insan arasında bayağı bir mesafe olabilir. Onu da kendileri keşfedecekler artık.

Haberin Devamı

Bu ilk duyumum değil İstanbul’da geçen Türk dizilerine gelen övgülerle ilgili. İlginçtir, gittiğimiz pek çok yerde eskiden beri Türk olduğumuzu söyleyince içinde bolca kebap, döner, İstanbul, Antalya geçen cümle işitiriz. Bayağı “ırkçı” kabul ediliyor bugünlerde bu yaklaşım. Hintli birini görünce Bollywood konuşmak, Avustralyalı birine kanguru muhabbeti yapmak gibi bir şey. Neyse ki o kadar “woke” değiliz, ses etmiyoruz. Ancak şu gerçek, son dönem insanlar bizimle Türk dizisi referanslarıyla konuşuyor. Bu beni bayağı şaşırtıyordu. Artık şaşırmayacağım çünkü okuduğum habere göre (kaynak The Economist dergisi) Türk dizileri 2020-2023 arası global talep patlaması yaşamış. Bu dönemde yabancı talep bütün dizi ihraç eden ülkelerin önüne geçerek yüzde 184 artmış. Yine aynı dönem itibarıyla Türkiye en çok dizi ihraç eden dünyadaki üçüncü ülke durumuna gelmiş. Bir ABD, iki İngiltere, üç Türkiye. Güney Kore’yi, Japonya’yı, Latin ülkelerini geride bırakmak inanılmaz bir başarı olsa gerek. Benim alanım olan bir konu olmasa da görebiliyorum.

Öte yandan haberde yer verilen araştırmaya göre zaten bu patlamanın nedeni Latin Amerika ülkelerinden bu dizilere gösterilen ilgi. Latinler Türklerin bol heyecanlı, atarlı hallerini, aile yapılarını ve değerlerini kendilerine çok benzetiyorlarmış. Biz beyaz dizi konseptini onlardan öğrendik (Köle Isaura, enter) şimdi onlara geri satıyoruz. Öte yandan birinci nesil ihraç diziler olan Muhteşem Yüzyıl, Aşk-ı Memnu gibi yapımların Ortadoğu ve Arap coğrafyalarında ve Balkanlarda yarattığı büyük başarı da pek çok başka diziyle devam ediyormuş. Müslüman coğrafyalarda dizilerimizin neden beğenildiğini söylüyorum sıkı durun. Bu diziler, Müslümanların terörist ya da terör bağlantılı rollerde yer almadığı, normal ve modern ve çağdaş insanlar olarak görülebildiği yegane yerler. Batı dizilerinde biz (bütün Müslümanlar) ya teröristiz ya da bir teröristin iyi arkadaşı ya da Batı’ya yardım eden iyi Müslüman falan. Başka bir rolümüz ya da anlamımız yok Batılılar için. Oysa Türk dizilerinde her tip karakter var. Hepsi Müslüman. Ve illa terörist değiller. Türk dizilerindeki Müslüman karakterler Batılılar gibi görünüyor. Modernler, çağdaşlar, yakışıklı ve güzeller. Bana çok anlamlı geldi işin bu yanı.